Deri ceketi sandalyemin üstünde asılı dururken.Dünden beri onu görmediğimi geçiriyordum aklımdan , en son kendinle bütünleşen motorunun üstünde, yüzüme boş bakan,gözlerimden kaçırdığı gözlerini hatılıyordum. Annem gelene kadar beklediğim o boşluğu,bıraktığı sessizliği onu en son orda,evimizin önünde görmüştüm.Anneme ceketin Alper'in olduğunu söylemiştim.Şanısıma dalgın gününe denk gelmiş.Yalan söylediğimi anlamamış,çok fazla da üstelememişti.
Ceket bahanesi ile çıkıp yüzünü birkez daha görmek,onunla konuşmak istiyordum. Bana engel olan dürtü yüzünden bir türlü çıkmaya cesaret edememiş, gözlerini düşünüp durmuştum.Bu istem dışı olan birşeydi.
Odama bugun her girdiğimde, ceketinden yayılan kokuyu duyuyordum.Kokunun sert etkileyici oluşu beni onu düşünmeye itiyordu.Yeşil gözleri de çok yakışıyordu,esmer tenine,dolgun dudakları bir o kadar farklı dursada yüzünde , -ona ait değilmiş gibi -bunu da yakıştırıyordum.Kusuru yoktu sanki kusursuzdu o,her uzvu özenerek yaratılmış ve birleştirilmişti bir beden de ,onun bedeninde..
Düşüncelerimi bölen sesi işitince yerimde zıpladım.Baş parmağımı ,üst dişime ittirdim.Bu saate camıma biri ,bişey tıklıyordu.Kapalı perdemin arkasında durdum.Açsam mı ?Açmasam mı? diye arada kalmıştım.Gecenin bu saatinde camın tıklanması pek hayırlı birşey olmasa gerekti.Perdeyi çektim etraf karanlıktı kimsecikler yoktu gördüğüm kadarıyla,camı açtım. Kafamı sağa uzattım karanlıktan başka bişey yoktu.Sola döndürdüğümde karşımda duran sülüete görüp çığlık attıyordum ki.Ağzımı kapatan bir el bana engel oldu.
''Sakın çığlık atma benim'' dedi.Odamın ışığından karşımdakinin Mert olduğunu anladım.
Konuşmaya çalıştım ama eli dudaklarımı kapattığı için konuşamamış.Salak saçma sesler çıkartmıştım.Elini dudağımdan çekti.Dudağının kenarı kıvrıldı ona yakışacak şekilde tebessüm etti.
''Ne işin var burda?'' dedim.Korkudan sesim kısık çıkmıştı.
''Sana bişey vermeye gelmiştim'' dedi.Elini arka cebine atıp bişey çıkardı.Bana uzattı.Bu benim saatimdi.En değerliminden bana kalan son şeydi.Ellerinden alacakken saati geri çekti.
''Saati vermeden önce senden bişey istiyorum''
''Olmaz'' dedim. Tek kaşını kaldırıp yüzüme ima dolu bir bakış attı.
''Ne istediğimi biliyorsun bile '' dedi.
''evet bilmiyorum.Bilmekte istemiyorum'' Benim istemeyeceğim birşey olacağı kesindi.Elinde duran saatime bir göz attı.
''Demek bu saati de istemiyorsun?'' ellerinde tuttuğu saate baktım.Saati bir sağa bir sola oynatırken ,gözlerimde saatle beraber hareket ediyordu.O saati istemediğimi düşünmesi gerekti.Ancak o zaman saati bana karşı maşa olarak kullanmaktan vazgeçerdi.
Gecenin bu saatinde beni nereye sürükliyeceğini bilmiyordum.Tamam ona güven besliyor olabilirdim fakat yinede bu saatte evden çıkmayı,nereye gideceğimi bile bilmeden ,annemin tanımadığı biriyle gidemezdim.
''İstemiyorum ''dedim. İki kaşını havaya kaldırdı.Alnı kırışırken dudaklarını yana doğru büzdü.
''İnanmıyorum.''
''Neden inanmıyorsun.Sonuçta elinde ki bir saatten başka birşey değil'' bu sözleri söylerken çok rahattım.Şimdi ise içim içimi kemiriyordu,kendime lanetler okuyordum.Saatimi geri almam gerekti.
''Benim için bir saat sadece ama belli ki senin için saaten öte çobanlık yapma''dedi.
Yüzümün yandığını hissedebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalancı Çoban
Teen FictionO'nla karşılaşana kadar bir yalanın içinde yaşadığını bilmiyordu.