Melek Mosso - Vursalar ÖlememSabah beraber kahvaltı yaptık. Başım çok ağrımıştı ama Kerem'e belli etmedim. Üstümü değiştirdikten sonra salona yürüdüm ve Kerem'e baktım. Sigara içiyordu. Beni fark edince bana döndü ve elinde tutuğu hap kutusunu üstüme doğru fırlattı.
"Al da iç şunları salak öleceksin baş ağrısından" Beni düşünmesi ve söylememe rağmen beni anlaması içimdeki çocuğu gülümsetirken ben sadece "Teşekkürler." dedim.
Ayağa kalktı. "Hazırsan çık hadi." Hazırdım. Bir şey söylemedim. Siyah botlarımı ve kot ceketimi üstüme geçirip çantamı omzuma taktım. Kapıyı benden önce o açtı ve asansörü çağırdı. Asansör zaten bir alt katta olduğu için fazla beklemedik ve ikimiz de sabahtan beri yürüttüğümüz sessizlik oyununa devam ettik. Beni evimin önüne bırakınca sorarcasına ona baktım.
"Kızım bensiz uyuyamıyor musun? Kal bu gece kendi evinde yarın okulda konuşuruz benim işim var." İşi varsa o işini halledene kadar evde onu bekleyebilirdim. Böyle kaba davranmasına da gerek yoktu. "Tamam görüşürüz." Arabadan indiğimde sert soğuğu tüm hücrelerimde hissederken montumu değil de kot ceketimi giydiğime pişman olmuştum.
Eve girdiğimde merdivenleri çıkarken annemle karşılaştım. Bu bence normal bir şey değildi. Başıma bir şey gelmediği sürece onu aynı evin içinde bile göremezdim. Genellikle soyadımız için uğraşır, holding işlerine bakardı. Babamı belki anlayabilirdim ama annemin bunca şeye rağmen beni anne sevgisinden mahrum şekilde büyütmesi kabul edilemezdi. Annem merdivenlerde karşımda durunca bir şey söyleyeceğini anladım.
"Neredeydin dün gece?" Yokluğumu fark edebilmesi komikti. "Emin ol bu evde olduğumdan daha güvende ve huzurlu olduğum bir yerdeydim anne." Son kelimeyi bastırarak söylemiştim. Annemi gözünden her zaman ki umursamaz ve duygusuz ifade okunuyordu. "Mutluluğunu istediğimizi bil." dedi ve yanımdan geçip çalışma odasına girdi. Mutluluğumu böyle mi istiyordu. Annemden nefret ettiğim dakikalardan sonra bunu sonra düşünmek için zihnimin bir kenarına kaldırdım ve odama geçtim.
Uzun bir duş aldım. Bugün kendi odamda uyuyacaktım. Onu izleyerek uyuduğum geceden kalan görüntüleri aklıma getirerek yüzünü hatırlarken ben bu adama nasıl bu kadar aşık oldum diye düşündüm. Üstüme Kerem'in bana bol gelen beyaz tişörtünü geçirdim. Altıma kot pantolonumu giydim. Dışarı çıkıp olanları ve yaşadıklarımı düşünmek için uygun bir gündü bence. Spor ayakkabılarımı da ayağıma geçirdim. Üşümemi engelleyeceğini düşündüğüm siyah şişme montumu da giydim ve evden çıktım. Telefonumu yanıma almayı unuttuğumu fark ettiğimde evden uzaklaşmış olduğum için geri dönmedim. Bilmediğim sokaklarda boş boş gezerken Kerem'i, annem ve babamın ilgisizliğini, yaşadıklarımı düşündüm. Asla bir çift minik elin sahibinin benim çocuğum olamayacağını düşündüm. İşte bu en acısıydı.
Eve dönmeye karar aldığımda sokak başında duran siyah arabanın farları gözlerimi alırken ne olduğunu anlamaya çalıştım. Arabadan çıkan adamlar kollarımdan tuttuğunda ve beni hırpalayarak arabaya soktuğunda neler olduğunu yeni anlamaya başlamıştım.
"Ne yaptığınızı zannediyorsunuz siz. Hemen durdurun arabayı." Söylediklerime karşı kahkaha atan iki adam beni olduğunca sinirlendirirken konuşmaya devam ettim. "Ben bir Özbek'im istemediğim halde beni burada tutmaya devam ederseniz babam sizi öldürür." Özbek olmamın ilk defa bana bir faydasının dokunmasını istedim. Adam bana döndü. "Sinem Özbek misin lan sen?" Kuvvetli bir kahkaha attığında ağzının ortasına yapıştırmak istedim ama bunu yaparsam ne olacağını bilmediğimden sustum.
"Lan Cafer ara bakalım patronu. Bir taşla iki kuş" Adının Cafer olduğunu öğrendiğim adam pis bir sırıtışla telefonunu çıkardı ve patron dedikleri kişiyi aradı. Soyadımın Özbek olduğunu söylediğinde telefonun diğer telefonundan iğrenç bir kahkaha duyuldu ve telefonu kapattı. Neler olduğunu merak ediyordum. Depo gibi yıkık dökük bir binanın önünde durduğumuzda yanımdaki adam beni sertçe çekti ve arabadan çıkardı. Bagajdan çıkardığı iplerle ellerimi bağlarken ona ne kadar tekme de atsam bunun onu eğlendirmekten başka bir şeye yaramadığını fark ettim. Beni deponun içine soktuklarında tahminen patron dedikleri adamın üstüne ittirdi. Adam beni saçlarımdan tutup yere attığında dudaklarımdan bir çığlık koptu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kafes
Teen FictionBir kadın düşünün kendini bildi bileli acıyı tatmış ve bir adam düşünün kendini bildi bileli acıyı seçmiş. Zihninin karanlığına sıkışmış bir kadın ve o karanlığa ait bir adam, Sinem Özbek ve Kerem Gençoğlu. Sinem yaşadığı acılarla büyümüş küçük bir...