1 Kasım 2002
Sevgili Günlük ,
Bugün annem bana seni hediye etti. Hiç arkadaşım olmadığı için seninle arkadaş olmamı istiyor sanırım. Aslında arkadaşlarım olabilecek insanlar var. Babam beni Baran , Ege ve Poyraz isminde üç tane çocukla tanıştırmıştı. Onlar sürekli arabalarla oynuyorlar. Arabalarla oynamak bana çok sıkıcı geliyor. Bu yüzden onlarla konuşacak hiçbir konu bulamıyorum. Üstelik Baran denen çocuk küçük böcekleri öldürüyor. Anneannem bana yaşayan her canlının bir zamanlar insan olduğunu söyledi bu yüzden hiçbir canlıya zarar vermemeliymişiz. Baran'ı sevmiyorum. Ege de çok sessiz bir çocuk. İlk başta benim gibi olduğunu düşündüm ama o da Baran ne derse onu yapıyor.
Sanırım aralarından bir tek Poyraz farklı. Onu geçen gün yağmurda küçük bir köpek yavrusunu kucaklarken gördüm. Küçük köpeği evine götürdü ama sonra tekrar sokağa bıraktı. Sanırım babası Selman Amca evde köpek istemiyor. O yüzden köpeği ben aldım. Umarım benim babam da köpek yüzünden kızmaz.
***
Zil çalar çalmaz Ayaz , Alacakaranlık'taki Edward'ın Bella'dan kaçısını aratmayacak bir kalkış yapmıştı. Arkasına bile bakmadan sınıfı terk etti. Anlaşılan benimle takılmak bile istemiyordu.
Sınıfta boş boş oturmak yerine kantine inmeye karar verdim. Bizim cam kenarındaki masa her zaman ki gibi tam tıkır doluydu. Baran birkaç gündür çıktığı okulun popüler kızlarından biriyle en köşede oturuyordu. Kendi aralarında konuşurlarken beni gördü ve o piç gülümsemesini takındı. Onun aptal tavırlarını çekemeyeceğim için Ege'nin yanındaki boş sandalyeye oturdum.
'Nasıl gidiyor gençler?'
Ege sorumu duymamış gibi davranırken öbür tarafında oturan Acar kısaca omuz silkmekle yetindi. Şahika dün gece iddiayı kabul edeşimden olsa gerek bana kırgın gibiydi.
'Seni sormalı Poyraz? Ayaz yine okulun arkasındaki bankta tek başına oturduğuna göre senin hayat pek iyi gitmiyor.'
Sürekli iddia konusunu açmasından sıkılmıştım. Önceki iddialarımızın lafı bile açılmazken sürekli Ayaz'ın adını ağzına almasına sinir oluyordum. Baran kişilik bakımından Ayaz'ın yanında solda sıfır kalırken sanki kendisi çok üstünmüş gibi konuşuyordu. Sürekli kasıla kasıla yürümesi de cabasıydı. Sanki küçük dağları ben yarattım havasındaydı.
'Zamanla alakalı , Baran. Sen kendine aşık edecek kız bulamadan ben Ayaz'ı peşimde süründüreceğim.'
Ege kıs kıs gülerken Şahika gözlerini devirdi. Bu sabah, güneş yüzünden bir ton daha açılan saçlarını omzuna üzerine dağıtmıştı. Boşuna ona 'kızıl kafa' demiyordum.
Sözümün etkisi geçince Ege ve Acar hararetli hararetli bu senin sonunda yapılacak baloda en çok kızı kimin öpeceği üzerine bahse giriyorlardı. Baran sevgilisi ile mide bulandırıcı sohbetlere girmişti. Şahika 'ya 'konuşalım' dercesine bakmama rağmen o ben yokmuş gibi davranıyordu. Kızıl kafayla konuşmazsam burada sıkıntıdan patlayacaktım.
Onlara veda edip yanlarından ayrıldım. Şahika'nın kırgınlığı ile sonra ilgilenecektim , şimdi hiç havam yoktu.
Bahçede gezmek amacıyla çıkmıştım ama nasıl oldu bilmiyorum birden kendimi çalıların ve dikenlerin kapladığı arka bahçede bulmuştum. Farkında olmasan ayaklarım beni Ayaz'a doğru götürmüştü. İşte oradaydı. Kimsenin elini bile sürmeyeceği eski bir banka oturmuş , çizim yapıyordu. Beni görmediğine emindim çünkü yaptığı çizime o kadar çok dalmıştı ki! Hafif bir esinti yanındaki kağıtları yere uçurdu. Ayrıca her daim uzun tuttuğu saçları rüzgarla suratına doğru eğilmişti. Şimdi surat ifadesini göremiyordum. Onun aksine ben saçlarımı her zaman asker traşı kestirirdim. Kısa saç en az zahmet isteyen saç demekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fake Love [Türkçe]
Romanceİki erkeğin aşkını anlatan bir hikayedir. Lütfen,hoşunuza gitmiyorsa okumayın!