14 Ocak 2003
Sevgili Günlük ;
Sanırım televizyonda sürekli bahsedilen 'aşkın' ne olduğunu biliyorum artık. Aşk birine kendinden daha çok önem vermek. Poyraz'a kendimden daha çok önem veriyorum. Geçen beden dersinde düştü. Bacağı o kadar kötü kanadı ki öğretmen pansuman yapmak zorunda kaldı. Canının çok yandığı her halinden belliydi ama ağlamadı. Ben olsam ağlardım. Onun canı acıdığı için benim de canım acıdı.
Tam yanına gidecektim ki bizim sınıfa yeni gelen kızıl saçlı bir kız benden önce onun yanındaki boş banka oturdu. Hiç hareket edemedim. Onların ikisi gülüşerek konuşurken olduğum yerden izledim sadece. Onun güldüğünü görmek tüm acımı almıştı. Ona ne zaman böyle hisler beslediğimi bilmiyorum ama bu durumun yanlış olduğunu biliyorum. Çevremde hiç benim gibi bir erkekten hoşlanan birileri yok. Farklı hissediyorum. Bazı geceler Poyraz'ın bir kız olduğunu hayal ediyorum. Ama sonra kendimden tiksiniyorum. Poyraz kız olsaydı sevebilir miydim ki?
***
'Bir dakika .. bir dakika! Arabayı gerçekten vermeyeceksin , değil mi ?' Kenan şaşkınlıktan açılmış gözleriyle Baran'nın suratına doğru eğildi. Baran elindeki içki şisesini Kenan'ın kafasında parçalamamak için zor tuttu kendini. Kenan bazen ne kadar salak olabiliyordu!
'Aptallaşma oğlum! Ayaz'ı tanımıyorsun sen..Kimseye en ufak bir duygu kırıntısı beslemez o. Hele Poyraz'a! Poyraz boşa kürek çekiyor. Fena mı bize de eğlence çıktı işte.'
Kenan inanamaz gözlerle bakmaya devam etti. Ayaz denilen herifi tanımasa bile Poyraz'ın karizmasından emindi. Daha geçen sene burnu havada , kimseye bakmaz bir kızı 1 ayda altına almıştı. Gerçi kızı aşık etmekle bir oğlanı kendine aşık etmek arasında dağlar kadar fark olmalıydı.
Baran içki şişesinin dibinde kalan son yudumları da mideye indirdi. Kafası yavaş yavaş dağılıyordu. Alaycı gülüşünün ardına sakladığı bir korku gizliydi yüzünde. Poyraz iddiayı kazanırsa ne yapacaktı? Arabayı kaybetmekden daha çok korktuğu bir durum vardı. Her zaman ortamdaki en çekici erkek o olmuştu. Kızların arkalarından 'yatakta harikalar yaratır' diye fısıldadıkları oydu. Ancak birkaç aydır yanına yaklaşan tüm kızların bakışları sürekli Poyraz'a kayıyordu. Poyraz'ı kıskanacak kadar düşmemişti daha ancak bu durum canını sıkıyordu. Ne yapıp edip iddiayı o kazanmalıydı.
***
Sabahtan beri başımda dinmeyen bir ağrı vardı. İlaç almıştım ancak hala etkisini göstermemişti. Birde bu kafayla okula gitmek zorunda bırakılıyordum. Aslında ilk dersten sonra kaçabilirdim ama Şahika ile en kısa zamanda konuşmak zorundaydım. Kızıl kafa kaynayan su gibiydi. Zaman geçtikce öfkesi daha da artardı.
Kantine girdiğim de kızıl kafayı her zaman ki masamızda otururken buldum. Masada başka kimse yoktu. Baran ve Ege her zaman geç kalırdı zaten ama Acar'ın hala gelmemiş olması tuhaftı.
Şahika geldiğimi görünce gözlerini devirdi.
'Günaydın kızılım ... ' Bakışlarını bahçeye doğru çevirdi. Beni yok sayıyordu.
'Günaydın ballı ekmeğim..' Hala benden tarafa bakmayı reddediyordu. Ancak benim vazgeçmeye niyetim yoktu. 'Özür dilerim. Neden bu kadar kızdığını anlamıyorum bir türlü..Tamam , seni boş yere endişelendirdim. Boş yere babamın aptal barlarına kadar sürükledim. Fakat gerçekten haklı nedenlerim vardı. Özür dilerim , ben-'
'Hala anlamıyorsun , Poyraz. Bu kadar kalın kafalı olmana inanamıyorum!' Şahika başını çevirmeden cevap vermişti. Aslında buna bir cevap denemezdi sanki kendi kendine konuşuyor gibiydi..
'Neyi anlamıyorum?' Sesim aciz biri gibi çıkmıştı. Şahika'yı bu sefer fena üzmüştüm ve bunun farkına yeni varıyordum.
Kızıl kafa yavaşça bana doğru döndü. Gözleri kızarmıştı.Dudakları soğuktan donmuş gibi titriyordu. Bu onun kendini ağlamamak için zor tuttuğunun işaretiydi.
'Sen insanlara değer verirdin Poyraz. Onlar seni üzmediği zaman üzmezdin. Neden bu aptal iddiayı kabul ettin? Ayaz'ın ne kadar hassas biri olduğunu göremiyor musun? Onu kendine aşık ettin diyelim ne olacak? Ardında kırık bir kalp bıraktığın zaman vicdanın rahat bir şekilde kazandığın arabayı sürebilecek misin? Sen .. sen bana Baran'ı hatırlatıyorsun. Artık seni tanıyamıyorum.' dedi ve kafasını tekrar bahçeye çevirdi. Öylece kalakalmıştım. Beni nasıl o duygusuz herifle bir tutabilirdi? Baran ve ben tamamen farklıydık. Kalbimin kırıldığını saklamak için yüzüme alaycı bir gülüş yerleştirdim.
'Uzun zamandır birilerini kendime aşık ediyorum , kızılım. Sonra da çekip gidiyorum. Şimdi ne oldu da Baran'a benzedim?'
'Çünkü bu sefer aşık edeceğin öylece biri değil , Ayaz..' Sandalyesini gürültü ile geriye itti ve koşar adımlarla kantini terk etti. Onu tanımasam Ayaz'dan hoşlanıyor derdim.
***
Sınıfa adım attığım anda Ayaz'ı her zaman ki haliyle buldum. Ayaklarım en arka sıraya gitmemek için direniyordu sanki. Dün olanlardan sonra ona karşı nasıl davranmalıydım en ufak bir fikrim yoktu. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak onu salak yerine koymak demekti. En iyisi akışına bırakmaktı.
Sıranın üstüne çantamı koydum ve içinden ders için gerekli olan kitapları çıkarmaya başladım. İkimizde konuşmuyorduk. Çantamı sıranın kenarına koyduğumda kafasını çizim defterinden kaldırdı.
'Dün bunu vermeyi unuttum..' Defterin arasından çıkardığı bir kağıdı önüme bıraktı. Katlanmış kağıdı açmadan cebime koydum. İçinde ne olduğunu zaten biliyordum. Yüzümün kızarmasına engel olamadan konuştum.
'Beni çizdiğin ... için teşekkür ederim.'
Ayaz kafasını bana doğru çevirdi. 'Benim için zevkti' derken dudaklarının kenarları yukarı doğru kıvrıldı. Herhangi bir kötülük içermeyen küçük bir tebessümdü bu. İnsanların bu kadar güzel ve masum güldüklerini ilk defa görüyordum. O an benim için zaman durmuş gibiydi. Bakışlarımı bir türlü ondan uzaklaştıramıyordum.
İlk gözlerini kaçıran o oldu. Gülüşü solmuştu , rahatsız olmuş gibiydi.
'Her zaman insanlara böyle dik dik bakar mısın?' Söylediği kelimeler beynime ulaştığı anda bakışlarımı kaçırdım. Cevap vermeme gerek kalmadan öğretmen sınıfa girdi. Beni büyük bir dertten kurtarmıştı doğrusu.
Ders başlar başlamaz Ayaz yine tüm dikkatini tahtaya vermişti. Bir insan bu kadar mı öğrenme aşkıyla dolu olurdu? Kendi kendime güldüm. Yüksek notlarının nedenini açıklıyordu bu. Kafamı ona doğru dönük biçimde sıraya koydum. Benim farkımda değil gibi not almaya devam etti. Bir an onun uzun , ince parmaklarının vücudumda gezdiğini hayal ettim. Beni kavrayaşını düşünmek bile sertleşmeme neden oldu. Hemen kafamdan bu imgeleri uzaklaştırmazsam pantalonumun önünde hiç hoş olmayan bir görüntü oluşacaktı.
Nihayet ders zili çaldığında ben daha elime kalem bile almamıştım. Ayaz ise 2 sayfa yazı yazmıştı aralıksız.
Eşyalarını toplarken onu seyretmeye devam ettim. Arada bir kafasını kaldırıyor ve göz göze geliyorduk. Sanki dünyada ondan ve benden başka kimse yokmuş gibiydi.
'Bu akşam da bize gelir misin?' Soru ağzımdan birden çıkmıştı. Ben bile söyledikten sonra şaşırmıştım aslında.
'Tabi..' dedi neredeyse fısıldar gibi. Sonra da çantasını omzuna asarak yüzüme bile bakmadan sınıfı terk etti. Utanmış mıydı ?
***
Bir bölümün daha sonuna geldik. Sizi uzun zamandır yeni bölüm için beklettiğimin farkındayım. Okulların açılmasından dolayı içimde bir hüzün var sanırım , yazıyorum ama yazdıklarımı beğenmiyorum falan :D Bölüm hakkında düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fake Love [Türkçe]
Romanceİki erkeğin aşkını anlatan bir hikayedir. Lütfen,hoşunuza gitmiyorsa okumayın!