• Üçüncü Bölüm •

46.2K 2.2K 619
                                    

     Lina  

  Çaresizliğin insana neler yaptırabileceğini bu şekilde deneyimlemek istemezdim ama hayat bazen istemediğimiz şeyleri bize zorla yaptırabiliyordu.

  Bir evlilik sözleşmesi imzalamıştım biraz önce. Ondan hiçbir maddi talepte bulunmayacaktım. Söylediğine göre, altı ay evli kalacaktık. Ailelerimiz de dahil olmak üzere, kimse gerçeği bilmeyecekti. Herkes bizim gerçek bir evlilik yaptığımızı düşünecekti.

  "Peki bunu aileme nasıl açıklayacağım?" diye sordum, sesimi bulmaya çalışarak.

  "Bu senin sorunun. Bir şekilde onları ikna et. Sabah olduğunda, adamlarım seni ailenin evine götürecekler. Sana iki saat vereceğim. İki saat içinde buraya geri döneceksin. Eğer dönmezsen, olacakları biliyorsun. Geri döndüğünde bütün hazırlıklar bitmiş olacak ve biz hemen evleneceğiz."

  Zorlukla yutkundum. "Başka bir yolu olmalı."

  "Hayır, başka bir yolu yok. Bu arada, eğer Güney'le karşılaşırsan, ona hiçbir şey anlatma. Sadece artık onunla olamayacağını ve ona aşık olmadığını söyle. Evliliğimizi herkesle beraber öğrenmeli."

  Ona zaten aşık değildim ki. Ona değer veriyordum. Güney her zaman önemli biriydi benim için ve tüm bu söylenenleri yaptığına inanmakta zorlanıyordum. Ama Pars, anlattıklarından son derece emin gibiydi. Pars... Adı buydu. Sözleşmeyi imzalarken görmüştüm.

  "Peki hayatım nasıl olacak? Bu bahsettiğin altı ay nasıl geçecek?"

  "Hemen anlatayım." diyerek oturduğu koltuktan kalkıp masanın diğer tarafındaki sandalyeye, karşıma oturdu. "Aynı evde yaşayacağız. Sen, bensiz ya da benden habersiz adım bile atmayacaksın. Katılmamız gereken tüm davetlere birlikte katılacağız. Aile yemekleri, partiler vesaire."

  Sessiz kalarak söylediklerini düşündüm. Hayatım mahvolacaktı. Nasıl bu adamla aynı evde yaşayacaktım ki? Nasıl katlanacaktım onu görmeye?

  "Ben bunların hiçbirini hak etmedim." dedim, gözlerine bakarak. "Kendinin ve eski nişanlının da masum olduğunu söylemiştin. Bana tüm bunları yapınca, senin Güney'den ne farkın kalacak? Nefret ettiğin şeye dönüşeceksin."

  Pars'ın çene kasları dalgalandı. Öfkesi yavaşça yüzeye çıkıyordu. Ürkütücü bakışlarını bir an bile üzerimden çekmiyor, sessiz tehditler yağdırıyordu.

  "Bu iş bittiğinde, neye dönüştüğüm önemli olmayacak Lina. Ve benim neye dönüşeceğim, sadece beni ilgilendirir. Sen sadece söylediklerimi yap. Bu işten en az hasarla kurtulmak için yapacağın tek şey uysal olmak." Ayağa kalkıp benden uzaklaşmaya başladı. "Sabah olduğunda seni ailenin evine götürmesi için birilerini göndereceğim." dediği sırada kapıya yöneldi. "Unutma, sadece iki saatin var. İki saat içinde dönmezsen, olacakları biliyorsun." Kapıyı açıp çıktı ve kapı tekrar kilitlendi.

~~~

  İçeri girdiğimde, doğruca yemek odasına yöneldim.

  Bani ilk fark eden babam oldu. "Evin yolunu bulabildiniz demek ki Lina Hanım."

  Hüma'nın yanındaki boş sandalyeye oturdum. "Çok üzgünüm baba."

  "Neredeydin? Telefonlarımıza neden cevap vermedin? Bu ne sorumsuzluk kızım? Bu böyle olmayacak. Daha evlenmeden birlikte sabahlamaya başladınız. Ben senin cevap vermeni beklemeyeceğim. Konuşacağım Güney'le, hemen olsun bu düğün."

  "Baba, ben evleniyorum ama Güney'le değil."

  Çatal kaşık sesleri kesildi. Hüma, şaşkınlık dolu bir ses çıkardı. Annem pür dikkat bana bakıyordu. Babam ise, duygudan yoksun bakışlarını yüzümde dolaştırıyordu. Bir yalan belirtisi arıyordu. İşin aslı, yalan söylemekten nefret ederdim ama iyi bir oyuncuydum. Hatta bunun eğitimini almıştım.

Tatlı EsaretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin