Genc kız karşısında açılmayacakmış gibi duran küçük tahta kapını açdı.Kapı yıllarla açılıp kapanmaktan bıkmış gibi iç ürperten bir ses çıkardı,aslında çokta açılıp kapanmazdı oysa.. içerde evin büyük bir kısmını kaplayan soba,bir tane tahta sandalye ve bir tane taştan yapılan garip yataktan başka birşey yoktu desek yalan olmaz herhalde.. Küçük ellerine tezat gibi yapılmış kocaman eldivenleri takıp duvara bitişik kocaman sobanın demirden olan,kaynar kapısını açdı.Köşede toplanmış bir uzun bir kısa agaç dallarını kırıp sobaya atdı,küreyi eline alıp ateşi alt-üst çevirmesi alevin kalkıp yukselmesine neden oldu.Sobanın kapısını kapayıp eldivenleri çıkardı,dışarıdayken üşümesin diye giydiyi kalın montu çıkardı.Sandelyeyi sobanın yanına çekip oturdu ve baş-başa kaldığı yalnızlığın keyfini çıkarmaya başladı.
Bu ev çay taşlarından yapılmış küçücük bir evdi hatta o kadar küçücükdü ki kışın kardan gorunmez,yazın yeşillikten.Bukelamun gibi her fesilin rengini taşır, ev sahibini hiçkimse rahatsiz etmesin diye görünmez olurdu sanki.Zaten buraya hiçkimse gelemezdi "buralarda" insan yaşamazdı.Ama "her ihtimal" denilen birşey vardı ve o soz ihtiyaç olmasaydı yaranmazdı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~HAYALPEREST YAZAR ~
Non-Fiction-"Dünya nefes alınacak yer değil Afri,ben.. artık dayanamıyorum!" -Sen istesen de istemesen de bu dünyaya aitsin Şahzade,her ne kadar kaçmaya çalışsak da hepimiz bu dünyanın bir parçasıyız.Zamanı geldiğinde tüm insanlar dünyayı terk eder.Ama zamanı...