XLVI

85 3 0
                                    


Kırmızı Pelerinli Adam

Athos'un umutsuzluğunun yerini derin bir kederin alması onun zihinsel yeteneklerini daha iyi kullanmasını sağlıyordu.

Kafasında verdiği sözü ve üstlendiği sorumluluğu yerine getirmekten başka bir düşünce olmaksızın odasına çekilip, hancıdan kendisine bölgenin bir haritasını getirmesini istedi; incelemelerinde Béthune'den Armentières'e giden dört yol olduğunu saptayınca hemen uşakları çağırttı.

Planchet, Grimaud, Mousqueton ve Bazin, Athos'tan açık, kesin ve önemli talimatlar aldılar.

Gündoğumunda yola çıkıp her biri farklı yolları izleyerek Armentières'e gideceklerdi. İçlerinde en zekileri olan Planchet, dört silahşorun ateş açtığı ve Rochefort'un uşağının eşlik ettiği arabanın izlediği yoldan gidecekti.

Athos'un öncelikle uşakları göndermesinin nedeni, bu adamların kendisinin ve dostlarının hizmetine girdikleri günden beri farklı ve kayda değer özelliklerini gözlemlemiş olmasıydı.

Hem uşaklar efendilerinden daha az şüphe çekip, danıştıkları kişilerde daha fazla sempati uyandıracaklardı.

Üstelik Milady efendileri tanısa da uşakları tanımıyordu, oysa uşaklar kendisini çok iyi tanıyorlardı.

Uşaklar ertesi gün saat on birde belirlenen bir noktada buluşacaklardı, Milady'nin saklandığı yeri bulurlarsa, üçü orada nöbet tutacak, biri de dört silahşora rehberlik etmek üzere Béthune'e gelecekti.

Bu talimatları aldıktan sonra dört uşak da odalarına çekildiler.

O zaman, ayağa kalkıp kılıcını kuşanan Athos pelerinini giydikten sonra handan çıktı; saat gece ona yaklaştığından, bu taşra kentinde sokaklar boştu. Athos adres sormak için yoldan geçecek birini arıyordu. Sonunda geç kalmış bir yolcuya yaklaşarak ona bir şeyler söyledi; soruyu yönelttiği kişi korku içinde geri çekilse de, silahşora parmağıyla bir yeri gösterdi. Athos adama kendisine eşlik etmesi için yarım altın önerdi, ama adam bu teklifi geri çevirdi.

Athos gösterilen caddeye girdi, ama bir kavşağa vardığında ne yöne gideceğini bilemedi. Yine de kavşakta birilerine rastlama olasılığı daha fazla olduğu için orada bekledi. Gerçekten de biraz sonra bir gece bekçisine rastladı. Ona ilk yolcuya sorduğu soruyu yönelttiğinde, gece bekçisi de korkuyla geri çekilip ona eşlik etmeyi reddetti, sadece eliyle izlemesi gereken yolu işaret etti.

Gösterilen yönde ilerleyen Athos, kente girdikleri noktanın zıt yönündeki mahalleye vardı. Burada yeniden endişeli ve canı sıkkın bir halde bir kez daha durdu.

O sırada yanından geçen bir dilenci sadaka istemek için Athos'a yaklaştı. Athos gittiği yere kadar kendisine eşlik etmesi için ona bir ekü önerdi. Bir an için tereddüt eden dilenci, karanlıkta parıldayan gümüş parayı görünce Athos'a yolu göstermeye karar verdi.

Bir caddenin köşesine vardıklarında, ona uzaktan ıssız ve kasvetli bir evi gösterdi; parasını alan dilenci koşarak uzaklaşırken, Athos eve doğru ilerledi.

Athos kırmızı boyalı bu evin kapısına yanaşmadan önce bir tur attı; bir mezar kadar sessiz ve karanlık görünen bu evin pencere kanatlarından ışık sızmıyor, içeriden en ufak bir gürültü gelmiyordu.

Athos kapıyı üç kere vursa da, içerden hiçbir yanıt gelmedi. Biraz sonra yaklaşan ayak sesleri duyuldu; kapı açıldığında uzun boylu, soluk benizli, saçları ve sakalları siyah bir adam belirdi.

Athos'un söylediği birkaç söz üzerine uzun boylu adam silahşora girmesi için işaret etti. Hemen içeri giren Athos kapıyı arkasından kapattı.

Üç SilahşörlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin