Ship: ShinDeku (Shinsou/Midoriya)
Tür: fluff
To; shi-geki
İnsanlar çoğu zaman bir şeylere fazla takıntılı olduğumu söyler. Mesela yeni bir kitap almışsam onu her yerde yanımda taşır, onun hakkında konular açıp konuşur ya da o kitabı okuyan var mı diye herkese soruyormuşum. Takıntılı değilim aslında. Bu sadece, ilgimi çekmesinden dolayı geçici bir süreliğine farkında olmadan dışarı vurduğum hevesim.
Genelde bir hafta sürüyor bu diğerlerinin deyişiyle "takıntım". Ama -şu an da olduğu gibi- gözlerimi üzerinden alamadığım bazı istisnalar var ve bu "takıntı" durumu bir haftadan daha uzun sürüyor.
Tombul ve sıkılası yanaklarının üzerinde çiller bulunan yeşil, kıvırcık saçlı çocuk gibi. Herkese hiçbir nedeni olmadığı hâlde sunduğu gülümsemesi, onu ilk gördüğümde -yaklaşık birkaç ay önce- beni şaşırtmıştı ancak şimdi oldukça aşikâr geliyor ve günlük rutinimmiş gibi her gün gülümsemesini görmeye geliyorum. Gelmediğimde ya da geldiğimde ama göremediğimde ise bağımlı yapan bir madde kullanıyormuşum ama o maddeden uzaklaşmışım gibi hissediyorum. Bu beni bir nevi onun gülüşüne bağımlı mı yapıyor?
Kitap ve müzik zevklerimiz uymuyor, giysi zevkimiz de alakasız ve bana göre ilgi çekici bir kişilik özelliği yok. Ancak gariptir ki, sunduğu parlak gülümseme yetiyor bana. Onu "takıntı" hâline getirmemin nedeni bu içimi ısıtan gülümsemesiydi. Her zaman -onun için- uğradığım kafede sırf gülsün diye gecemi gündüz edip internetten karış karış aradığım bayat espirilere, bana her seferinde içimi kıpır kıpır eden kıkırdamasıyla karşılık veriyor. Ne içmek istediğimi sorduğunda ya da içeceğimi getirdiğinde gitmesin diye onu oyalamaya çalışıyorum bazen ancak ne yazık ki tek müşterisi ben değilim.
"Senin gibi bir punkın böyle şirin birisine tutulacağı aklımın ucundan bile geçmemişti. Shinsou, gidip konuşsana." Burada olduğunu belli etmek için sahte bir öksürük sunan Monoma, sonunda konuşmaya girdiğinde Ojirou, kolları göğsünde bir şekilde onu başıyla onaylamıştı. Mei ise konuşmak yerine sadece tatlısına yumulmuştu.
"Ne diyebilirim ki?" Uzaktan bana baktığında bile hızını arttıran kalp atışlarım, yanına gittiğimde kim bilir ne hâle gelirdi. Yeşil ve iri gözleri, müşterilerle sohbet ederken parıldıyordu ve bence bu nefes kesiciydi.
"Ondan etkilendiğini?" Kaminari, dirseklerini masaya yaslayıp üzerime eğildiğinde dudaklarımı içeri kıvırıp yeşil saçlı oğlana kısa bir bakış attım. Çok çalışıyordu ve muhtemelen şimdi işini bölersem hoş olmazdı. Arkama yaslanıp kollarımı göğsümde birleştirdiğimde gözlerimi kapadım.
"Unut gitsin, ondan etkilendiğimi kim söyledi?"
"Uhh, son birkaç aydır onu dilinden düşürmüyorsun." Ojirou gergince mırıldandığında gözlerimi aralayıp kaşları havaya kalkmış olan sarışına baktım. İster istemez kaşlarım çatılmıştı ve parmaklarım yanmaya başlayan yüzüme kapanmıştı.
"Ne söyleyeceğim? Cidden aşırı sinir bozucu, kalp atışlarım aşırı hızlanıyor ve çok terliyorum. Bu iğrenç ayrıca garip ve fazla, fazla, fazla can sıkıcı."
Mei bakışlarını biten tatlı tabağından çekip yüzüme yerleştirdiğinde tek elimi tutup havaya kaldırdı. Kaminari'de aynı anda kalkmıştı ve Monoma ile Ojirou, beni çekiştirmeye başlayan ikiliye sorar gözlerle bakıyordu. Ben de çok farklı değildim gerçi. "Nereye gidiyorsunuz?"
"Bu eleman çok düşünüyor. Ona akışına bırakmayı öğreteceğiz." Kaminari kocaman sırıtıp tüm gücüyle sırtıma vurduğunda kaşlarımı çatıp ona döndüm. Gülüyordu ve masada oturan arkadaşları da farksızdı.
Kaminari beni yeşil saçlı çocuğa doğru ittirmeye başladığında Mei'de bir kolumu tutup beni çekiştirmeye başlamıştı. Onlara durmalarını, aksi takdirde onları fena yapacağımı söylesem bile beni pek ciddiye almamışlardı. Sonunda parlak gülümsemesini, kilometrelerce uzaktan bile fark edebileceğim çocuğun yanına varmıştım.
"Ah, selam." Kurduğum cümle ile gülümsedi; gergince gülümsedim. Bir şeyler demem, konu başlatmam gerekiyordu. Selamıma karşılık verdiğinde elimi boynuma atıp kaşıdım. Bakışlarım yeşil irislerine kayıyor, daha sonra başka yerlere kaçıyordu. "Yılbaşı partisi vereceğiz ve um... İşin yoksa yeni yıla bizimle girmek ister misin diye merak ediyordum. Birçok kişi katılacak ve yeni bir yıla güzel başlamak istiyorum. Muhtemelen sen güzelleştireceksindir, yani güzel olduğun için demiyorum. Güzelleştireceğini söylerken de yanlış anlama, ben zaten her şekilde güzelce gireceğim. Yani ben- aşırı saçmaladım... Demek istediğim bize katılırsan iyi olur. Ne düşünüyorsun?"
Ayakkabılarıma sabitlenmiş bakışlarımı, yaka kartında İzuku yazan çocuğa kaldırıp cevabını bekledim. Beni tanımıyordu, kabul etmesi saçmaydı. Ayrıca parti mi? Cidden neden kafama göre parti lafı uyduruyorum ki ben?
Küçük bir halka şeklini almış dudakları yana kıvrıldığında başını hızlıca aşağı ve yukarı salladı. "Parti mi? Çok isterim, arkadaşlarım da gelse sorun olur mu? Hem onlarla da tanışmış olursun. Ne kadar çok kişi, o kadar iyi, değil mi?" Heyecandan ışıl ışıl parıldayan gözlerinini yüzümde gezdirmeye başladığında farkında olmadan nefesimi tutmuştu.
"Evet, güzel olur. Sonra görüşürüz o zaman," deyip ona el salladım, arkamı dönüp beni buraya çekiştiren ikilinin bulunduğu masaya ilerledim. Kesinlikle onunla konuşmuş, onu daha iyi tanıyabilmek için harika bir fırsat bulmuştum ve sırf bu düşünce bile ölmeme ramak kalmış gibi hissetmeme, hiç hissetmediğim duyguları aynı anda yaşamama neden oluyordu.
"Nasıl geçti?" dedi Ojirou biraz gergince. Diğerleri de gözlerini irileştirip üzerime eğildiklerinde, cevabımı merak ettiklerini anlamıştım. "İyi olsa gerek çünkü yüzündeki gülümseme böyle söylüyor." Gülümsememi sürdürürken ve mor saçlarımın arkasını karıştırırken dudaklarımdan dökülmüştü cümlem, "Lanet olsun, hemen bir yılbaşı partisi düzenlememiz lazım."
Aaah biliyorum, uzun zamandır beklettim seni ama kurgu yazmaktan bayağı uzaklaştım sanırım ve çok iyi olmadı, yine de umarım beğenmişsindir;;; Bu kadar beklettiğim için üzgünümmm ;--;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BNHA One-shots
Short StoryBoku no Hero Academia animesinden farklı shiplerle alakalı tek bölümlük hikayeler. |istek almıyorum, ship önerisi yapmayın| •boyxboy •girlxgirl •boyxgirl