•Papatya gibisin-Ayça Özefe
Sıradan bir çarşamba günü yine aynı koltukta aynı fayansın kırılan köşesini izlerken biri beni bu dünyadan alsın ve kötülüğün olmadığı bir dünyaya bambaşka bir gezegene götürsün istedim. Her bakımdan yorulmuştum. Yorucu bir gün geçirdim ve psikoloğun bitmek bilmeyen konuşması daha çok sinirlerimi bozuyordu. Bana iyi gelmediklerini görmüyor olamazlardı. Ben bunları düşünürken psikoloğun sesiyle kendime geldim.
"Daha iyi olduğunu görebiliyorum Sinem ama senden benimle daha çok diyoloğa girmeni istemek zorundayım. Benimle konuşursan sana daha iyi gelebilirim" salak kadın "Bugünlük bu kadardı güzellik kendine iyi bak" Dediği boş şeyleri umursamadım. Yan koltuğa bıraktığım çantamı aldım ve kendimi kapıdan dışarıya attım.
Babam beni bekliyordu gözlerime bakıp içtenlikle gülümsedi. Babamı seviyordum her koşulda beni kabul edebilecek kadar iyiydi. "Kızım ben Aslı Hanımla konuşayım bekle birazdan geliyorum" ona tamam der gibi kafamı salladım o da benden izin almış gibi daha yeni çıktığım kapıdan içeri girdi. Her hafta aynı şeyleri dinlemekten benim gibi sıkılmıyor muydu? Yaklaşık 5 dakika sonra yanıma geldi. Elimden tuttu ve beraber arabaya bindik.
Ne konuştuklarını bilmiyorum ama babam dalgındı. Araba evin önünde durduğunda derin bir nefes aldım. Yaşamak için gerçekten bir sebebim yoktu. Sıkılmıştım artık hep aynı döngü içinde olmaktan. Arabanın demir kulpunun soğukluğu parmaklarımı titretirken babama baktım beni izliyordu. Beni izlemesinden hoşlanmıyordum. Aklından geçirdiklerini tahmin edebiliyordum çünkü. Babamla olan göz temasımızı kestim ve kendimi dışarı attım. Evimi seviyordum. Kendimi her şeye rağmen temiz hissettiğim tek yerdi, annemin beni 5 yaşındaymışım gibi sardığı tek yerdi evim. Çantamdaki anahtarlarla kapıyı açtım. Arkama döndüğümde babamın hala aynı şekilde arabanın içinde oturduğunu fark ettim. Pek umursamadım ve içeri girdim.
Evde hiç ses yoktu annem daha işten gelmemiş olmalıydı. Hızlıca merdivenleri tırmandım ve odama girdim. Sadece bu odada rahattım, mutluydum. Çantamı yatağımın üstüne bıraktım. Dolabımdan temiz iç çamaşırlarımı aldım ve banyoya girdim. Sıcak bir duş her zaman kendimi iyi hissettirirdi. Banyodan çıktıktan sonra biraz yürüyüş yapmanın bana iyi geleceğini düşündüm. Üstüme rahat bir şeyler geçirdikten sonra telefonumu ve kulaklığımı alıp odadan dışarı çıktım. Mutfakta babam kendine bir şeyler hazırlıyor gibi gözüküyordu. Sık sık yürümeye gittiğimden anlamış olacak ki gözüyle onay verir gibi bir işaret yaptı. Bu işaretten sonra kapıya yöneldim. Evden dışarı çıktığım an soğuk kendini hissettirdi. İliklerime kadar geçen rüzgar bedenimi titretirken bir yandan da kendimi iyi hissediyordum. Soğuk güzeldi. Hep severdim böyle havaları.
Sahile doğru yürüdüm ve dalgaları yavaş yavaş sahile çarpan masmavi denizi görünce telefonumdan rastgele bir şarkı açtım. Denizi ve İzmir'i seviyordum. Sahil kıyısından kulağımda kulaklıkla yürüyordum. Saatin kaç olduğu umurumda değildi. Aslına bakılırsa hiç bir zaman akrep ve yelkovanla aram iyi olmadı. Dönüşte yanımdaki evin bahçesindeki papatyalar gözüme çarptı. Bahçeye doğru yürüdüm ve içeri girdim. Yere eğilip bir papatya kopardım. Elimdeki papatyanın beyaz yapraklarını, yeşil ince sapını inceledim. Soğuktan dolayı büzülmüş yapraklarını parmaklarımla sevdim. Papatya da benim gibi hüzünlü görünüyordu. Papatyaya uzunca bir süre inceledim. Seviyordum papatyaları Bir an birinin beni izlediğini hissettim. Arkamı döndüğümde hislerimin yanılmadığını fark ettim. Benden ya iki yada üç yaş büyük çekici bir çocuktu beni izleyen kişi "Papatyaları sevdiğini görüyorum ama onu kopardıktan sonra sevmenin anlamı ne?" Doğru söylüyordu papatyayı elime almak için koparmıştım, yani öldürmüştüm. Öldürdükten sonra sevmenin anlamı neydi ki? "kusura bakma kötü bir amacım yoktu. Sadece güzel göründükleri için bakmak istemiştim." Bir başkasının bahçesine girmiştim ve papatyalarından birini koparmıştım ve şimdi o kişiden özür diliyordum. Hayatım her zaman ki gibi trajikomikti. Karşımda duran çekici çocuğu incelemeye başlamıştım farkında olmadan. "Ne bakıyorsun öyle bön bön kızım dışarı çık hadi tamam önemli değil" Kaba. Başka bir şey demenin saçmalık olduğunu düşündüm ve bahçeden dışarı çıktım eve doğru yürümeye başladım. Papatya hâlâ elimde duruyordu çok güzel göründüğü için atmaya kıyamadım ve onu ceketimin cebine koydum. Eve girdiğimde annem gelmişti. Annemin günümün nasıl geçtiğini sorması, öğütleri ve tavsiyeleri sonunda odama çıkabilmiştim. Yorganın altına girdim ve aklıma hiç bir şey getirmemeye, düşünmemeye çalıştım. Uğraşlarımın sonucunda da güzel bu uykuya dalmıştım.
Bölüm sonu.
Selam, ben Ceren. Benim için çok özel bir hikayeye başladım. Kafes benim yazdığım ilk kitap ve şüphesiz hayatımda çok güzel anılar bırakacak. Bende Kafes'i okuyan herkesin hayatında güzel bir anı bırakmasını isterim. Bu yolculukta eğer benim yanımda olursanız her şeyin daha kolay olacağını biliyorum. Okuduğunuz için teşekkürler. Sizi seviyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kafes
Teen FictionBir kadın düşünün kendini bildi bileli acıyı tatmış ve bir adam düşünün kendini bildi bileli acıyı seçmiş. Zihninin karanlığına sıkışmış bir kadın ve o karanlığa ait bir adam, Sinem Özbek ve Kerem Gençoğlu. Sinem yaşadığı acılarla büyümüş küçük bir...