19.Bölüm-"Never Let Me Go."

1.3K 90 73
                                    

A/N: Selaam! Uzun zaman oldu biliyorum ve kesinlikle üşengeçliğimden kaynaklanıyor! Üzgünüm! :/ Ama sizin için uzun bir bölüm yazmaya çalıştım ve iki konuk karakter getirdim! Kim olduklarını bilin bakalım! :D

Ve bu bölümüm yarısına kadar yanımda olup uyumamı engelleyen lovely forever alone arkadaşım Batu'ya buradan SLM'lerimi gönderiyorum :D. Ben bir bayanım ve sana küfür edebilirim sürtük! :D 

Birde... dahası yok sanırım- ah Multi'de ki müziği dinlemenizi tavsiye ediyorum! Zouis kurgumu onun sayesinde değiştirdim. Arkadaşım İlayda bana bir kurgu önerdi fakat onu yazamayacağımı fark ettim. Çünkü o kadar iyi bir yazar değilim bende yine sıradan bir şey yapayım dedim. Üzgünüm baş belam! :/

Bu arada başlarda bugün bitirdiğim bir kitap hakkında çok şey yazdım. Reklamını yaptım diyebilirim, üzgünüm ama etkisinde çok kalmıştım :D

Neyse. Bu kadar sanırım! Sizi çok seviyorum! İyi okumalar unicornlarımmm!

Kuşların sesi, rüzgarın hafif esmesiyle, bugün, güzel bir gündü. Bu güzel güne karşılık Harry en güzel gülümsemelerinden biriyle sevgilisine parka gitmek için yalvarıyord. Sevgilsi ise dün gece onu çok yorduğunu söylüyor ve evde kalıp film izlemeyi öneriyordu. Fakat, Harry'e göre bu güzel günde evde kalmak Aynı Yıldızın Altında filmine gitmeyip filmi eleştirmek kadar saçma ve gereksizdi.

"Hadi ama 'tatlım'!"

"Harry, o siktiğim kitabından alıntı yapmayı kesecek misin? Hem, Tanrı aşkına bir prenses kitabı okudun. Hatta bir seri!"

Kıvırcık saçlara sahip çocuk gözlerini kıstı ve kendini savunmaya geçti. O bir prenses kitabı değildi. Ana karakter kız gibi değildi ve daha saraya geldiği ilk gün prensle didişmiş, iddiaya girerek pantolon giymeyi teklif etmişti. Tamam konusu sarayda geçen bir Seçim olabilirdi ama kesinlikle prenses kitabı değildi. En azından Harry için. 

"O bir prenses kitabı değildi! Sadece prens, prensesini otuz beş kız arasından bulmaya çalışıyordu!"

Louis kıkırdamamak için dudaklarını dişlerine hapsetti ve başını çevirdi. Sevgilisi bu sabah okuduğu kitap serisinin, üçüncü, son kitabını bitirmişti ve tüm gün ağlamıştı. Kitabın sonunun güzel bittiğini biliyordu Louis, ve Harry'e neden ağladığını sorduğunda aldığı cevap can alıcıydı.

"Bir daha Maxon'ın romantik cümlelerini, Aspen'ın mükemmeliyetini, America'nın tatlılığını okuyamayacağım Loueh!"

Ve o an Louis'in emin olduğu bir şey varsa o da Harry'nin kitapta ki otuz beş prensesten biri olduğuydu. 

"Tamam kıvırcığım sakin ol, sadece dalga geçiyordum. Dışarı çıkalım olur mu?"

Neşeyle el çırptı ve ceketleri almak için üst kata çıktı. En küçük şeyden mutlu olabiliyordu. Bu da Louis'in onda sevdiği özelliklerden biriydi. 

Bir kot ceket ve siyah kapşonlu getirdiğinde mavi gözlü çocuk tatminle glümsedi. Ne giyeceğini önceden tahmin etmesini her zaman tatlı bulmuştu.

"Hadi gidelim bakalım!"

Arabayı park etmiş ve parka doğru yürüyorlardı. Kıvırcığın seçimiydi. Parkları severdi çünkü oradaki banklar diğer banklarla aynı olsa da her zaman daha rahat gibiydi. Çünkü ağaç sayısı fazlaydı, bu da rahat ve sağlıklı nefesler almasını sağlıyordu. Çünkü çocukların sesini duymak mükemmel bir şeydi. Çünkü parkta hayal kurmak güzeldi. Özellikle de aşık olduğu adam ile birlikteyken. 

Through The Dark (l.s)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin