XXI

69 3 0
                                    


Porthos

D'Artagnan doğruca evine gitmek yerine, Mösyö de Tréville'in konağında atından inip, hızla merdivenleri çıktı. Bu kez ona olan biten her şeyi anlatmaya karar vermişti. Hiç kuşku yok ki kendisine bu olayla ilgili akılcı tavsiyeler verecekti; hem Mösyö de Tréville kraliçeyle neredeyse her gün görüşüyordu, belki de majestelerinden efendisine olan bağlılığının bedelini ödeyen zavallı kadın hakkında bazı bilgiler alabilirdi.

Bu macerada bir aşk entrikasından başka şeyler olduğunu anlayan Mösyö de Tréville onu büyük bir ciddiyetle dinliyordu; sonra d'Artagnan sözlerini bitirdiğinde:

"Hımm!" dedi, "Bu işte kardinal hazretlerinin parmağı olduğu belli."

"Ama ne yapmalı?" dedi d'Artagnan.

"Hiçbir şey, yalnızca size söylediğim gibi Paris'i, hem de mümkün olduğunca çabuk terk etmelisiniz. Kraliçeyi görüp, ona zavallı kadının hiç kuşkusuz haberdar olmadığı kaçırılışının bütün ayrıntılarını anlatacağım, o da kendi payına bu detaylardan bir sonuç çıkaracak ve dönüşünüzde belki de size ileteceğim iyi bir haberim olacak. Bu konuda bana güvenin."

D'Artagnan, Gaskonyalı olmasına karşın, Mösyö de Tréville'in söz vermek gibi bir alışkanlığı olmadığını biliyordu ve tesadüfen söz verirse, onu yerine getirmek için elinden geleni yapardı. Bunun üzerine geçmişte yaptıkları ve gelecekte yapacakları için kendisini minnetle selamladı, bu yürekli ve kararlı genç adama karşı derin bir ilgi besleyen saygıdeğer komutan da, ona iyi yolculuklar dileyerek elini şefkatle sıktı.

Mösyö de Tréville'in tavsiyelerini bir an önce yerine getirmeye karar veren d'Artagnan, portmantosundaki giysilere bir göz atmak için Fossoyeurs caddesine yöneldi. Evine yaklaşırken, kapının eşiğinde sabah giysileri içindeki Mösyö Bonacieux'yü gördü. Temkinli Planchet'nin dün kendisine ev sahibinin iğrenç kişiliği hakkında söyledikleri aklına gelince, ona daha dikkatli baktı. Gerçekten de, kanına safra karıştığını belli eden sarımtırak ve hastalıklı solgunluğu dışında, d'Artagnan adamın yüzünün iğrenç bir sinsiliği yansıtan kırışıklıklarını fark etti. Bir dalavereci dürüst bir adam gibi gülemezdi, bir ikiyüzlü iyi niyetli bir insan gibi gözyaşı dökemezdi. Bütün düzenbazlıklar bir maskenin ardında gizliydi, yine de biraz dikkatle bu maskeyi yüzden ayırmak her zaman mümkündü.

D'Artagnan, Mösyö Bonacieux'nün yüzündeki maskeyi görür gibi oldu, hem de bu maske en çirkinlerindendi.

Bu adama karşı duyduğu büyük tiksintiden dolayı onunla konuşmadan geçmeye karar vermişti ki, Mösyö Bonacieux önceki gün olduğu gibi kendisine seslendi.

"Genç adam keyifli bir gece geçirmiş gibi görünüyorsunuz? Sabahın yedisi, pes doğrusu! Sanırım, herkesin alışkanlıklarıyla pek ilgilenmiyorsunuz, diğerleri evden çıkarken siz eve dönüyorsunuz."

"Sizin için aynı şey söylenemez üstat Bonacieux," diye karşılık verdi genç adam, "siz sıradan insanlara bir örnek oluşturuyorsunuz. Doğrusu bu ya, insanın genç ve güzel bir karısı varsa, mutluğun peşinden koşmasına gerek kalmıyor: Mutluluk gelip sizi buluyor, öyle değil mi Mösyö Bonacieux."

Ölü gibi benzi solan Bonacieux yüzünü ekşiterek gülümseye çalıştı.

"Ah! Ah!" dedi Bonacieux, "çok şakacı bir arkadaşsınız. Ama genç dostum, geceyi nerede geçirdiniz? Geçtiğiniz yollar pek de güzel değilmiş gibi görünüyor."

D'Artagnan gözlerini çamurla kaplı çizmelerine indirdi, ama o sırada bakışları tuhafiyecinin ayakkabılarına ve çoraplarına kaydı; sanki ikisi de aynı çamura dalmışlardı, ikisinin çizmeleri de tamamıyla aynı lekelerle kirlenmişlerdi.

Üç SilahşörlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin