Türkiye'de bakı yönü güneydir.
"Bakı yönü güney.
Bakı yönü güney.
Bakı yönü güney."Sanırım bugün kendimi fazla zorlamıştım.Başım ağırlaşmaya gözlerim ise yavaş yavaş bulanıklaşmaya başlamıştı.Okuduğumu anlayamıyordum.
Aylardır KPSS çalışıyordum ve bu durumdan öyle bunalmıştım ki ara ara ağlama isteğiyle sarsılıyordum.Allak bullak olmuştum.
Elimdeki Coğrafya kitapçığını bırakıp kupamın dibinde kahve kalıp kalmadığını kontrol ettim,
kalan son bir yudumu da içtikten sonra başımı arkaya atıp derin bir nefes alıp verdim.
Bugün hava sanki düne göre daha sıcaktı.Önümüzdeki günlerde sıcaklık daha da artacak gibi.Derince bir nefes daha alıp verdim tam gözlerimi de kapatıp biraz kendimi rahatlatayım demiştim ki iğrenç bir kahkaha deldi geçti kulak zarlarımı.
Kahkahalar karşı komşumuz Zahide Teyze'nin bahçesinden, Aylin'den geliyordu.
İğreti oluyordum şu kıza öyle ki sesini bile duymak sinirlerimi bozuyordu.Ay acaba Zahide Teyze nasıl katlanıyordu? Her gün her gün de gelinmezdi ya canım!
"Aman ya düşündüğün şeye bak!
Derdi sana mı düştü? Kim ne yapıyorsa yapsın.""Anneee, ablam sonunda kafayı yemiş kendi kendine konuşuyor"
Selim'in sesini duymamla irkilmem bir olmuştu.Öyle dalmışımki balkon kapısına yaslanmış, sırıtarak bana bakan, Selim'i bile fark edememişim.
Sesli mi düşünüyordum ben ya?
"Selim çok yorgunum.Git uğraşacak başka birini bul." dedim bitkin bir ifadeyle.
Halâ sırıtıyordu ukalâ.Aklınca eğleniyordu benimle.
Balkon kapısından sırtını ayırıp doğruldu.
"Yaa abla..." dedi alayla "...Sen de ne sıkıcı biri olup çıktın.Şakadan da anlamıyorsun.
Ders çalışmak sana iyi gelmiyor.
Beni dinle ,bırak bu işleri."Gözlerimi kısıp sinirle bakmala yetindim.
Hiç uğraşamayacaktım laf yetiştirmekle ,üç saattir Coğrafya çalışıyordum.Kalan son enerji kırıntımı da Selim için harcayacak değildim.Salonda Semiha Teyze ile çay içen anneme "Anne şu oğlunu başımdan al ders çalışıyorum." diye selendim.
Halâ kapıda dikilen Selim'e ise göz devirip ezber kartlarımı elime almıştım ki oturma odasından annemin sesi yükseldi."Selim oğlum rahat bırak ablanı, elin kızları tek tek evlenip çol çocuğa karışırken ablan bol bol ders çalışsın."
Derince bir nefes alıp verdim.Elimdeki kartları saniyesinde geri masaya bırakmıştım.Yine nasıl konu evliliğe gelmişti? Pes doğrusu! Yok bu kadın pes etmeyecekti.Annemin dilinden kurtuluş yoktu.
Konu evliliğe geldiğine göre birileri evleniyor demekti.Mahallemizin bu sefer hangi güzide kızını daha evlilik uğruna kaybetmiştik Allah bilir.
Selim bana bakıp sırıtırken anneme duyuracak şekilde "Tamam anneciğim sen öyle diyorsan."dedi ve ufak bir kahkaha yükseldi dudaklarından.
Sonrasında gözlerimi ona öfkeyle dikmiş bakarken usulca yanıma gelip zorla yanaklarımdan öpmeseydi sakinleşemezdim.Neticede bu koca sıpa tek kardeşimdi.Yaşı 20 olmuş ama hala çocuk akıllı.
"Neyse abla sana bol bol ders çalışmalar.Ben kaçar.Akşam Cafer Abilerle sahada maçımız var.Çok geç kalmam ama yemeğe de yetişemem bizim çocuklarla Rüstem Amca'nın büfesinden yiyeceğiz.Anneme söyle meraklanmasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYBALA
RomanceAybala'nın mizacı neşeli ve iyimserdi.Güçlü bir anlayış ve sakin bir muhakeme yeteneğine sahipti buna rağmen tek kusuru çabuk kırılan kalbiydi. Aybala'nın gözünden sizlere bu hikayeyi aktarmaya çalışacağım. Bir Mahalle Hikayesi 19.01.2019