Aile MeselesiAthos bahaneyi bulmuştu: Aile meselesi. Bir aile meselesi kardinalin soruşturmalarının alanı dışında kalır, kimseyi ilgilendirmezdi, bir aile meselesi herkesin gözleri önünde konuşulabilirdi.
Athos bahaneyi bulmuştu: Aile meselesi.
Aramis fikri bulmuştu: Uşaklar.
Porthos da kaynağı bulmuştu: Elmas yüzük.
Her zaman içlerinde en yaratıcıları olan d'Artagnan ise hiçbir şey bulamamıştı; ama söylemek gerekir ki Milady'nin ismi bile onu felç etmeye yetiyordu.
Yok, yok, yanılmışız, elmas yüzüğe bir alıcı bulmuştu.
Mösyö de Tréville'in çok keyifli geçen yemeğinde d'Artagnan üniformasını giymişti. Ölçüleri neredeyse Aramis'le aynı olduğu için, yayıncısından iyi para alan dostu her şeyini çift çift almış ve arkadaşına da tam bir donanım hediye etmişti.
Ufukta kara bir bulut gibi beliren Milady olmasa, d'Artagnan'ın bütün dilekleri yerine gelmiş olacaktı.
Yemekten sonra planlarına son şeklini vermek üzere akşam Athos'ta toplanmaya karar verdiler.
D'Artagnan gününü ordugâhın sokaklarında üniformasını sergilemekle geçirdi.
Akşam randevu saatinde bir araya gelen silahşorların üç konuyu karara bağlamaları gerekiyordu.
Milady'nin kayınbiraderine ne yazılacaktı.
Tours'daki becerikli dosta ne yazılacaktı.
Ve mektupları hangi uşaklar götürecekti.
Herkes bu işin üstesinden kendi uşağının geleceğini söylüyordu; Athos yalnızca efendisi izin verdiğinde konuşan Grimaud'nun ağzının ne kadar sıkı olduğundan söz ediyordu; Porthos normal cüsseli dört kişiyi yere serebilecek olan Mousqueton'u şişiriyordu; Bazin'in becerikliliğine güvenen Aramis kendi adayına övgüler yağdırıyordu, ve nihayet, zorlu Boulogne çatışmasını hatırlayan d'Artagnan, Planchet'nin yürekliliğinden şüphe etmiyordu.
"Ne yazık ki," dedi Athos, "bu dört yeteneği kendinde birleştiren bir uşak yok."
"Ama öyle bir uşak nereden bulunur ki?"
"Bulunamaz!" dedi Athos, "Bunu iyi biliyorum: Bana kalırsa Grimaud'yu gönderin."
"Mousqueton'u."
"Bazin'i."
"Planchet'yi gönderin; Planchet hem yürekli, hem de beceriklidir, yani dört özellikten ikisine sahip."
"Beyler," dedi Aramis, "önemli olan uşaklarımızdan hangisinin daha ağzı sıkı, daha güçlü, daha becerikli ve daha yürekli olduğu değil; asıl mesele parayı hangisinin daha çok sevdiğidir."
"Aramis'in söyledikleri çok makul," dedi Athos, "insanların erdemlerini değil, zaaflarını tartışmalıyız. Sayın rahip, siz mükemmel bir ahlakçısınız!"
"Kuşkusuz öyle olmalı," diye yanıtladı Aramis; "çünkü bu görevin hakkıyla yerine getirilmesi yalnızca başarıya ulaşmak açısından değil, başarısızlıktan kaçınmak açısından da önemli, başarısızlık halinde uşakların değil, bizim kellelerimiz gider..."
"Daha alçak sesle Aramis!" dedi Athos.
"Evet, uşakların değil efendinin, hatta efendilerin kelleleri gider! Uşaklarımız hayatlarını bizim için tehlikeye atacak kadar sadıklar mı? Hayır."
"Ben Planchet'ye kefilim," dedi d'Artagnan.
"Tamam o zaman sevgili dostum, uşağınızın her zamanki sadakatine, işini kolaylaştıracak bir miktar para da ekleyin, böylece ona bir değil, iki kere kefil olursunuz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç Silahşörler
Historical FictionOn dokuzuncu yüzyılda bütün Avrupa'yı saran siyasal ve sosyal çalkantılar içinde yaşamasına rağmen, daha çok 16. ve 17. yüzyılın tarihsel olaylarını konu alan üç yüzden fazla roman yazdı. Döneminin sevilen ve çok okunan romantik yazarları arasında y...