İKİ SENE SONRA
Pars'tan
-Baba kızlara söyleyelim şu iti de kendilerine dikkat etsinler
+Yok sakın söyleme korkarlar onlar, boşuna tedirgin olmasınlar
-Tamam sen öyle diyorsan. Nasıl bulcaz onun izini
+Bakıcaz bi çaresine hadi sen kızları kaldır da kahvaltıya oturalım
Almilayı kaldırdım ama Hildayı gıcık edicem, sinir olacak..
Odasına girdiğimde mis gibi uyuyordu komidinde duran suyu alıp az bişey suratına döktüm korkarak bi uyandı "Pars kaç valla geberticem" diye bağırdı büyüdü ya hanımefendi abi de demiyo aşağı koşmaya başladım arkamdan hızla geliyordu
+Kızım sen nasılsın böyle hızlı koşuyon ya
-Valla onu bilmem ama intikamımı almadan durmıcam Parscım
+Yaa bak sen, peki napıcan minicik ellerinle bana mı vurcan' diyerek bahçeye doğru koşmaya devam ettim bi kaç kere havuzun etrafında turlarken bana yetişti "işte bunu yapıcam" diyerek beni havuza itti.
Hilda'dan
Havuza atıp ıslattığım abiciğime bakıp hunharca gülüyordum. Minik ellermiş peh! Sensin minik, gerçi 1.84 boyundaki birinin nasıl minik olmasını bekleyebilirsiniz ki..
Kahvaltıdan sonra kimseye görünmeden bisikletimle sahile gittim çünkü bu aralar Pars ve babam biraz garipler, bizi dışarı salmıyolar bahçenin heryerine koruma koydular ve gercekten sıkıldım bu durumdan ne kadar hep beraber eğlensek de bazen tek başıma kalmaya ihtiyaç duyuyorum. Mis gibi sahil havası, kulağımda güzel bir müzik, bisikletimle turlarken daha yarım saat geçmemişken Pars aradı
+Hilda nerdesin?
-Sahildeyim bisiklete biniyorum
+Tamam eve geri dön çabuk ol
-Ya niye daha yeni geldim ben
+Hilda bak bilmediğin şeylere var abicim çabuk geri dön. "Tamam geliyorum" diyip isyan ederek eve dönme yoluna geçtim evin sokağına girdiğimde aniden siyah bir minibüs önüme kırdı hızımı alamayıp arabaya çarptım, sol kolumun üstüne düşünce öyle bi acıdı ki ağlamaya başladım. Sol bileğimi tutup ağlamaya devam ederken minibüsten iki adam inip beni tuttukları gibi arabaya bindirdiler. Bi kaç kez bağırsam da bileğimin acısından hiçbir şeyi tınlamayıp ağlamaya devam ettim. Depo gibi büyük biyere gelince beni yine ikisi birden tutup indirirken ben bağırıyordum "sol koluma dokunma" diye ama tınlayan yok "seninde biyerlerin kırılsaydı anlardın gerizekalı" diyince nihayet bıraktı kolumu. Bos bi odaya beni fırlatıp attılar diger elimle sol bilegimi tuttuğum icin düşmemi engelleyemedim, kafamı çok sert çarptım gerisi karanlık...
Haluk'tan (ikizlerin babası)
-Oğlum Hilda nerde kaldı iki saat oldu
+Dur bi daha arayım baba
-Tamam açmazsa git bi bak' diyip odada dolanmaya başladım basına bisey gelmemiştir herhalde diyip kendimi rahatlatmaya çalışırken Pars koşarak gelip telefonu bana uzattı
- Alo Hilda kızım Alo
+Aaa senin minik kuş şuanda telefona bakamaz
-Lan Asım ona bisey yaptıysan yaşatmam lan seni
+Ama Halukçum kendin gibi güçlü kızlar yetiştirmemişsin ben ne yapabilirim, bi yere atmayla bayıldı senin minik kuş
-İyimi o sana diyorum lan iyi mi o
+Dur bi bakalım senin kuşa, biraz kafası kanıyo hee bide biz bunun önünü kesince bu bizim arabaya çarpıp yere düştü kolunu kırdı başka da bişeyi yok merak etme
-Ne istiyosun lan gerzek herif
+Ne istediğimi gayet iyi biliyosun o ihale dosyalarını bana getir kızını al bu kadar basit
-Yeri söyle gelicem hemen' diyip Parsla arabaya bindik..
Hilda'dan
Kafamda ve kolumda keskin bir acıyla uyandım duvara dayanıp oturunca ceketimi çıkarttım ne kadar acısa da sabit durması için kırılan bileğime sardım. Sağ kaşımın üstü baya derin patlamıştı, yanağıma doğru akan kanı umursamayıp ayağa kalkmayı denedim ama başımın dönmesi sonucu bunu erteledim kendi kendime oturup kafamın ve kolumun acısıyla ugraşırken beni fırlatan adam gelip beni kaldırdı ve salona benzeyen biyere getirdi. Yine duvar kenarına oturdum çünkü başım hala dönüyordu. Patron diye tahmin ettiğim adam yanıma gelip "nasılsın" diye sordu ben de "iyiyim bro sen nasılsın" diyerek dalga geçtim bileğimin kırık olduğunu görmemek için mal olmak gerekirdi. O sırada elinde iple adamı gelip yanıma eğildi ben "kolum kırık lan ne bağlaması" derken patron adamına dönüp "sana verdiğim paraya acıyorum" diyince güldüm, mal mı bu adam hakikaten şu an silahı olan on adam var ve ben kolu kırık bi kızım ne yapabileceğimi sanıyo. Ara ara gözlerim kararmaya başladı bi kaç kere kusmamı da göze alırsak sanırım hiç iyi değilim. Arka taraftan biri geldi elinde canta vardı ama gözlerim bulanık olduğu için yüzünü seçemiyordum.
-Şu kıza bak oğlum başıma kalmasa iyi olur
+Tamam abi hemen bakıyorum' diyip bana doğru geldi. Beni muayne ettikten sonra patrona dönüp "abi naptınız kıza" diye sordu adam "şu karşında ki mal kızı fırlatınca kafasını çarptı" dedi.
Başımdakine dönüp
-Kaç saat baygın kaldı
+Bir saat filan
-Ne kadardır uyanık
+Yarım saattir
-Hiç kustu mu
+İki defa' diyince "iyi halt yemişiniz" diyerek patronun karşısına oturdu
-Abi kız kafa travması geçiriyo eğer hastaneye götürmezsek iki saate elimizde kalır
+O kadar ciddi mi lan
-Evet abi
+Dur bekle geliyorum' diyip kapıya doğru gitti telefonu çıkartıp sanırım babamı aradı
+Hadi ama daha yoksun ortalarda
-Lan o zaman niye mersinin taa öteki ucuna gidiyon it
+Ee napalım senin keyifine göre mi yer tutalım
-Kızım nasıl telefona ver
+Yok vermeyim iyi değil
-Naptın lan ona
+Sadece birazcık kafa travması yaşıyo o kadar
-Ona bisey olursa yaşatmam lan seni
+Ölmesini istemiyosan çabuk gel o zaman' dedi ve kapattı daha fazla bişey duyamamaya başladım etraf git gide karardı ve oturduğum yerden sağ tarafa doğru yıkıldım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatın AŞK Tonu🦋
Подростковая литератураHilda'nın başına gelenlerden sonra hayata karşı bakış açısının değişmesiyle beraber gerçek aşkını bulmasıdır sizce neler yaşamıştır