Bölüm Şarkısı: Halsey-Without Me
Not: Yerin dibinden yazıyorum.
•••
Jungkook, motoruyla şehrin etrafında ne kadar süre gezdiğinden emin değildi. Bildiği tek şey kemiklerine kadar ıslanmış ve elinde dörtte biri boşalmış bir viski şişesi olduğuydu.
Kala'yı garaja soktu ve park etti. Jungkook motora yaslandı, Jimin'in oturduğu, kendisine sarıldığı, arkasında oturduğu koltuğun üzerinde elini gezdirdi. Eli belirgin bir şekilde titriyordu bu yüzden viskiden büyük bir yudum aldı, boğazını yakması üzerine tıslar gibi bir ses çıkardı. Viskiden aldığı tek rahatlık, yaktığında hala bir şey hissedebildiğini bilmesiydi.
Alay eder gibi güldü ve bir yudum daha aldı. Kahrolası bir yalancı... Kahrolası bir yalancı... Jungkook kurşun gibi ağır ayakları ve boş bedeniyle merdivenlere gitti, dairesinin olduğu altıncı kata çıktı. Bunun ne kadar uzun sürdüğü ya da asansöre binmenin daha kolay olması umrunda değildi. Umrunda olan tek şey viski şişesiyle birlikte yatağa girmek ve günler boyunca uyanmamak için dua etmekti. Omuzuyla katın kapısını açtı, biraz sendeleyerek içeri girerken donakaldı.
Jimin, tortop olmuş, sırılsıklam ve titrer bir halde dairesinin kapısının önünde oturuyordu.
Jungkook bedenini duvara bıraktı. Onu neredeyse felç edecek bir rahatlama duygusu sırtından aşağı ılık su gibi yayıldı. Kızarmış gözlerine rağmen Şeftali daha önce hiç bu kadar güzel görünmemişti.
Sonsuz gibi görünen bir süre boyunca birbirlerine baktılar. Aralarında sessiz kelimeler geçiyordu -o anda durdukları koridora sığmayacak kadar büyük kelimeler. En sonunda, Jungkook sahip olduğunu bilmediği bir güçle duvardan uzaklaştı ve yavaş, tedbirli bir şekilde ona yaklaştı. Jimin zorla ayağa kalkıp, ıslak ve ağır bir halde kendini kapıya bıraktığında Jungkook onun birkaç santim uzağındaydı. Jimin de en az Jungkook kadar yorgun görünüyordu.
Jungkook gözlerini ondan ayırmadan ve tek bir kelime bile etmeden cebinden anahtarını çıkardı ve onun yanından uzanıp kapıyı açtı. Jungkook emin değildi ama onun kendisini kokladığını düşündü. Zaten umrunda değildi. Jimin'in bunu yapmasını istiyordu. Jimin'in hala kendisine vermeye istekli olduğu her şeyini istiyordu.
Eğer kendisi pis, lanet bir yalancıysa, o zaman onun pis lanet yalancısı olacaktı.
Jimin tereddüt etmeden dairenin içine adım attı. Jungkook, viski şişesini tezgahta her şeyin hala fazlasıyla güzel olduğu o sabahtan kalan fincanların yanına bıraktı ve ona dönüp ceketini çıkardı. Jimin sırılsıklamdı ve soğuktan titriyordu.
"Lanet olsun." dedi Jungkook. "Bir havluya ihtiyacın var."
Onun yanından geçip banyoya doğru ilerleyecekti ama Jimin avuçlarını onun beline dayayıp, alnını göğsüne bastırarak olduğu yerde durmasına neden oldu. Bu temasın üzerine Jungkook'un nefesi titredi. Hareket edemiyordu. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Ona en son dokunmaya çalıştığında Jimin çığlık atmış ve koşarak kaçmıştı. Jungkook bir daha böyle bir şeyle baş edemezdi.
İkisi de hareket etmeden durdular. Jimin'in omuzları hıçkırıklarla sarsılıyordu. Jungkook onun sırtını sıvazlamak ya da saçlarına dokunmak istiyordu... ama lanet olsun, buna cesaret edemiyordu.
"Özür dilerim." diye fısıldadı Jimin. Elleriyle Jungkook'un bedeninin yanlarına sıkıca tutunmuştu, Jungkook'un tişörtündeki sular eklemlerinden aşağı akıyordu.
Jungkook'un boğazı düğümlendi.
Jimin yavaşça ellerini onun göğsünde yukarı doğru kaydırıp boynuna çıkardı. Başını kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wanna Be Your Man • Jikook
FanfictionHüküm giymiş Jeon Jungkook ve geçmişinin önemli bir detayı olan edebiyat öğretmeni Park Jimin'in hikayesi.