Giriş kapısına yakındı Asıf ve sırtı bana dönüktü, birisi ona sarılmış ağlıyordu. Kim olduğunu göremiyordum ama Zahide Teyze olmadığı kesindi çünkü Asıf'ın belini sarmalamış bu eller Zahide Teyze'nin olamayacak kadar zayıf ve bakımlıydı.Ayrıca ojeliydi de.
"Tamam." diyordu şefkatle, göğsünde gömülü başın sahibinin saçlarını okşarken
"Sakin ol, bir şeyim yok."Kızsa o çok tanıdık sesiyle " Çok korktum sana bir şey oldu diye." deyip ağlamaya devam ediyordu.
Daha fazla burada durmamalıydım.İki sevgilinin kucaklaşmasını izleyemeyecek kadar gergindim.Onlara doğru yaklaşıp
"Asıf Abi!" dedim tok bir sesle "Ben gideyim artık."
Bana bir şey demesine müsaade etmedende hızla çıkmıştım lokantadan.Arkama bile bakmadan koşar adım yürümüştüm.
Bir de hızlı yürümekten sanırım
kalbim tekliyor, nefes alamıyordum.Bedenim anlam veremediğim bir biçimde hastalıklı bir bedenin verdiği tepkileri veriyordu, adımlarımı yavaşlattırken elimi göğsüme bastırdım.Kalbim de ciğerlerim gibi can çekişiyor gibiydi.Öyleki uzaktan beni gören biri, kalp spazmı geçirdiğimi sanardı. Eminim betim benzim de atmıştı.
Nefes nefese "Tamam sakin ol, sakin ol." diye tekrarladım kendi kendime.
Yetmezmiş gibi bir yandan da Asıf'ın tişörtünden yükselen keskin parfüm kokusu burnumu sızlatıyor zihnimi bulanıklaştırıyordu.
Temiz diyerek bana giydirdiği şu tişörtü bile en az bir defa giymiş çıkarmış olmalıydı.
Vasıfsız! Bana kirli tişörtünü verdiği yetmezmiş gibi yaptıklarım için bir teşekkürü de çok görmüştü.Ama Aylin'in sırma saçlarını okşayıp teselli verirken pek bir efendi pek bir nazikti.Sakin olacak mış mış, bir şeyi yok muş muş...
Midemi bulandırmışlardı!
Hem ben niye acıyıp yardım etmiştim ki!
Zaten sevdiceği biricik Aylin'i yolda geliyormuş, şefkatli elleriyle yaralarını sarıverirdi.Yazık oldu! Belki öperde acılarıda uçup giderdi.
Düşündüklerimle midem kasılmış yüzümü buruşturmuştum.Ciğerlerimin acısını hafifletmek içinse vücudumu dikleştirip yavaş ama derin derin nefes alıp vermeye çalıştım bir yandan da yürümeye devam ediyordum ve öfkeyle "Şimdi bir de Aylin'le uğraş dur! Üzerimdeki tişörtü de gördükten sonra hayatta bırakmaz peşimi." diye kendime söylenmeyi de ihmal etmedim.
***
Elimi cebimi attığımda anahtarın yerinde yeller esiyordu, sanırım lokantada düşürmüştüm.
Bir bu eksikti zaten! Asıf'a olan öfkem git gide artıyordu.
"Mehmet'in de eline sağlık.Şimdiki aklım olsaydı bir tane de ben yapıştırırdım suratının ortasına!" deyip el-mecbur çaldım kapıyı.
Allah'tan her ihtimale karşı kendimi hazırlamıştım.Eğer kapıyı annem açarda 'Ne bu hal?' diye sorarsa bakkal Rüstemin köpeği kovaladı diyecektim.Selim açarsa direkt dalacaktım eve.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYBALA
RomanceAybala'nın mizacı neşeli ve iyimserdi.Güçlü bir anlayış ve sakin bir muhakeme yeteneğine sahipti buna rağmen tek kusuru çabuk kırılan kalbiydi. Aybala'nın gözünden sizlere bu hikayeyi aktarmaya çalışacağım. Bir Mahalle Hikayesi 19.01.2019