Yorumlar düşüyor ve bu beni üzüyor.
Yorum yazmayanın uykuda azraili olup amına koyacağım amk.
Neyse okuyun ve gidin zıbarın <üç
"Kahvelerimiz hazır !" Jungkook neredeyse neşeyle cırlayarak, tezgahın arkasından ellerindeki iki kahve bardağının yer aldığı tepsiyle esmer olanın oturduğu masaya doğru ilerledi.
"Bugünkü özel tarifiniz nedir şefim?" Esmer olan önüne konulan tepsiden bardaklardan birini aldığında, üzerinde köpükle işlenmiş kardan adam desenine baktı. Kavhenin tatlı deseni Taehyung'u gülümsetirken, Jungkook'sa onun karşısına geçmiş 'sevgilisinin' tepkilerini izliyordu.
"Nasıl olmuş?" Heyecanla sorduğunda, "Sen yaptığın her şey güzel olur sevgilim" Diye bir cevap beklemediği için, alt dudağını ısırarak bakışlarını kaçırdı. Bıyık altından gülümseyişi Taehyung'un gözünden kaçmıyor da değildi.
"Dün gece büyükanneme çıktığımızı söyledim," Taehyung önünde duran kahvesindeki bakışlarını sonunda gözlerini ona çevirebilen bedene çıkardığında, Jungkook Taehyung'un büyükannesinin tepkilerini merak etmiyor da değildi.
" 'Gidip kankalarımı arayıp haber vereyim, yakında düğün var !' Diye söyenerek etrafta turluyordu. Telefonu zorla elinden aldım" Taehyung sanki acı dolu anlar yaşamışcasına suratını ekşittiğinde, Jungkook kahkaha atmıştı.
Mi Cha teyze kesinlikle kafa dengi bir kadındı. Eh, birazcık çatlak olduğu gerçeği de vardı tabii.
Jungkook'un önünde büyükannesiyle ilgili bir şeyler anlatan Taehyung'a bakan gözleri, Taehyung'un arkasında elinde tepsiyle müşteriye kahve götüren Jongin'e kaydı. Ancak Jongin ona bakmaya bile tenezzül etmeden tepsiyi masaya koyarak kahveyi almış, dalgınlığına gelecek olmalı ki, fincanın kulbu elinden kayarak telefonuyla ilgilenen müşterinin üzerine dökülmüştü.
Aniden çıkan kırılma sesi ve müşterinin sıcak kahveden dolayı acı dolu bağırışları sakin kafeyi tantanaya döndürmüştü.
Jungkook hızla ayağa kalkarak onlara doğru ilerlediğinde, Taehyung da ayağa kalkarak Jungkook'un arkasından ilerledi. "Ben çok özür dilerim efendim" Jongin eğilerek bacağını yakmaması için pantolunu eliyle öne doğru tutan bedene yardım etmeye çalıştı.
"İyi misiniz efendim?" Jungkook kısa boylu müşterisine karşı sorduğunda, Jongin peçeteyle onun pantolunundaki kahveyi silmekle uğraşıyordu.
"İyiyim," Kısa boylu olan eliyle siyah ve daha yeni kazıttığı belli olan kafasını kaşıdı. "Burada lavobo var mı?"
Jongin hızla "Size eşlik edeyim" diyerek eliyle lavobonun olduğu tarafı göstermişti. Kısa olan hızlı adımlarla oraya doğru ilerlediğinde, Jongin de onun arkasından gitti.
Jungkook derin bir nefes vererek kahve renkli tutamlarımı karıştırdı. "En azından ters biri değilmiş" Taehyung arkadan konuştuğunda, Jungkook ona doğru dönmüş ve gülümsemişti.
"Ters olsa ne yazar?" Beyaz gömlekten belli olan kol kaslarını gösterdiğinde, Taehyung göz devirdi. "Polisler de öyle diyor zaten" bu sefer göz deviren taraf Jungkook olurken, "Jeongyeon" demişti tezgaha doğru.
"Buraları topla, ben gidiyorum. Baekhyun'a söyle, akşam kafeyi o kapatsın" Genç kız anladığına dair şeyler mırıldanırken, Jungkook önlüğünü çıkararak yan masalardan birine attı. Esmer olanı kolundan tutarak masaya yönlendirirken, bir yandan da konuşmayı ihmâl etmiyordu.
"Hadi kahveni iç de gidelim. O kadar emek ve para harcadım ona, israf yapmayalım."
•
"Şimdi sen cerrah mısın?" Jungkook oturdukları parkın bankında salladığı bacaklarını durdurmadan belki yüzüncü sorusunu sorarken, Taehyung'sa hiç sıkılmadan cevap veriyordu.
"Evet Jungkook cerrahım" Taehyung alt dudağını yalayarak konuştu. "Aslında biliyor musun," Bu sefer konuşan taraf Jungkook olurken, çiçeklenen sakura ağaçlarından gözlerini çekerek yanındaki bedene baktığında, onun da kendisine bakıyor olduğunu görmüştü. "Doktor değilim ama hastam çok"
Kendi dediği şeye kahkaha atarken, Taehyung ifadesizce onu izliyordu. Sevgilisinin kesinlikle berbat ve demode bir espiri anlayışı vardı.
"Neden gülmüyorsun ya," Taehyung derin bir nefes alarak kafasını iki yana salladığında, bakışlarını pembe çiçeklerle süslenen ve arada hafif rüzgar nedeniyle pembe yaprakları yere düşen ağaçlara çevirdi.
"Bence komikti yani" Jungkook dudaklarını büzerek homurdandı kendi kendine. Bakışlarını başka taraflara çevirirken, Taehyung dayanamamış ve ortaya küçük bir kıkırtı bırakarak küçük olanı omzundan tutarak kendisine çekmişti.
"Bırak beni ya, git espiri anlayışı güzel olan birileriyle çık" Taehyung onun dediklerine kahkaha atarken, Jungkook kaşlarını çatmış kafasını yasladığı Taehyung'un göğsünden etrafa bakınıyordu. "Daha ilk günden trip ha?" Bu sefer Taehyung konuştuğunda, Jungkook omuz silkti.
"Banane ya. Git başkalarının kahvesini iç. Zaten ben kimim ki" Hala Taehyung'un etkisine kapılmamaya çalışan Jungkook, zorlanmaya başlıyordu. Taehyung ona 'böö' yapsa, neredeyse eriyip gircekti şuracıkta.
"Sen kim misin?" Taehyung onun dediklerini ciddiye alır gibi konuştuğunda, elini onun tutamlarına atıp karıştırırken devam etti. "Sen benim sevgilimsin,"
Jungkook kafası onun göğsüne yaslı olduğu için, suratının gözükmemesini fırsat bilerek gülümsedi. Burnuna dolan esmerin mayhoş edici kokusu onu alıp başka dünyalara götürüyordu. Artık kalbinde yer alan hüznün, yok oluşunu daha iyi hissedebiliyordu.
"Sen benim en sevdiğim kahve tarifimsin," Jungkook bu sefer kendisini tutamayıp kıkırdarken, Taehyung devam etti. "Sen benim kahve kokusundan sonra en sevdiğim kokusun" Jungkook bu sefer şaşırdığında, esmerle aynı düşüncede olması onu mutlu etmişti.
İkisinin de bir birlerinin kokularına aşık olmaları fazla güzeldi. Taehyung burnunu beyaz tenlinin saçlarına yaslayarak derin bir nefes aldı. Aklını kaybedecek gibi hissediyordu.
"Sen benim ilk ve son aşkımsın Jungkook"
•
Jongin'le alakalı aklımda iki tane alternatif vardı. Sanırım linç yemeyeceğim alternatifi seçeceğim :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jєσn's Cαfé ✟ Tαєкσσк ✔
Fanfic❝ Jeon Jungkook, küçük kafesine sürekli gelip onun kahvesini içen müşterisine en güzel kahvelerini yapar ❞