• Yirminci Bölüm •

26.3K 1.4K 175
                                    

Lina

Hastaneye vardığımızda, Aslan'ın ameliyatta olduğunu öğrenmiştik. Kaburgasında üç çatlak ve bacağında da bir kırık vardı. İç kanamayı durdurmayı başarmışlardı. Doktorların söylediğine göre, Aslan epey ucuz atlatmıştı. Pars, berbat bir haldeydi. Arkadaşı için gerçekten çok üzülmüştü. Onu bu halde görmek beni çok üzüyordu. Öte yandan Aslan, benim için de önemli biri olmuştu artık. Onun için çok endişeleniyordum.

Pars'ın yanındaki boş koltuğa oturup büyük elini avuçlarıma aldım. "O iyi olacak."

Pars, kısa bir an bana baktıktan sonra, gözlerini kapatıp başını geriye doğru yasladı. "Elbette iyi olacak Lina. İyi olmak zorunda."

Sanki kendini inandırmak ister gibi bir tavrı vardı. Başımı geniş omuzuna yasladım.

Dakikalar, saatler geçti. Pars sık sık yanımdan kalkıyor ve dolaşmak için dışarı çıkıyordu. Bana defalarca eve gitmemi söylese de, kabul etmemiştim. Aslan'ın yakınları harap olmuştu. Evet, Aslan'ın hayati tehlikesi yoktu ama bu sorunsuz bir şekilde ameliyattan çıkacağı anlamına da gelmiyordu. Herkes diken üzerindeydi.

Nihayet Aslan'ın doktoru haber vermek için yanımıza geldiğinde, herkes beklentiyle çevresine toplanmıştı. Doktorun söylediğine göre ameliyat başarılı geçmişti. Kırık bacağı doğal olarak alçıya alınmıştı. Birkaç yerine saplanan cam parçaları temizlenmişti. İç organları cam parçalarından nasibini almıştı ancak büyük bir sorun yoktu. Bir süre yoğun bakımda bekletildikten sonra odasına alınacaktı. En sonunda herkes rahat bir nefes almıştı.

Çınar, yanımıza gelip, "Eve gidin Pars," dedi. "Lina hamile, onu düşünmen gerek. Baksana, çok yorgun görünüyor. Muhtemelen Aslan bütün gece uyur. Gidip biraz dinlenin, ben burada bekleyeceğim zaten. Bir şey olursa haber veririm."

Pars, bir süre boş gözlerle yere baktıktan sonra, başını olumlu anlamda sallayıp, "Pekala," dedi. "Sabah geliriz. En ufak bir şeyde bana haber ver."

"Tamam."

Pars, elimi sıkıca tutup, "Hadi gidelim," dedi.

"İstersen kalabiliriz."

"Hayır, gidelim. Yapacak bir şeyimiz de yok hem."

"Pekala, sen bilirsin."

~~~

Pars benden uzaklaşıp, "Önce ben gireyim," dedi. "Müsait falan değildir belki."

Başımı olumlu anlamda salladım. "Tamam."

Kapıyı açıp içeri girdiğinde, sabırla beklemeye başladım. Sabah erken saatte Çınar'dan haber almıştık. Söylediğine göre Aslan uyanmış ve normal odaya alınmıştı.

Pars, içeriden "Gelebilirsin Lina," diye seslendiğinde, aralık kapıdan içeri girdim.

Aslan, yüzündeki morluklara inat kocaman bir gülümsemeyle, "Hoş geldin!" dedi.

"Geçmiş olsun. Çok iyi görünüyorsun."

"Biliyorum yengeciğim."

Kıkırdayarak Aslan'ın ayakucunda dikilmekte olan Pars'a yaklaştım. "Onun gerçekten kaza yaptığına emin miyiz?"

Aslan'ın annesi, "O hep böyledir," dedi. "Hayat dolu."

"Ne güzel."

"Evet, beni gördünüz," dedi Aslan. "Gayet iyiyim. Hadi artık gidin ve balayınıza kaldığınız yerden devam edin. Bugün tatil için İstanbul'dan ayrılmayacak mıydınız?"

Tatlı EsaretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin