"Jeongyeon ?"
Jungkook sabahın erken saatleri olduğu için boş masalardan birinde üzgün şekilde oturan kıza seslendi tezgahın arkasından.
Ancak kız fazlasıyla dalmış olacak ki, duymamıştı onu. Jungkook asla böyle yapmayan kızda sorunun olduğunu anlamış ve elindeki bardağı yerine koyarak tezgahın arkasından çıkarak genç kıza doğru ilerlemişti.
"Jeongyeon" Jeongyeon tam yanında duyduğu sesle irkilmiş ve elini kalbinin üzerine koymuştu. "Çok korktum !" Jungkook gülümseyerek aşırı tepki veren kıza bir şey demeden, masanın diğer tarafındaki sandalyeye oturdu.
"Bir sorun mu var ?" Sesi fazlasıyla ilgili ve şefkatli çıkmıştı, ancak Jeongyeon bunu görmezden gelerek gözlerini kaçırdı. "Y-yok" Kızın kekelemesiyle Jungkook'un şüpheleri daha da artmıştı. "Jeongyeon" Kız çekingen şekilde gözlerini önündeki patronuyla birleştirdiğinde, Jungkook devam etti.
"Her insanın sıkıntıları vardır biliyorsun değil mi ?" Jeongyeon kafasını salladığında, Jungkook devam etti. "Eğer bu sıkıntılar çare bulmak için birilerine anlatılmazsa daha da büyürler. Ve seni tamamen ele geçirerek kendi benliğinden mahrum bırakırlar" Kız anlamayarak ona baktığında, Jungkook derin bir nefes verdi.
"Her neyse. Lütfen benden çekinme Jeongyeon. Her ne olursa olsun elimden geldiği kadar sana yardım ederim, bunu biliyorsun değil mi ?" Jeongyeon kafasını sallayarak üzgün bakışlarını ona çevirdi.
İkilemde kalmış gibi bir hali vardı ancak konuşmaya başlaması, Jungkook'un beklediği seçimi yapmasına işaretti.
"Ben," Jungkook beklentiyle duraksayan kıza baktığında, kız dayanamayıp devam etti. "B-ben sanırım Youngjae'den hoşlanıyorum"
Dediği şeyden sonra anında elleriyle yüzünü kapatan kızla Jungkook duraksadı. Jeongyeon fazlasıyla şapşaldı. "Peki," Jungkook şaşkınlıkla ne diyeceğini bilemezken, devam etti. "Seni üzen konu ne ?"
Kız ellerini yüzünden çekerek derin bir nefes verdi. "Youngjae'ye aşık olduğumu birkaç hafta önce anladım. Bunu ona cesaretimi topladıktan sonra söyleyecektim. Ancak dün bana aşık olduğu kızı anlattı"
Jungkook kaşlarını kaldırarak sesi titreyen bedenin kendine gelmesini bekledi bir süre. Onun nasıl hissettiğini böyle şeyler yaşamadığı için anlayamazdı elbette. Ama acı verici olduğu çok açıktı. Çalışanını böyle görmek onu fazlasıyla kötü hissettirmişti.
"Y-yemin ederim kalbime iğne saplanmış gibi hissettim. Patron bu neden bu kadar acı veriyor ?"
Jungkook ayağa kalkarak Jeongyeon'un yanındaki sandalyeye geçti. Hıçkırarak ağlayan kızı nazikçe çekerek göğsüne bastırdığında, kız hemen ona sarılmıştı.
Ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Elinden geldiğince yardım edeceğini söylemişti ama elinden hiçbir şeyin gelmemesi, onu Jeongyeon'a karşı kötü hissettiriyordu.
"Hayatta herkesin istediği olmaz ki, Jeongyeon" İç çekti Jungkook. Oysa ki, birkaç hafta önce tanıştığı adamla ne de güzel çift olmak isterdi. Onun ağzından 'seni seviyorum' kelimesini duymak, ona seni seviyorum demek isterdi.
Genç kızın ağlama seslerine kapıdan gelen zilin sesi karışırken, Jungkook kafasını kaldırarak kapıya baktı.
