Telefonumun sesiyle uyandım. Helin arıyordu. Tabii ben telefonu duyup cevap verene kadar telefon kapandı. Yorganı üzerimden kaldırıp yatakta doğruldum. Helin' e geri döndüm.
- Biran neredesin. 1. ders bitti ve hâla yoksun.
- Nasıl yaaa? Saat daha kaç ki?
Saate baktım. Gerçekten de geç olmuştu.
- Tamam Helin hemen geliyorum 2. ders başlamadan oradayım.
Hemen yataktan fırlayıp kıyafetlerimi giydim. Çantamı alıp evden çıktım. Koşa koşa okula gittim. Sınıfa girdiğimde öğretmen sınıftaydı.Galiba yok yazılmışım Yerime geçip oturdum.
- Biran neredesin yavrum?
Ve o klasik soru... Artık bu soruyu duymaktan içim ezildi.
-Hocam uyuyakalmışım.
Hoca da 'bu cevabı duymaktan içim ezildi' der gibi bakıyordu.
- Senin uyuya kalmadığın gün var mı acaba? Neyse bir kez daha yok yazıldın. Hayırlı olsun. dedi
Sabah sabah moralim sıfırdı. Çünkü erken kalkmayı ve geç kalmayı hiç sevmezdim. Nedense her gün geç kalırdım. Hiç sevmem yaaaa!!
- Ben aramasaydım hâla uyuyor olacaktın. Dedi helin sessizce.
- Aslında alarm kurdum diye hatırlıyorum.
- Neyse sınava hazırlandın mı?
- Sınav mı? Ne sınavı?!!!!!
- Matematik sınavı. İyi ki ilk ders değildi. Yoksa sıfır almıştın.
Aslında pek bir farkı olacağını sanmıyordum Sınava girsem de girmesem de sıfır alacaktım. Yüzümün düştüğünü gören Helin
- Üzülme yaaaa.. Daha iki ders var. Çalışırsak kolay.
- İki derste mi?
- Aynen öyle. İki derste.
- Helin bu söylediğine inanıyor musun?
- Peki ya sınava girip hiçbir şey yapamazsan ailenin tepkisini sen düşünebiliyor musun?
Helin haklıydı. Eğer sınavdan düşük not alırsam annem ve babam beni yanlarına alıp her zamanki gibi uzun bir konuşmadan sonra bırakacaklardı. Tabii üzerine ceza da verilecekti. Offf ne yapacaktım şimdi? En iyisi iki ders çalışıp elimden geleni yapmaktı.
- Tamam. İki ders çalışıp şansımı deneyeceğim.
Zil çaldı. Hemen kitaplarımı çıkardım. Helin ile çalışmaya çalıştık fakat başaramadık.
- İkimiz de hiçbir şey bilmiyoruz farkındaysan. Çalışamıyoruz da. Şimdi ne yapacağız? Dedim
Biraz düşündükten sonra;
- Buldum. diye bağırdı.
- Ne buldun?
- Burak... Burak' a gideceğiz. Şu çalışkan çocuk var ya... İşte ona gideceğiz ve seni çalıştıracak. Hadi kalk kalk..
Helin' in bahsettiği çocuk en arkada oturan yeni gelen ve çoğu kişiyle hemen hemen hiç konuşmayan çocuktu. Bu fikir bana iyi gelmişti. Hemen kitaplarımızı alıp en arkaya Burak 'ın yanına gittik.
-Burak sen matematikten kaç aldın?
Diye sordum.
- Neden sordun? Hem daha adını bile bilmiyorum.
dedi bilmiş bir tavırla.
- Benim adım Biran.
- Ben de Helin. Biran ' a matematik çalıştırman gerek. Çünkü 2 ders sonra sınav var ve bu teneffüs de bitmek üzere iki teneffüs çalıştırırsan o Biran 'a yeter. Değil mi Biran?
- Evet ya sadece iki teneffüs çalıştırırsan bana yeter. Sanırım matematik notun yüksekti.
Deyip yanına oturdum.
- Haklısın yüksek ama sor bi neden yüksek?
- Ne gerek var sormaya? çalışkan olduğun için yüksek işte.
- Tamam madem çok istiyorsun seni çalıştıracağım. Dedi bana dönerek.
Tam o anda zil çaldı.
- Biran sen burada otur. Siz birlikte ders çalışın. Hoca fark etmez zaten.
Helin e kaş göz yaptım fakat Helin hiç takmadan yerine geçti. Burak a baktım Halinden gayet memnun görünüyordu. Sırıtmasından belliydi. Sinan Hoca geldi. Şimdi hepiniz sessizce kitap okuyun dedi ve masasına geçip kendisi de kitap okumaya başladı.
- Eee hadi çalıştır beni çok zamanımız yok.
- Tamam.
Dedi ve cebinden küçük küçük kağıtlar çıkardı.
- Bunlar ne?
- Sence? Bak benim yüksek not Almamın sebebi bunlar. Bunlarda her şey yazıyor. Yani işine yarayacak her şey.
- Şaka mısın sen yaaa... Ben çalıştırman için yanında oturuyorum şu an.
- İstersen gidebilirsin. Sonuçta ben senin için bu kağıtları sana verdim.
- Tamam bu kağıtları alacağım ama eğer yakalanırsam seni çok pis yaparım.
Bana bakarak sırıtıyordu ve o sırıttıkça benim moralim daha da bozuluyordu. Aslında çocuk yakışıklıydı ama kendini beğenmiş bir havası vardı. Aynı zamanda insanlara yüksekten bakıyordu. Bunu anlamak zor değildi. Duruşundan, bakışından, kimseyle muhatap olmayışından belliydi. Teneffüs zili çaldı. Hemen sıradan kalkıp en önde olan sıraya Helin'in yanına geçtim.
- Ne yaptınız, çalıştınız mı?
- Hımmm, ne demezsin Bak.
Ceketimin cebinden kağıtları çıkarıp Helin' e uzattım.
- Bunlar ne?
- Neye benziyor? Kopya işte Burak Beyin kurtarıcısı.
- Tamam bunu da hallettik kopya çekeceksin.
- Şuan ciddi misin? Ya yakalanırsam?
- Profesyonel bir şekilde çekersen yakalanmazsın.
-Tabii ya. Ben zaten 11. sınıfa kadar kopya ile geldim. Tamam sağımdan solumdan çekiyorum ama bunu ilk defa yapacağım.
- Demek Burak kopya çekiyormuş. Vay bee...
- Offf her neyse. Zaten ders falan da çalıştırmadı. Bir şey bilmiyormuş demek ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~SADECE BİZ~
RandomBiran ve Burak 11. sınıf öğrencileri olan iki gençtir. Biran ve Burak'ın yolları Biran'ın Burak'tan yardım istemesiyle kesişmektedir. Hikayeyi lütfen atlamadan okuyunuz💕