Bu evden ayrılmak Jimin için çok zordu çünkü iki güne çok fazla şey sığdırmışlardı. Güvenli kabuklarından çıkmayı, Jungkook'dan ayrılmayı hiç istemiyordu ama dışarıda onları bekleyen bir dünya olduğunu biliyordu.
Dönüş yolu sakindi, Jungkook Kala'yla arabasının yanından rüzgar gibi geçip gitmişti. Kendisini fark edip etmediğini bile bilmiyordu ama lanet olsun, o motorun üzerinde seksin vücut bulmuş hali gibi görünüyordu.
Eve geldiğinde Jungkook'a attığı 'ben vardım' mesajından sonra bavulunu yerleştirmeye başladı. Daha birkaç saat öncesinde ayrılmış olmalarına rağmen Jungkook ona geleceğine dair mesaj atınca ayakları yerden kesilmişti. Jimin elindeki bavulunu sürerek resepsiyona yaklaşırken bina görevlesi Sungyeon ona gülümsedi.
"İyi akşamlar Bay Park. Nasılsınız?"
"Eğer adımla hitap etseydin daha iyi olurdum." dedi Jimin şakayla karışık.
"Kusura bakma Jimin."
"Sonrasında arkadaşım Bay Jeon gelecek buraya. Onu yukarı yönlendirir misin?"
Sungyeon bunu kalemle not aldıktan sonra konuştu. "O uzun boylu... dövmeli beyefendi mi?"
Jimin gülümsedi. "Evet o ama göründüğü kadar korkutucu biri değil."
Sungyeon başını salladı. "Sana güveniyorum."
Jimin kahkaha attı. "İyi akşamlar."
"İyi akşamlar Jimin." diye cevapladı Sungyeon şapkasına dokunarak. Jimin arkasını dönüp asansörlere yöneldi. Elini kaldırıp asansörün düğmesine basacaktı ki gördüğü kişiyle anında kabaran öfkesi buna engel oldu.
"Ne işin var burda?" diye çıkıştı Jimin.
Tiffany, Jimin'in tepkisine şaşırmadan soğukkanlılıkla konuştu. "Konuşmak için geldim."
Jimin kahkaha attı. "Seninle konuşacak bir şeyim yok."
Arkasını dönüp çağırma düğmesine bastı, bir an önce gelmesi için içinden sayıklamaya başlamıştı.
"İyi görünüyorsun." diye mırıldandı Tiffany. "Çok iyi görünüyorsun."
"Neden umurunda olsun ki bu?" dedi Jimin duygusuzca. "Beni dinle, geldiğin gibi geri gitsen iyi olur. Git Joohyuk ve Jongwoo'ya anlat, benim kirli çamaşırlarımı duymak için ölüp bittiklerine eminim."
"Buraya geldiğimi bilmiyorlar." dedi Tiffany, güzel kahve gözleri endişeye bulanmıştı. Jongwoo'ya dondurma almaya gidiyorum dedim."
Jimin'in öfkesi yerini soru işaretlerine bıraktı.
"Çok üzgünüm Jimin. Cidden."
Jimin sessiz kaldı. "Eee, sonuç olarak?" diye sorup omuzlarını silkti. Yaptığı ziyaretin sebebini merak ediyordu ama eğer bu bir tuzaksa, ona yardım edecek birisi olsa iyi olurdu.
"Üzgün olduğumu bil istedim."
"Güzel." Asansörün düğmesine tekrar bastı. "Artık vicdanın rahat olduğuna göre gidebilirsin."
Eskiden olsa, Jimin'in bu tavırları en yakın arkadaşının diz çöküp ağlamasına neden olurdu ama lakayt özür aralarındaki sırları yabana atamazdı.
"Ona aşık oldun, değil mi?"
Jimin donup kaldı, gözlerini kırpmadan ona bakmaya başladı, yüzündeki ifadesizliğin bozulmaması için dua ediyordu.
"Seni tanıyorum Jimin." dedi Tiffany kısık sesle. "Bunu görebiliyorum." Birkaç adım atarak yaklaştı ona daha da. "Sana iyi mi? Sana adam gibi davranıyor mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wanna Be Your Man • Jikook
FanfictionHüküm giymiş Jeon Jungkook ve geçmişinin önemli bir detayı olan edebiyat öğretmeni Park Jimin'in hikayesi.