#5

1.7K 110 35
                                    

Rose Weasley

"Malfoy işte. Ne dediğini bilmiyor." dedi Francisco, ben kendimi hızla sıraya bırakırken. Aptal Malfoy! Neden sadece yanımdan yürüyüp gidemiyordu ki?! Yanıma gelip beni üzecek ve sinirlendirecek şeyler söylemek zorunda mıydı?

Dirseklerimi sıraya yasladım ve başımı kollarımın arasına alarak kendimi saklamaya çalıştım. Yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna emindim. Kimsenin beni böyle görmesi gerekmiyordu. Malfoy beni böylesine sinirlendirirken ben onu hala nasıl sevebiliyordum? Eğer Albus böyle bir şey söyleseydi kitaplarımı kafasına vurup çenesini kapanmasını yoksa ona Calvorios* büyüsü yapacağımı söylerdim. Ama Scorpius öyle dediği zaman dayanamamıştım. Kalbimin sıkıştığını hissetmiştim. Ben ona böylesine aşıkken o, benimle dalga geçebiliyordu.

"Rose?" Francisco'nun sesiyle başımı hafifçe kaldırdım. Tek görebildiğim mavi ve bronz renkte çizgileri olan kazağının altından çıkmış olan gömleğiydi. Kafamı tekrar kollarımın arasına gömmeden önce "Sende dersine geç kalma." dedim. Yanıma hızla bıraktığı çantasıyla irkildim ve hemen doğruldum.

"Aynı derse giriyoruz." dedi sırada yanımdaki yerini alırken. Bir şey demedim. Geçen yılda Sihir Tarihi dersini birlikte alırdık ve birlikte otururduk. Malfoy aklımı başımdan almasaydı bunu unutmaz ve Francisco’yu kovar gibi gitmesini söylemezdim. Merlin!

“Özür dilerim, unutmuşum.” Dedim kısık bir sesle. Nedense sesim Malfoy’a bağırırken ki gibi güçlü çıkmamıştı.

“Unut gitsin.” Dedi gülümseyerek. Gülümsemesine karşılık vererek başımı eğdim. Ben kucağımdaki kitabın kapağıyla oynarken sessizce bekledik. Beni sevdiğini yeni öğrenmişken onunla ne konuşabilirdim ki? Açıkça beni sevdiğini söylememişti gerçi ama anlamamak için aptal olmak gerekirdi.

“Dersten sonra,” diye lafa başladığında kafamı kaldırıp ona baktım. Bir süre hiçbir şey demeyip dudağını dişledikten sonra gergince güldü. “Boşver ya.” dediğinde başımı tekrardan kitabıma çevirdim. Ne olduğunu sorup söylemesi için onu zorlasam bana çıkma teklif edeceğini biliyordum. Elbette bu da son isteyeceğim şeydi. Her ne kadar Scorpius beni üzse de onu seviyordum ben. 

Sessizlik Profesör Binns’in içeri girmesiyle son bulduğunda kitabımı sıraya koydum ve ilk sayfayı açtım. Sihir Tarihi dersi en sevdiğim dersti. Ve Scorpius’da dahil olmak üzere kimse benim bu dersi dinlememi engelleyemezdi. 

Dersten sonra Francisco ile garipçe vedalaşmamızın ardından ortak salona geçmiştim. Başka zaman olsa ayrılırken ona sarılırdım. Ama bu sefer yalnızca gülümseyip başlarımızı sallamıştık. Ben onunla dost olmayı seviyordum. Bu şekilde aramızın gergin olması beni de üzüyordu.

Kitaplarımı odama bırakmadan şöminenin yanına gittim. Şöminenin sağına asılmış duyuru panosuna iki yeni kağıt asılmıştı. İki kağıtta Çikolata Kurbağası Kartları değişimleriyle ilgiliydi. Hogsmeade gezisiyle ilgili henüz bir duyuru yoktu. 

Yatakhaneye çıkıp kitaplarımı bıraktıktan sonra hızla aşağı indim. Yatakhanedeki kızların bana bakarak fısıldaşması beni yeterince sinirlendiriyordu. Sihir Tarihi’ni gözden geçirmem gerekiyordu. Bunun için kütüphane çalışmak için en doğru yerdi. Ortak salonda da Rumoribus’u okuyup gülen yeterince öğrenci vardı zaten.

Kütüphaneye girdiğimde hızla masaların sonuna gittim. Cam kenarındaki masanın boş olması mucizeden başka bir şey değildi elbette! Oturmadan önce parşömen kağıdı aldım ve hemen masaya kuruldum.

Zümrüt YeşiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin