o̶n̶e̶

37.4K 2.6K 1.9K
                                    

"Hadi çocuklar daha hızlı olun !"

Jungkook elindeki kahveye döktüğü süte kalp şeklini verirken diğer çalışanlara bağırdı. Kafesi ilk defa bu kadar kalabalık değildi elbette. Ama yine de yorulduğunu asla belli etmeden dedesinden kalan işini tüm samimiyyeti ve sevgisiyle devam ettiriyordu.

Çalıştığı kafe pekte büyük ve popüler değildi. Ama yaptığı kahvelerden mi bilinmez, kafesi çoğu zaman kalabalık olurdu.

"Jongin, dördüncü masaya az sütlü kahve !" Jungkook kahveyi müşterisine götürdüğünde, yeni bir sifariş almış ve kahveyi yapması için Jongin'e söylemişti.

Kafedeki yoğun kahve kokusu insanı rahatlatacak türdendi ve Jungkook bu kokuya aşıktı. Ona göre bu koku eşsizdi. Bu kokunun eşini bulmaya çalışmıştı elbette ama tüm aramaları karşılıksız kalıyordu. Çoğu kişinin aksine ilk aşkı olmamıştı. Buna üzülmezdi asla. 'Kaderimde varsa eğer, bulurum elbette' başlıklı hayat felsefesiyle yaşardı hep.

Yoğun koşuşturmalardan sonra, sonunda akşam olmuş ve müşteriler birkaç saat öncesine nazaran azalmıştı.

"Tanrım, bacaklarımı hissetmiyorum" Youngjae kendisini sandalyeye atmış ve bacaklarını öne doğru uzatmıştı. "Jungkook söylesene bu kadar çalışmana rağmen neden hiç yorulmuyorsun ?"

Jungkook az önce yıkadığı ve şimdi de beyaz bezle kuruladığı bardaklardan kafasını kaldırmadan cevap verdi. "Çünkü yorulmamı gerektirecek kadar yorucu iş değil" Diğerlerinden garip 'Oooo' gibi sesler çıkarken, Jungkook sadece gülümsüyordu.

Fazla içine kapanık biri değildi. Diğerleriyle şakalaşmayı ve gülüp eğlenmeyi çok fazla severdi. Ancak bugün nedense fazla garip hissediyordu. Sanki bir şeyler onu sıkıyor gibiydi.

"Jungkook orta sütlü kahve hazırlayabilir misin ?" Jungkook kuruladığı bardaklardan birini almış ve kahve makinesinin yanına geçmişti.

Kahve çekirdeklerini ustalıkla ezip toz haline getirirken, işinde fazla ciddi duruyordu. Kavheyi diğer kafelerdeki gibi hazır alıp hazırlayabilirdi, ancak bundan nefret ediyordu. Kendi işinde başarılıydı ve bunu sonuna kadar devam ettirmeliydi.

Kollarını sıvadığı beyaz gömlek ve üzerine geçirdiği kahverenkli önlükle, kahve tanelerini ezerken kollarından belli olan damarlar bir birine uyumlu yaranmış gibilerdi. Kahverenkli perçemlerinin arasından gözüken büyük gözleri ve kusursuz teniyle herkesi kendisine aşık edebilecek türden insandı Jungkook.

Sonunda kahveyi hazırlayıp sütü döktüğünde, içeri birinin girdiğini belli eden zil sesiyle bakışları istemsizce o yöne dönmüştü.

İçeri daha önce hiç görmediği kendi boylarında gri saçlı bir çocuk girmişti. İlk defa bu mekana gireceğinden olsa gerek etrafı süzüyordu. Jungkook duraksamış şekilde onu farketmeyen bedene bakıyordu hayranlıkla.

Büyük gözleri daha da büyümüştü ve öndeki büyük iki dişi aralık dudaklarından belli oluyordu.

"Siktir !" Eline döktüğü sıcak sütle Jungkook küfretmiş ve parmağını hızla suya tutmuştu. "Bu da neydi böyle" az önce yaşadığı garip duygularla fısıldadı Jungkook. "İyi misin patron ?" Jungkook telaşlanan Baekhyun'a karşı kafasını sallamış ve yutkunmuştu.

"Jungkook ikinci masa için bir tane az sütlü kahve yapabilir misin ?" Jungkook hızla kendine gelmiş ve ona garip şekilde bakan Jongin'e aldırmadan kahve makinesinin yanına geçmişti tekrardan. Parmağı acıyordu ama bunu umursamıyordu. İlk kazası değildi sonuçta.

Gözlerini ikinci masaya kaydırdığında, az önce elini yakmasına sebep olan bedenin o masada oturup kitap okuduğunu görmüştü. Esmer teninin üzerine mavi gömlek ve siyah dar bir pantolon vardı. Kulaklarını ve parmaklarını süsleyen metal küpe ve yüzüklerden bahsetmek istemiyordu bile. Jungkook'a göre fazla asaletli duruyordu.

Jungkook işine odaklanarak en güzel kahvesini yapmaya çalıştı. Özenle ve dikkatle yaptığı kahveye süt dökmüş, özenle kalp şekli çizmişti. Gülümseyerek eserine son kez bakmış, bardağı servis etmek için küçük bir tepsiye koymuştu.

İçindeki küçük çaplı heyecanla sonunda esmer olanın oturduğu masaya geldi. Tepsiyi masaya koyduktan sonra bardağı dikkatle alarak masaya koydu. Bu arada ise gözaltından diğerinin dikkatli bir şekilde kitap okumasını izliyordu.

Yüzü kusursuzdu. Büyük ihtimal hala onu farketmemişti ama Jungkook takmadı. Burnuna dolan kokuyla yutkundu derince. Kitap okuyan beden mükemmel kokuyordu. Jungkook'un ömrünü geçirdiği kafesinin kokusuna rakip olmuştu bu koku. Fazla duramazdı burada. Bu yüzden bardağı masaya koyduktan sonra tepsiyi alarak geri döndü.

Oysa ki, ne çok isterdi onun gözlerinin birkaç saniyeliğine de olsa üzerinde gezinmesini. Derin bir nefes alarak kollarını tahta tezgaha yasladı. Esmer olan sonunda bardağı masadan alıp dudaklarına götürdüğünde, Jungkook sadece ona dikkat kesildi.

Esmer olan aldığı mükemmel tatla gözlerini kapatmış ve yutkunmuştu. Jungkook mutluluğu iliklerine kadar yaşarken, artık tek şeyden emindi.

Aradığı eşsiz kokuyu artık bulmuştu.










Kahveden her zaman nefret eden biri olarak bu kitabı yazmam garip.

Ama bu fici yazmaya beni bu fmv itekledi.


Jєσn's Cαfé ✟ Tαєкσσк ✔ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin