Multimedia BULUT :D
Kamp alanına vardığımızda kusacak gibiydim. CİDDİ ANLAMDA! Buraya gelene kadar dağ, tepe, ova, çayır ne varsa gezmiştik. Yüzüm sarımtırak olmuştu ve ne zaman konuşmaya çalışsam ağzımdan istemsizce "öğğk" sesi çıkıyordu. Berk'le sohbet eğlenceliydi diyemeyeceğim. Çünkü yolculuk bitene kadar tek iletişimimiz "Irmak, kendini iyi hissettiğine emin misin?" ve "Evet öğğöğğk" olmuştu. Ya da buna benzer bir şey.. Her neyse. Dediğim gibi kendimi hiç de iyi hissetmiyordum. Mümkün olduğunca hızlı adımlar atarak -ki bu midemin çalkalanmasına ve kusmak istememe neden oluyordu- bir ağacın altına oturdum. Etraftan herhangi bir ses gelene kadar eskimiş spor ayakkabılarıma bakıyordum.
"Bu kadar çıtkırıldım olduğunu bilmiyordum doğrusu."
Gözlerimi yerden alıp ona diktim.
"Seninde öyle olmamana şaşırdım. Şimdi git ve beni yalnız bırak yoksa her an üzerine kusabilirim."
Alaycı bir şekilde güldü ve mavimsi gözlerini kıstı.
"Daha önce sana komik olmadığını söyleyen oldu mu Bonibon?"
Tıslayarak -daha çok deneyerek- cevap verdim.
"Git başımdan Petito!"
Evet! Onun kim olduğunu merak ediyorsunuz tahminlerimce.. İki kelime: Bulut Aras. Lise başladığından beri ezeli düşmanım. Her şey kantinde kafamdan aşağı buzlu ice-tea dökmesiyle başladı. Neyse. Uzatmaya gerek yok. Ama şunu söylemeliyim ki arkadaşlığımız için pek de iyi bir başlangıcımız olmamıştı.
"Öhöm! Konuşmanızı en ufak bir pişmanlık duymadan bölüyorum ama Irmak buraya gel bir konuda sana ihtiyacım var."
Sağ tarafımızdan gelen sesle birlikte yüzlerimiz Poyraz'a döndü. Aslında ayağa kalkmaya ve yürümeye hazır olduğumu pek sanmıyordum ama Bulut'la uğraşmaktansa sanırım Poyraz'la kusmayı tercih ederdim.
"Geliyorum." diye kısa bir cevap verdikten sonra ona dönüp aynen Poyraz'a yaptığım gibi verebileceğim en kısa cevabı verdim.
"Gitmem gerek."
Bana doğru yaklaştı. Önce eskiden olduğu gibi yüzüme iyice yaklaştıktan sonra kafama vurup geri geri yürüyerek yanımdan uzaklaşıcak diye düşündüm. Ama öyle olmadı. Kollarıyla beni ağaçla arasına aldıktan sonra bana yaklaşıp fısıldadı. Aramızda 10 cm falan vardı herhalde. BU HİÇ ŞÜPHESİZ EN KÖTÜ KAMP ANIM OLARAK TARİHE GEÇECEKTİ.
"Bu iş. Burada bitmedi.Yakında tekrar görüşeceğiz Bonibon."
Ben ona şaşkın şaşkın bakarken o sağ elini yüzüme yaklaştırıp burnumu sıktı ve geri çekildi. Kendini havalı zannettiği geri yürüyüşünü yaparken ben çoktan Poyraz'a doğru ilerlemeye başlamıştım.
" Duştan yeni çıkmış bir zombi gibi görünüyorsun. O çocuk bir şey mi yaptı yoksa?"
"Hayır.. Hayır. Bulut ve onun saçma hareketleri işte."
Güldü. Sonra sol kolunu kaldırıp saatine baktı. Birden ciddileşti.
"Irmak. Çadırı sen halleder misin? Benim ufak bir işim var da.."
İşte orda durcan liseli. Ben de bunu yiyecek göz var mı? HAYIR. Aklınca çadır işini bana bırakacaksın. Sonra çadır bitene kadar gezip tozacaksın. YEMEZLER CANIM.
"Tamam Poyraz. Sen gelince yaparız beraber. Beklerim ben sorun değil." dedim yüzüme en tatlı gülümsememi yerleştirerek.
Kaşları kalktı. Şaşırmış görünüyordu. Aha! Demiştim işte.
"Peki sen bilirsin. 10 dakikaya dönerim. Dönünce birlikte yaparız."
Tamam. Kesinlikkle bu işin içinde bir iş vardı. Poyraz'ı tanıyalı daha bir gün olmasına rağmen onun huylarını biliyor gibiydim. Ki benim tanıdığım Poyraz bütün işi bana bırakır kendi ise iş bitene kadar eğlenirdi. Bana kibar davranmasının kesinlikle bir nedeni olmalıydı.
"Görüşürüz o zaman."
Merakıma yenik düşeceğime emin olduğum için onu takip etmeye karar verdim. Yaptığım özel hayatın gizliliğine ne kadar karşıt olsa da.. Pff ne saçmalıyorum ben. UMRUMDA DEĞİL!
Poyraz ağaçların arasında kaybolurken ben de arkasından yürümeye başladım. Bacaklarım ve ayaklarım dikenler ve sık çalılar tarafından cinsel istismara uğrasa da buna katlanmak zorundaydım. Aslında.. Hayır değildim. Bana ne elalemin özel hayatından..Belki kız arkadaşıyla buluşacaktı. Tam çadırların olduğu tarafa yürümeye başlamıştım ki Poyraz'ın sesini duydum. Tamam belki de gerçekten merak ediyordum. Kafamı dalların arasından çıkarıp Poyraz'ı ve onun karşısında duran ama sadece saçınını gördüğüm kızı dinlemeye başladım.
"Poyraz.. Şey ben seni seviyorum."
Cidden mi? Bir günde mi? Erkek tavlamak için kesinlikle olduğundan daha zeki olman gerekir kızım.
Onlara fark ettirmeden kafamı eğdim. Ama çok sevgili ağaç dalları buna karşın ses çıkarıp büyülü anı bozdular. Poyraz da birinin onları gözetlediği gerçeğini anlamış olacak ki "Orada biri mi var?" diye seslendi. Sanki dalların arasından "Ah. Şey pardon sadece bi arkadaşa bakıp çıkacaktım." diye geçiştirecektim. Aptal çocuk.
Onlara sırtımı dönüp gidecektim ki bir ses durmamı sağladı. Geri dönüp kafamı dalların arasından yeniden çıkardım. Gördüğüm manzara pek de iç açıcı değildi. Yani. Tabi beni ilgilendirmezdi ama..
Poyraz ve kız öpüşüyordu. Hemen fotoğraf çekmeliydim. AH?! Lanet. Telefonumu neden yanıma almadım ki?
İsyan etmeyi bırakıp Poyraz ve adını bilmediğim kıza döndüm. Dudakları birbirlerinden ayrıldıktan sonra kız ona sarıldı. Sanırım bunu midem kaldıramayacaktı. Ve o an yapılması gereken en yanlış şeyi yaptım. KUSTUM. Orada olduğumu en belli edecek şekilde..
"Sana orada biri olduğunu söylemiştim Alev!"
ALEV?!?!?!?
"Of Poyraz. Ben nereden bileyim? Ciddiye almadım."
Gözlerimi, sabitlediğim ayaklarımdan alıp onlara diktim. Kardeşime ve Poyraz'a.
"Irmak sen ne zaman geldin?"
Salağa mı yatsam acaba? Evet.Evet.
"Şimdi." dedim elimle karnımı tutarak. "Daha fazla dayanamadım."
İkisi de rahatlamış gibiydi. Hani bu Berk'i seviyordu? Her neyse. BERK BANA KALDI.
"Tamam. Hadi çadırı yapmaya gidelim. Sen de yüzünü yıkayıp rahatlarsın."
Peki.. Öyle olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Telefon Sapığım
Genç KurguHayatımda uğraşacak o kadar çok şey vardı ki.. Baş belası bir ikiz, kendini bir şey sanan yakışıklı sıra arkadaşı, acayip hoşlandığım bir çocuk.. Ah! Az kalsın unutuyordum. Bir de SAPIĞIM!?!?