2.BÖLÜM 'YALNIZLIĞIN PENÇESİ'

585 12 1
                                    




⏳1

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


1.BÖLÜM
'yalnızlığın pençesi'

Çaresizlik korkunun içine işlenmiş bir duyguydu. Korkardık çünkü ne kadar çaresiz olursak olalım hep bir korku olurdu içimizde, daha da çeresiz duruma düşüceğiz diye. Korku saplanıp kalırdı boğazımıza. Çaresizliğimize çare arasakta o korkuyu yutkunsakta yok edemezdik.

Manolya Kızılca derinden yaralı bir kadındı. Belki bu yüzden depresif bir kadındı. Kimsesi yok denilebilecek bir kadındı. Oda bunu bildiği için çaresizlik boğazına dizilmiş, içindeki korkuyu atamayan bir kadındı. Belki korkak değildi ama cesur da değildi ama gönlü zengin bir kadın olduğu belliydi çünkü kendi alın teri ile parasıyla kurmuş bir yetimhanesi vardı. Orada kırk kişiye yakın, bebeklerden tutun on sekiz yaşına kadar hem kız yurdu hem de erkek yurdu vardı. Bunlar iki ayrı binaydı ve sadece aralarına duvar örülmüştü.

Manolya biriktirdiği bütün paraları buna harcamıştı. Hala yetimhanenin eksiklikleri vardı ve elinden geldiğince onları karşılamaya çalışıyordu. Zaten 'Kızılca yetimhanesi' güzel bahçe dizaynı ve yaptırdığı güzel iki binasıyla yardım kuruluşların ilgisini çekmişti. Yani çoğu masrafları sponsorları ödüyor gibi bir şeydi. Ki bu Manolya'nın hem sırtında ki yükü hafifletiyor hem de dünya da böyle insanların bulunması gururunu okşuyordu.

Çocukluğundan beri hayaliydi bir yetimhane kurmak. Kimsesiz çocukları sıcak ve sevgi içeren bir ortamda büyütmek istiyordu ve başarıyordu da. Kendisi kendi çocukluğunu yaşayamadığı için o küçük aklıyla söz vermişti kendine. Elinden geldiğince çok çocuk mutlu edeceğine karşı.

Orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmişti Manolya. Çocukluğundan beri çalışkan ve sınıfın parmakla seçilen öğrencilerindendi. Üniversiteyi Türkiye'nin en iyi üniversitesinde okumuş mezun olduktan sonrada zaten Türkiye'nin en gözde ve en büyük hastanesinden birinde çalışmaya başlamıştı. Psikologtu. Mesleğinden de çok mutluydu. Aslında hep sınıf öğretmenliği falan olmak istemişti ama istediği zenginliği öğretmenlikte bulamayacağına karar vermiş ve kendini geliştirebileceği bir meslek dalı seçmişti kendine.

Şu an kendi ayakları üzerinde durabilen zengin bir kadındı. Tam zengin olmasa da işte zenginin bir altındaydı. İki katlı beyaz bir villası, altında beyaz son model bir jeep vardı. Kimseye ihtiyacı yoktu ve en çokta bunun için kendiyle gurur duyuyordu.

Arabasından inip bu soğuk havada hastaneye doğru yürüdü. Aslında bu hastaneye istifasını verip çıkmalıydı ama yapamıyordu. Bu hastane gerçekten ünlü bir hastaneydi ve kimse bu kadar iyi para veremezdi. 'Yakında iğrendiğin adamın altında çalışan bir çalışan olucaksın.' Diyen iç sesine dişlerini sıktı. Bazı acılar gerçekten de ne kadar zaman geçerse geçsin kalpte kalıyordu. Acısı hafiflese de unutulmuyordu ve Manolya da hiçbir zaman unutamayacaktı.

ÇİSELEYEN YAĞMURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin