Benim güzel bebeğim...Ne kadar yazık oldu aşkımıza... Kader bizi bir birleştirdi, bir ayırdı. Sana hiç bahsetmedim fakat, ben hep seninleydim. İş yerini seni uzaktan takip ederek buldum. Telefon numaranı da iş yerinden.
Her gün sana çiçek gönderen de; arayıp konuşamayan da bendim aslında. Oysa ki sen bunların O'ndan geldiğini sandın.
O... Lanet olasıca,şerefsiz eski sevgilin. Seni defalarca aldatmış, senin canını yakmış; bir de hala senin peşinden koşuyordu. Sana demiştim:seni kimse ağlatamaz. Buna izin vermem.
Onun kim olduğunu öğrenmek için haftalarca çiçek yollamaya devam etmek zorunda kaldım. Evet bu benim için bir yandan işkence gibiydi. Ama diğeryandan, gülerken çıkan gamzelerini izliyordum. Ve bu her şeye değerdi.
Sana bakınca cennette gibi olurdum. Hele ki mavi gözlerin... Işıl ışıl; tüm masumluğu ile bakardı bu kirli dünyaya. Geçirdiğimiz şu kısacık birkaç hafta hayatımın belki de en mutlu günleriydi. Keşke her şeyi başa alabilseydim. Keşke böyle olmasaydı. Ellerim saçlarından gitmeseydi, saçlarını okşayabilseydim ömrümün son gününe kadar...
Kim bilir ne güzel yaşlanırdın sen. Mavi gözlerin hep mavi olurdu, ellerin yine sıcacık. Yüzünde çizgiler olsa da o masumiyetinden hiçbir şey kaybetmezdi.
Bir tanem; aklımda hep bugünki gibi kalacaksın...
Seni özlemle ve büyük bir nefretle anacağım. Gerçi bunda senden çok benim suçum var fakat elden ne gelir? Ben sana çok yalvardım; ben sana ulaşmak için; beni sevmen için her şeyi yaptım.
Ancak... Ancak sen bir türlü beni sevemedin. O kadar çiçeğe, o kadar telefona rağmen hem de. Nasıl olur da o çiçekleri eski sevgilinin gönderdiğini düşünürsün? Onun gibi bir orospu çocuğu seni mutlu edebilir mi?
Her şey bitti bir de o adi göt benim hediyelerimin üstüne konarak seninle barıştı. Çok komik! Tam bir götten beklenen hareket.
Sana bir şey itiraf etmeliyim: senin yüzün güldü diye bir süre buna da katlandım.Uzaktan nasıl mutlu olduğunu izleyip, ben de mutlu oldum.
Ta ki o geceye kadar.
O şerefsiz pislik sana vurmuştu hani? Evet evinin önünde ettiğin kavgadan ve sana vurduğu geceden bahsediyorum. Burnun kanamıştı; ağlayarak içeri kaçmıştın. O piç de kapını tekmelemişti.
Sen birkaç gün sonra olanları unuttun ama ben unutmadım. O geceden sonra sessizce koduğumun itini takip ettim. Tam bir hafta. Adımı adımına yazdım. Saat kaçta işe gider, kaçta eve döner. Hangi barda takılır. Hepsi not defterimde kayıtlıydı. Bir haftanın sonunda gözyaşlarının intikamını alma vakti gelmişti.
Yine sarhoş sarhoş bardan çıkıyordu. Tek bir diazem... evet tek bir diazem iğnesiyle bayılttım onu. Arabaya sürükleyerek bindirdim. O arka sokakta bizi kimse görmedi. Tanrı bile... Görseydi sonrasında yaptıklarıma asla izin vermezdi. Belki de hakettiğini düşündü ve beni görevlendirdi.
Evimin bodrumunda açtı gözlerini. Bağırmaya çalıştı. Ama bağıramadı. Çünkü ben o uyurken ağzını flaxe tape ile bantlamıştım çoktan. Küçük ama sağlam bir sandalyeye bağlıydı. Gözlerindeki korkuyu tarif edemem. 3 gün bodrumumda misafir ettim onu. 3 gün boyunca çektiği acılar yüzünden bağırmasın diye uyuşturdum. Yaptığı her şeyin; sana çektirdiği tüm acıların bedelini çok ağır ödedi.
İlk gün sana vurduğu elinin parmaklarını zevkle kırdım. Acıyı hissetti ama tepki veremedi. Gözlerinden akan yaşlar benim kalbimdeki yangını söndürüyordu adeta. Neden ona işkence ettiğimi anlaması çok uzun sürmedi. Çünkü dayanamayıp her şeyi haykırdım. Daha soğuk kanlı olmalıydım evet fakat burada konu sensin. Ve eğer konu sensen asla sakin kalamam.
Onun seninle olmaması gerekiyordu. Aslına bakarsan onun seninle aynı havayı bile solumaması lazımdı. Seni haketmiyordu. Ama ben hakediyordum. İkinci gün kulaklarından birini kestim. Sanırım sol kulağıydı.Parmaklarının acısından anlamadı bile. Kocaman şişmiş elini oynatmaya çalıştıkça tiz bir çığlık atıyordu. Aynı zamanda sürekli ağlıyordu. Bir insan nasıl bu kadar ağlayabilir hayret ediyorum. Birkaç kez onu beslemeye çalıştım ama reddetti. Zorla birkaç yudum şekerli su içirebildim.
Hemen ölmemeliydi. Ölüm ona ödül olurdu. Bir süre daha yaşaması lazımdı.
En ağır darbeyi dilini keserek yapmıştım. 3. günün gecesiydi. Gözleriyle benimle konuşmak ister gibi hareketler yaptı. Bandı çıkardım. Bana alaycı bir bakış attı: ki aslında o zaman bunu ölmek için yaptığını anlamamıştım. Anlasaydım öldürmezdim; bir süre daha yaşatırdım.
Bana baktı:
"Beni seviyor, seni asla sevmeyecek" dedi.
Arkasından dolandım ve boğazını tüm gücümle sıktım. Ta ki dilini çıkarana kadar.Havasızlıktan bilinci kapanmıştı. Sarkan dilini tek bir hamlede kestim. Parçayı ayaklarının dibine attım ve odadan çıktım.Günler sonra geldiğimde cesedi şişmeye başlamıştı. Hava soğuk olduğu için çürüme yavaş oluyordu..
Bodrum zeminini kazıp oraya göndüm onu.