2.3

14K 898 177
                                    

Anonim'den, iki yıl önce

Hastane duvarına sinmiş ağlayan kardeşime baktım. Sonra da... sonra da sanki içerde makinelere bağlı olan annem değilmiş gibi telefonuyla uğraşan babama baktım. Onun annem umrunda değildi. 17 yıl  hayatlarını beraber geçirdiği kadın umrunda değildi.

Gözüme gelen yaşı geri yolladım. Ben ağlamazdım. Ağlamayacaktım. Hastane duvarına doğru ilerledim. Annem orada hiç kıpırdamadan yatıyordu. Kalp yetmezliği yaşıyordu ve bu onu çok zorlamıştı. Sanki dokunsan kırılacakmış gibi olan bedeni şimdi ölm- hayır. Aklımdan o düşünceyi attım ve gözlerimi kapattım.

Cemre benden harap durumdaydı. Onun benden daha fazla ihtiyacı vardı annesine, annemize.

Doktorlar annemin odasına koşmaya başlayınca Cemre ayaklanarak ne olduğunu anlamaya çalıştı. Ben de ayağa kalkarak odaya girdim. Hemşire beni tutup sokmak istemedi ama zorla girdim. İçerde tiz bir ses duydum. Sonra küçücük ekrana baktığımda dümdüz bir çizgi geçtiğini gördüm.

Olamazdı değil mi? Ölemezdi. Annemdi o benim. Anneler ölümsüzdür. Bizi bırakıp gidemez ki...

Doktor eliyle yaptığı kalp masajını kesti.

"Hayır hayır! Durmayın. Devam edin lütfen. Ölemez ki o." Ağlamıyordum ama sesim o kadar çaresiz ve dayanıksız çıkıyordu ki...

"Ölüm saati 00:13." Damarlarımdaki kan durmuştu. Beynime başka ses gitmiyordu. Canım acıyordu ama, ama olmuyordu işte.

Anneme ben ölümü konduramazdım. Beni bırakıp gidemezdi. Biricik oğlum diye sevdiği kişiyi bırakıp gidemezdi. Değil mi?

Yavaş yavaş hastaneden çıktım. Aklımda sadece doktorun söylediği 'ölüm saati 00:13' cümlesi dolanıyordu.

Ağlamadım. Gözümden şu ana kadar tek bir damla dökülmedi.

Yavaş adımlarla parka doğru ilerlerken annemin beni ilk salladığı salıncağa oturdum. 00:13 saat durmuş ve ilerlemiyordu. Takılı kalmıştım o saate.

Ne kanımın aktığını ne de nefes aldığımı hissediyordum.

Yanımda ki salıncağa annem gibi küçücük bir kız oturdu. Ben tek demire yaslanmış ayaklarımla ileri geri yaparken o beni izliyordu.

"İyi misin?" Duymuştum ama cevap verecek cesaretim yoktu.

"Heey!" Başımı kaldırıp baktım ona. Ay tam tepesinde duruyordu. Parlatıyordu sarı saçlarını.

"Gözlerin kızarmış. Ağladın mı?" Burukça gülümsedim ve başımı iki yana salladım. Ağlamamıştım.

"Bana anlatabilirsin?" Ellerimi kaldırdım ve ay ı gösterdim.

Kafasını geriye doğru döndürdü ve baktı.

"Çok parlak." Dedi ve bana döndü.

"Annemde öyleydi." Diye fısıldadım.

"Annene bir şey mi oldu?" Gözümden ilk defa yaş akmıştı.

Salıncaktan kalktı ve önüme diz çöktü. Dizlerimdeki elimi tuttu ve baş parmağıyla elimi okşadı.

Artık hıçkırarak, nefessiz bir şekilde ağlıyordum. Hafif doğruldu ve bana sarıldı.

Kokusu annem gibiydi. Yüzü annem gibiydi. Teni annem gibiydi. Ay gibi güzeldi.

Durmuş saatim tekrar saniyelerle ilerlemeye başladı. 00:13 de takıldı kalmadı saatim. Akıttığım her damla, her hıçkırığım bir dakika daha ilerliyordu.

"Ağlama." Dedi ve ensemi biraz daha okşadı.

Ellerimi kaldırdım ve sırtına koydum. Yüzümdeki gülümsemeyle sırtını sıvazladım.

"Teşekkür ederim Ay."

--

Anonim ve hikayesi...

Lütfen YORUM YAPIN ARTIK BEEE

00:13 •Texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin