Bu yılın ilk dersi İksir'di. Scorpius bu derste beni kıskandırabilecek kadar iyiydi. Albus'da Scorpius ne kadar başarılıysa o kadar kötüydü. O yüzden her zamanki gibi Albus Scorpius ile oturuyordu. Bende de sümüklü Delia Sherman'la oturmak zorunda kalmıştım. Ona sümüklü dememizin doğru olmadığını biliyordum. Ama burnundan akan hiç silmediği yeşil-sarı sümükle sanki ona böyle dememizi ister gibiydi.
Delia, "Tatilin nasıldı?" diye sorduğunda yavaşça ona döndüm. Burnunu çektikten sonra elinin tersiyle sildi. Ama sümük geri burnundan aşağı yol aldığında kusma isteğimi geri teptim. Öğürmemeye çalışarak başımı hızla önüme çevirdim.
"Rose? İyi misin?"diye sordu Delia. Sesi endişeli geliyordu ve kusma isteğimin kaynağının o olduğunu anlayamayacak kadar saftı. Gülümsemeye çalıştım. Her ne kadar hiç temizlemediği burnu beni rahatsız etse de o iyi bir kızdı. Daha önce kalbini kırmadan burnunun aktığını, diğerlerinin bu yüzden dalga geçtiğini anlatmaya çalışmıştım. Ama aniden ağlamaya başlayınca bir daha bu konuyu açamamıştım. Onu üzmek son isteyeceğim şeydi.
"İyiyim. Sanırım kahvaltıyı çok yapmışım. " dedim. Gülümsememi büyüterek inanmasını sağlamaya çalıştım. Ama yine de ona bakamadım.
"Sümüklü Sherman! Senden iğrendi işte!" Arkalardan gelen sesle ve kahkahalarla ikimizde hızla sesin sahibine döndük. Aptal Gavin Grant! Delia'nın yine gözleri dolarken arka sıralardaki Slytherin'lerin kahkahaları daha da arttı.
"Bunlar seni üzüyor mu Sherman?" diye sordu Scorpius. Sırasında öne eğilmişti ve direk Delia'nın gözlerine bakıyordu. Hiç iğrenmiş ya da acımış gibi durmuyordu. Delia yavaşça başını aşağı yukarı salladığında Scorpius arkasına yaslandı ve ellerini göğsünde birleştirdi.
"Öyleyse burnunu sil." dedi umursamazca. Bu kadar kaba söylemek zorunda değildi!
"Siliyorum zaten!" diye bağırdı Delia herkesi şaşırtarak. İlk defa bu konu hakkında bir şeyler söylemişti. "Siliyorum, sonra geri akıyor. Tekrar siliyorum, tekrar akıyor. Bir lanet gibi üzerime yapıştı!"
Herkes susup Delia'ya bakarken o hüngür hüngür ağlıyordu. Aptal Slytherin! Aptal Malfoy!
"Bayan Sherman gidip yüzünüzü yıkayın." dedi Profesör Benjamin Peterfreund içeri girerken. Sesine yansıyan siniri herkesi korkutmuştu. "Sizde dersten sonra yanıma geleceksiniz." diye de devam etti arka sıralardaki Slytherin öğrencilerine bakarak. Delia sınıftan çıktıktan sonra Profesör zaman kaybetmeden dersine başladı.
Profesör Peterfreund, "Bu yılın ilk iksiri Huzur Sıvısı. Ustalık gerektiren SBD düzeyinde bir iksir. Bu yüzden hepinizin dikkat vererek yapmasını istiyorum." dedi sakince. Kızgınlığı çoktan geçmişti. Slytherinliler ceza falan almayacaktı işte. Keşke bina puanlarını düşürseydi diye düşünmeden edemedim.
Profesör sırasını oturup asasını salladığında tebeşir havalandı ve tahtaya Huzur Sıvısı iksirinin malzemelerini yazmaya başladı.
●2 Demet Hogtübür Otu
●2 Demet Sürahimenekşe Otu
●20 Gram Aytaşı Tozu
●3 Torbatop Çiçeğinin Sapları
●Çöpleme Şurubu
Malzemeleri dolaptan aldıktan sonra kazanımın yanına gittim. Bu sırada tahtadakiler silinmiş, yerine talimatlar yazılmıştı. Her yıl böyle olurdu. Profesör Peterfreund malzemeleri tahtaya yazdıktan sonra yapımını yazardı. Çok kısa bir süre sonra da siler ve bir daha yazmazdı. O an aklımızda ne kadarı kalıyorsa onunla iksiri tamamlayama çalışırdık. Hafızam kuvvetli olduğu için talimatları uygulamada sorun yaşamıyordum. Ama şu ana kadar hiçbir iksiri ilk denememde başaramamıştım. Benim aksime Scorpius ilk denemesinde başarıp dersin geri kalanını uyuyarak geçirirdi.
Talimatlara uygun olarak ilk olarak yeşil ve marula benzeyen Hogtübür otundan iki demet aldım. Zaman kaybetmeden ezmeye başladım. Suyunu çıkardığımda elime bir kap alıp suyunu ona akıttım. Kabın yarısını doldurduğumda memnun bir şekilde kenara bıraktım. Elime ikinci malzeme olan Sürahimenekşelerini aldım. Kırmızı-mor karışımı bitkiyi de ezdikten sonra onunda suyunu başka bir kaba akıttım.
Bu sırada Profesör Peterfreund sıralarımız arasında gezip nasıl yaptığımıza bakıyordu. Yanıma geldiğinde uzunca malzemelerime baktı. Ardından başını iki yana sallayıp “Olmamış.” Dedi huysuz bir sesle. “Hogtübür suyunu az çıkarmışsın. En baştan yap.”
Profesör Peterfreund’a bir şey beğendirmek imkansızdı! Geçen yaz bunları babam ve Harry dayıma anlattığımda ikisi de kahkaha atıp birbirlerine bakmışlardı. “Profesör Snape kadar olamaz.” Demişlerdi. Belki onun kadar zor biri değildi ama yine de İksir dersini burnumuzdan getirmeyi iyi biliyordu!
Dersten sonra James’e söz verdiğim için Quidditch sahasına indim. Seçmelere katılacağımı kabul etmiştim ama bu kadar erken yapılacağını bilmiyordum. Sanırım James çalışmalara bir an önce başlamak istiyordu. Böylece bu sene kupayı Slytherin’e kaptırmayacaktı. Aslında Slytherin’in kazanması benim için hiç sorun değildi. Scorpius’u elinde kupayla gülerken görmek beni mutlu etmişti.
Üstüme Quidditch için uygun kıyafetler giyip sahaya çıktım. Eylül ayının serin havası yüzümü yalayıp yutarken diğer adayların arasına karıştım. Takımın diğer üyeleri havada süpürgelerini yarıştırırken James yavaşça yanıma indi. Süpürgesinden atladı ve karşımıza geçip bizi süzdü.
“Pekala.” Dedi gülerek. “Bir tutucuya ihtiyacımız var. Bu yüzden her biriniz tek tek çemberlerin önüne geçip size doğru atılan Quaffle’yi yakalamanız, ve çemberden geçirmemeye çalışmalısınız. Performansınızı değerlendirip birinizi seçeceğiz.” Dedi ve tekrardan süpürgesine binip havandı. Bizde süpürgemize atladık ve onu takip ettik.
Çemberlerin önüne ilk geçen ikinci sınıflardan bir kız oldu. James ve takımı maçı oynarken titrediğini görebiliyordum. Bradley Quaffle’yi ortadaki uzun çembere fırlattığında kız süpürgesini yana kayırdı ve Quaffle çemberden geçti.
Kız elenip yerine altıncı sınıflardan bir çocuk geçtiğinde onun sayı yapmalarına izin vermeyeceğine emindim. Ama ona atılan üç topun yalnızca birini yakalayabilmişti. Yeterince iyi değildi. Sırada ben vardım. Çembere geçtiğimde James bana göz kırptı ve yerine geçti. Quaffle’yi yakalayacağımı biliyordum ama yine de heyecanlamadan kendimi alamıyordum. Düşündüğüm gibi atılan her topu yakaladım. Takım üyeleri de bundan memnun olmuş olacak ki oynamaya devam ettiler. Sonunda diğer adayları denemeleri için kenara çekildiğimde herkes benim seçileceğimi biliyordu. Burada beklemenin bir anlamı olmayacağını düşündüğüm için süpürgemi aşağı sürdüm. Süpürgeden inip sahanın çıkışına yöneldim. Ancak kapıya yaslanmış bekleyen Scorpius beni şaşırtmıştı. Beni mi izliyordu yani? Orda durup maç boyunca beni mi izlemişti? Şaşkınlığımı ve heyecanımı belli etmemeye çalışarak ona yürüdüm.
“İyi bir tutucusun, Weasley.” Dedi gülümseyerek. Hava rüzgarlı olduğu halde terlemeye başladığımı hissettim. Yanaklarımın kızardığına emindim. Merlin adına… “Sonunda Slytherin’e iyi bir rakip olabileceksiniz.”
Yanından geçerken kahkahamı dizginleyemedim. “Bir yıl kazandınız diye takımına çok güvenme, Malfoy.” Dedim. Cevap vermedi. Arkamdan yürümeye devam etti. Yürümeye devam ederken koridorun sessizliğini ayak seslerimiz bozuyordu.
Arkamdan saçımın bir tutamını kavradığında şaşırmıştım. Sertçe tutmuyordu. Aksine yumuşakça tutup zarar vermekten kaçınıyordu. “Yanaklarında saçların gibi olduğunda çok sevimli oluyorsun, Weasley.” Dedi elini saçımda gezdirmeye devam ederken. Şu an. Burada. Ölebilir miyim?
Bölümü ilk ve tek yorumu yapan Nereidrhea42'ye adıyorum. Umarım yorumları devam eder. :) Yorum ve beğenilerinizi esirgemeyin lütfen. Özellikle de yorumlarınızı. Görüşleriniz benim için gerçekten çok önemli. Okuduğunuz için teşekkürler! :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Yeşili
FanfictionSinirle başımı kaldırdığımda Scorpius gülmemek için kendini tuttu. Son yarım saattir kütüphanenin sessizliği bozan şey Scorpius'un kalemi ritmik hareketlerle masaya vuruşuydu. Başta bunu sorun etmeyerek çalışmaya devam etmiştim. Ama Scorpius'u düşün...