Taehyung şaşkınlıkla onlara bakarken, Jungkook'sa büyümüş gözleriyle ne yapacağını şaşırmıştı. Düşdükleri durum fazlasıyla gergin ve garipti ki, Jeongyeon'un hala Taehyung'u farketmeden ağlaması da ayrı bir cabasıydı.
Jungkook göğsüne sırnaşarak neredeyse salya sümük ağlayan kızı nazikçe itmiş ve omuzlarından tutmuştu. "İsterden lavobaya git ve elini yüzünü yıka ?" Jeongyeon kafasını sallayarak kısık sesle teşekkür etmiş ve sandalyeden kalkarak oradan ayrılmıştı.
Jungkook derin bir nefes vererek hala kapının ağzından olup bitenleri izleyen bedene ilerledi. Durumu yanlış anlamaması için -ki yanlış anlanılacak pek bir durum da yoktu - dua ederken, gülümsedi tüm içtenliğiyle.
"Hoşgeldin hyung" Taehyung durgun ifadesine hafif tebessüm ekleyerek "Hoşbuldum" demişti. "Nasılsın Jeon ?"
Jungkook soyadını ilk defa bu kadar muhteşem bir tınıyla duymuş olmalı ki, kulaklarının kutsandığını hissediyordu. "İyiyim hyung. Sen ?" Taehyung yutkunarak kafasını birkaç sayine eğmiş daha sonra gülümseyen ifadesiyle geri kaldırmıştı.
"Ben de iyiyim" Jungkook ondaki garipliği sezse de bir şey demedi. İş yerinde aksilik yaşadığını düşündü. "Gelsene hyung. Sana özel yeni tarifimle kahve yaptım" Taehyung asla hayır diyemeyeceği teklifle kafasını sallayarak kendi yerine geçti.
Jungkook onun ardından hızla tezgaha geçerken, önceden hazırladığı kahve tozunu suya ve özel malzemelerine katmış, sütü de kendi zevkine göre şekillendirdikten sonra tepsiye koyarak gözlerini şenlendiren bedene doğru ilerlemişti.
Boş boş masayı izleyen esmere doğru ilerlerken Jungkook, sonunda onu süzebilme fırsatı bulmuştu. Sadece beyaz gömlek, siyah pantolon ve gözlerindeki büyük, beyaz cam gözlükle kutsal varlık gibi gözüküyordu. Kendi giydiği bordo sweat ve siyah pantolonundan farklı olarak sadece gömlekle duran beden onun her an düşüp bayılmasına sebep olabilirdi.
"Teşekkürler" Taehyung masasına konulan tepsiden kahvesini alırken mırıldandı. Jungkook da onun önünde yerini alırken, kaşlarını çattı. 'Hyung'unu' ilk defa böyle görüyordu ve onu böyle görmek kendisi de üzüyordu.
"O kız neden ağlıyordu ?" Taehyung sanki sohbet etmek için konu açmışcasına konuşurken, Jungkook ona ayak uydurmak için konuştu. Ortamın sessiz kalmasını elbette istemiyordu.
"Dün sevdiği ama açılamadığı çocuk ona sevdiği kızı anlatmış" Taehyung'un kaşı havalanırken, yüzünde beliren rahatlama hissi sezilebilen türdendi. "Ben de ona destek olmak istedim"
"Yani başka bir şey yok ?" Taehyung tek kaşını kaldırarak emin olmak istercesine sorduğunda, Jungkook kafasını salladı usulca. "Yok hyung"
Esmer olan gülümseyerek kahvesini yudumladığında, Jungkook'sa onu izliyordu. Yaşadığı adaletsiz dünyada, dilediği tek şey, az önce ağlayan kızın acısını tatmamaktı. Ve bir de tabii ki, Taehyung'un, Jungkook'un onun için atan kalbine karşılık vermesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jєσn's Cαfé ✟ Tαєкσσк ✔
Hayran Kurgu❝ Jeon Jungkook, küçük kafesine sürekli gelip onun kahvesini içen müşterisine en güzel kahvelerini yapar ❞