#6

1.8K 105 57
                                    

"Kovalayıclıkta iyi olduğunu bilmiyordum." diye bağırdım sesimin soğuk ve rüzgarlı havada ona ulaşması için. Rüzgar saçlarımı uçuşturup önüme düşürürken onu izlemek oldukça zordu. Ben saçımı yüzümden çekmeye çalışırken o, Quaffle'yi üç kere çemberden geçirmişti bile. Maçlarda unutmamam gereken ilk şey saçlarımı toplamak olmalıydı.

Scorpius, "Soyadıma yakışır biri olmaya çalışıyorum." diye bağırdığında rüzgârda uçuşan saçlarımı geri ittim ve ona döndüm. Fırlattığı Quaffle'yi son anda fark edip süpürgemin ucuyla vurup ona geri gönderdim. Quaffle'yi hızla kapıp yükselişe geçtiğinde süpürgemi sıkı sıkıya tuttum ve gelebilecek saldırılara karşı bekleyemeye başladım. Maçlarda oynadığı gibi sert oynamıyordu. Benimle eğlenir gibiydi ama buna rağmen oldukça iyiydi. Basit bir süpürgeye biniyor olmasına rağmen oldukça hızlıydı ve peşinden bir an olsun ayrılmayan Bludger ona yaklaşmamıştı bile.

Aniden bastıran rüzgârla saçlarımın yeniden önüme uçuşması bir oldu. Sağ elimle saçlarımı düzeltirken sol elimle de süpürgeyi sıkıca tutuyordum. Saçlarımın arasından Scorpius'u hızla bana gelirken fark ettiğimde ise çok geçti. Ben daha ne olduğunu anlayamadan o dibime kadar gelmiş ve bir anda süpürgesini sola kıvırmıştı. Ardından omzuma çarpan sert cisimle acı içinde bağırmıştım. Dengemi kaybedip geriye savrulduğumda çemberin içinden geçtim ve yere düşmeye başladım. Korkuyla gözlerimi kapatıp yere çakılmayı beklerken Scorpius beni kavramış ve yere yavaşça indirmişti. Yerde onun kucağında yatarken omzumdaki acı bir anda geçmişti. Sadece o vardı. Acı yoktu. Onun kollarının sıcaklığıyla her acı dindirilebilirdi. Saçlarımı yüzümden yavaşça çekerken nefesimi tutmuş onu izliyordum. Soğuktan kızarmış pembe burnu, soluk teni, sarı saçları, mavinin ve grinin asaletiyle bezenmiş gözleri... Onun ilahi bir güzelliği vardı.

"Ve Slytherin'e 10 puan!" diye gülerek bağırdığında anlamayarak ona baktım. "Çemberden geçtin ya. Bu maçı Slytherin aldı."

O kahkahalar atmaya devam ederken ağlamamak için kendimi zor tuttum. Dolan gözlerimi sıkı sıkıya kapatıp titreyen dudağımı ısırdım. Omzuma Quaffle çarpmıştı ve çemberden geçip yere çakılmakla yüz yüze gelmiştim. Ama o sadece çemberden geçmemi önemsiyordu. Bu ona göre komikti. Eğer bu ona olmuş olsaydı ben kafayı yerdim. Her yeri ayağa kaldırır,o iyi olana kadar ona bebek gibi bakardım. İşte aramızdaki fark buydu. Ben ona deliler gibi aşıkken, o beni görmüyordu bile. Ben onun için Albus'un kuzeni, dalga geçilebilecek bir Weasley'dim.

Hızla ayağa kalkmaya çalıştığımda omzuma vuran acıyla inledim ve tekrardan onun kucağına düştüm.

"Hey, yavaş ol." Dediğinde yutkundum ve ağlamamaya çalıştım. Onun yanında ağlayamazdım. Ona bu hazzı yaşatamazdım. Kendime söz vermiştim. Onun yanında ağlamayacaktım. Ağlayıp ona muhtaçmışım gibi görünmek ve küçük düşmek son isteyeceğim şeydi.

Scorpius kalkmam için elini uzattığında onu ittim ve "Bırak beni." Dedim sinirli bir sesle. Şaşırarak geri çekildi. Zorla ayağa kalkıp omzumu tuttum ve sahanın çıkışına doğru yürümeye başladım. Scorpius da beni takip ederken ağzımdan kaçan hıçkırığın ardından ağlamaya başladım. Neden ağlıyordum ki? Omzum acıdığı için mi? Yoksa Scorpius beni görmediği için mi?

Scorpius da ağlamamı duymuş olacak ki hızla yanıma geldi ve beni kucağına aldı. Aşağı inmek, kendim yürümek ve güçlü görünmek istedim. Ama beni indirmesi içinde hiçbir hamlede bulunmadım.

Nasıl oluyordu da hem beni kendinden soğuturken bu kadar aşık edebiliyordu? Nasıl oluyordu da ondan nefret ederken beni bırakmaması isteyebiliyordum? Scorpius'un bana yaptıkları beni kendimden bu kadar alırken ben nasıl ona aşık değilmişim gibi yapabilirdim ki?

Zümrüt YeşiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin