Deniz Tekin - Gelir Miyim
***
"Selin! Selinn!" Odamın kapısı Ezgi'nin haykırışıyla birlikte açıldığında elimdeki cips paketini bırakıp doğruldum.
"Ne oluyor kızım ya? Sen hangi ara geldin? Duymadım ben kapı sesi falan." Ezgi soluklanarak yanıma geldi ve yatağıma oturdu. Koşmuş olmalıydı çünkü yüzü kıpkırmızıydı.
"Senin kafanın içindekilerden başka bir şeyi duyduğun mu var bu sıralar? Neyse boşver onu da sana çok önemli bir şey söylemem gerek."
"Hangi Allah'ın belası haber geliyor yine acaba?"
"Doruk gidiyormuş." Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım. Neler olduğunu anlamlandırmaya çalışırken "Neden?" diye sordum. Benim yüzümden miydi?
"Bilmiyorum Arda söyledi bana da. Çok kötüymüş Selin. Çocuk yurt dışına çıkıyor halini düşünebiliyor musun?" Başımı iki yana salladım hızlıca. Benim yüzümden böyle bir şeyi yapması saçmaydı. O kadar mı kırmıştım onu?
"Yapabileceğim bir şey yok Selin. O kararını vermiş." Ezgi şaşırdığını belli edercesine gözlerini büyüttü ve "Selin durdurmalısın onu." dedi.
"Hangi sebeple durduracağım Ezgi?" Sorduğum soru havada bir sessizlik oluşturdu. Bir sebebim yoktu onu durduracak.
"Selin ben bir şey söyleyeceğim aslında..." Ezgi'nin kıvranması söyleyeceği şeyi merak etmeme neden olmuştu. Kötü haberleri vermekte üstüne yoktu resmen.
"Acaba diyorum ki... Doruk ve Bilinmeyen, aynı kişi olabilir mi?" Cümlesi kafamda şimşeklerin çakmasına neden olmuştu. Böyle bir ihtimali aklımın ucundan bile geçirmemiştim. Olamazdı ki.
"Saçmalama Ezgi. Bilinmeyen..." Söyleyecek bir şey bulamadım. Kabullenemiyordum bu gerçeği sanki. Ama gerçek, gerçekten var mıydı?
"Yaptığınız, konuştuğunuz şeyleri düşün Selin. Bugün her şey için geç kalmış olabilirsin. Şuanda havaalanına doğru gidiyor olmalı. Sabiha Gökçen. Arda'nın söylediğine göre uçağı 4'te kalkacak. Yani tam 1 saatin var." Ezgi ayağa kalkıp kapıdan çıkarken gözlerim bir noktaya takılmıştı. Söyledikleri saçmaydı, onlar aynı kişi olamazdı.
"Kendini kandırıyorsun Selin." Kendimi inandırmaya çalışıyordum sanki bu cümlemle. Bilinmeyen'in ortalıktan kaybolduğu, annesinin kaza geçirdiği, zaman Doruk da yoktu. Geri döndüğünde çökmüş gibiydi ama her şeyin yolunda olduğunu söylemişti. Sabahları saat kaçta evden çıktığımı biliyordu ama bana herkesten erken çıktığı için öyle söylediğini demişti. Bilinmeyen, benimle ilgili her şeyi biliyordu çünkü yakınımdaydı. Arda son zamanlarda belki de bu yüzden düşünceliydi. Bilinmeyen'i engelledikten sonra öyle olduğunu söylemişti Ezgi. Belki de Doruk'a yardım edemediği içindir o düşünceli hali. Aklıma gelen bir anıyı daha tamamen hatırlamaya çalıştım. Doruk'la birlikte evime kadar yürüdükten sonra ona görüşürüz demiştim ve aynı gün Bilinmeyen'e de bunu söylediğimde 'Aynı gün içerisinde duyduğum ikinci güzel cümle' demişti. Ve en önemli ortaklıkları, ikisi de beni seviyordu.
Gözlerimin dolduğunu hissettim. Ben bunca zaman bunları nasıl görememiştim? Bilinmeyen'in yanı başımda olduğunu nasıl görememiştim? Güvensizlik gözümü kör etmişti. Belki de Yamaç bana bu yüzden körleştin demişti.
Üzerimdekileri umursamadan hızlıca yataktan kalktım ve aşağı indim. Bu sırada saçlarımı çözüp tekrar bağlamaya çalışıyordum. Montumu elime alırken "Anne ben çıkıyorum geleceğim hemen." diye seslendim salona doğru. Üzerimde pijamalarım vardı ama umrumda değildi. Zaman kaybetmek istemiyordum.
Sitenin taksi durağına koşarak vardığımda hemen birine bindim.
"Abi lütfen çok acil beni Sabiha Gökçen Havaalanına götür." Adam başını salladı ve arabayı hareket ettirdi. Gözlerimdeki yaşları durduramıyordum. Bu zamana kadar yaptığım aptallıklara ağlıyordum belki de. Bilinmeyen'e cesaret edip de yollamadığım o son mesajlarda bir şeyden emin olmam gerek, demiştim. Doruk'la ilgili düşüncelerimden emin olmalıydım. Fakat şimdi ikisinin de aynı kişi olabilme ihtimali...
"Daha hızlı lütfen!"
"Trafik var abla bu kadar oluyor." Sıkıntıyla başımı ovuşturdum. Eğer ona yetişemezsem hayatım boyunca yaptığım en büyük aptallığı yapmış olurdum.
"Ne kadar daha yolumuz var?"
"Bir şey kalmadı abla arabayla 10 dakikalık bir yol." Taksimetredeki fiyatı adama uzattım ve hızlıca arabadan indim. Arabaların arasından koşarak geçerken herkes bana deli görmüş gibi bakıyordu. Kimseyi umursayacak durumda değildim, daha hızlı koştum.
Havaalanına vardığımda saatime baktım. 10 dakika gibi bir süre vardı. Şimdiye kadar işlemlerden geçmiş olmalıydı ama ben dualar ediyordum geç gelmiş olsun diye. Yüzüm ter içinde kalmıştı, nefeslerim düzensiz bir şekildeydi, üzerimde pijamalarım vardı ve saçım dağılmış bir topuzdu. Herkesin bana bu şekilde bakıyor olmasına hak veriyordum.
Tabelalara bakarak ilerliyordum fakat onu nasıl bulacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Vaktim daralmıştı, uçağa binmiş bile olabilirdi.
Etrafıma bakarak havaalanının her bir köşesine gidiyordum. Derken Doruk'u üzerini kontrol ederlerken gördüm. Adam başıyla hareket yaptıktan sonra Doruk ilerlemeye devam etti. Koşmaya başladım. Önünde birkaç kişi olması daha yavaş gitmesini sağlıyordu.
Telefonumu çıkardım.
Bilinmeyen kişisinin engelini kaldırdınız.
Selin : Sobe.
Doruk elini cebine atıp telefonunu çıkardı ve benim yazdığım mesajı okudu. Kaşlarını çattığını hissedebiliyordum. Önce başını telefondan kaldırdı daha sonra da sağına ve soluna baktı. Elini telefonuyla birlikte indirirken yavaşça arkasını döndü.
Ve gözleri, gözlerime değdi.
***
Selamm! Yaa sonunda yazdım kavuşmalarını vallaha şu an gelsin diye hızlı hızlı attım bölümleri resmen wkskskskd Nasıl buldunuz bölümü? Umarım sevmişsinizdir.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN IŞIĞI [ Texting ]
Novela Juvenil0537 *** ** ** : Bugün, doğum günün. 0537 *** ** ** : Bugün, doğum günüm. 0537 *** ** ** : On yedinde on sekiz olmak tarifsiz bir duygu.