Jungkook çok az uyumuştu. Yılbaşı sabahındaki küçük bir çocuk gibi heyecanlı ve istekliydi.
Serbest bırakılacağı sabah, saat yedide, kitaplarını ve eşyalarını büyük bir istekle, küçük bir kutuya koymakla meşguldü. Şartlı tahliyesini resmî olarak kanıtlayan kağıt artık onun en değerli eşyasıydı ve herhangi bir şeyin değişmediğinden emin olmak için onu düzenli aralıklarla açıp yeniden okuyordu.
Değişmemişti.
Jungkook'un sivil kıyafetleri, tesise getirildiğinde üstünde olanlardı. Gri Ramones tişörtünün, Bogum'un kuvvetli idmanları sayesinde kollarının ve göğsünün üzerinde artık gergin durduğunu görünce müthiş bir tatmin duydu. Gülümsedi, başını iki yana salladı ve kol kaslarına biraz daha alan yaratmak için tişörtün kollarını çekiştirdi.
Yeni yıkanmış koyu renk kotunu ve siyah botlarını giyerken, "Yok daha neler," dedi. Daha önce kot ve tişörtün içinde hiç bu kadar rahat etmemişti. Sırada yüzükleri vardı. Kalın, gümüş halkayı sağ elinin başparmağına ve Harley Davidson sembolünü sol elinin işaret parmağına taktı.
"Neredeyse hazırsın galiba?"
Jungkook gülümseyerek döndü ve Minsung'un hücresinin açık kapısına yaslandığını gördü.
"Hemen hemen." diye cevap verdi Jungkook kahverengi kemeri kot pantolonunun beline sıkıştırırken. "Ne zaman gidebilirim?"
Minsung saatine baktı. "Kapılar onda açılacak. Hyunjae'yi bekliyoruz."
"Harikaymış." diye mırıldandı Jungkook. Arkasında bir şey bırakıp bırakmadığını görmek için hücresine göz gezdirdi, sonra kutusunu kaldırdı ve kendine doğru çekti.
"Evet..." Minsung ellerini ceplerine soktu. "Küçük hediyeni teslim ettim."
Jungkook, danışmanının bakışlarından kaçındı. "Çok iyi." diye cevap verdi normal bir şekilde. "Verdiğim para yetti mi?"
"Fazlasıyla. Üzerine de tam istediğin şeyi yazdım."
Şeftali'nin kitabı eline alışını düşününce Jungkook'un midesi takla attı. Hediyesini beğenip beğenmediğini merak etti -maksadını aşan bir şey ya da bayağı kaçan bir jest olduğunu düşünmüş olabilir miydi?
"Bir şey soracağım..." diye devam etti Minsung, sağ ayakkabısının ucunu incelerken.
"Ne?" diye sordu Jungkook sertçe.
Minsung bakışlarını kaldırmadan anlayışla gülümsedi. "Sadece bu kadar kısa bir sürede bu kitabı satan bir yer bulmayı nasıl başardığını bilmek istiyorum." diye bitirdi masum bir şekilde omuz silkerek.
Jungkook'un omuzları rahatlayarak çöktü. "Şeftali, Jimin, Bay Park... Ee, yani -lanet olsun, derslerimizden birinde bu kitaptan bahsetmişti. Ben de kütüphanede internetten baktım, kitabı ayırttım. Dışarı çıktığımda alacaktım ama doğum gününün geçen hafta olduğunu söyleyince..." Bakışlarını kaldırdı. Ağırlığını bir ayağından diğerine veriyordu, aşırı gergindi. "Çok önemli bir şey değil dostum. Öyle bakma bana."
Minsung hafif bir kıkırdamanın ardından, "Tek bir kelime bile etmedim yahu. Bence harika bir hediyeymiş. Düşüncelilik etmişsin." dedi.
Jungkook onu şüpheci bakışlarla süzdü. "Gerçekten mi?"
"Gerçekten." diye cevap verdi Minsung sert bir şekilde başını sallayarak. "Bence kesinlikle çok sevmiştir."
Jungkook'un midesi bir daha buruldu. O da böyle olduğunu umuyordu. Kendisi için yaptığı her şeyin ve yanında durmasının ardından onun için yapabileceği en az şey buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wanna Be Your Man • Jikook
FanfictionHüküm giymiş Jeon Jungkook ve geçmişinin önemli bir detayı olan edebiyat öğretmeni Park Jimin'in hikayesi.