20 | Hayatımdaki en gerçek şeysin.

7.6K 666 362
                                    

Bölüm şarkıları:
•James Arthur-Naked
•Julia Michaels-Jump




•••

"Hayatımı kurtardığın için."

Jungkook donakaldı, çenesi onun pürüzsüz teninin üzerindeydi. Dudakları cevap vermek ister gibi seğirdi ama gerçekten ne söyleyeceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Hafifçe içini çekerek yukarıya doğru çıktı, kollarını onun yüzünün iki yanına yaslayarak yüzünü ellerinin arasına aldı.

"Jimin," diye fısıldadı, burnu onun burnundan birkaç santim ötedeydi. Jimin'in kendisine bakmasını bekledi. "Buradasın." Başparmağını onun pembe yanağında gezdirdi. "Önemli olan tek şey bu."

Jimin'in gözlerindeki çelişki vardı; korku, sevgi, incinme. Jungkook içinde ani bir rahatsızlık hissetti. Jungkook onun yaptıkları şeyden pişman olmadığını biliyordu. Kendisine sarılması, üzerinde olması, kuşağına harika kelimeler fısıldaması bundan emin olmasını sağlamıştı.

Jimin'in önemsediği gerçeği insanların, özellikle de annesinin kendisini nasıl gördüğünü değiştirmeyecekti. O eski bir tutukluydu ve böyle olduğu için de güvenilmez ve beş para etmez bir tip olduğunu düşünüyordu. Güzel kelimeler ya da şık açıklamalar bunu değiştiremezdi. Annesi hiçbir zaman onu başka bir şekilde görmeyecekti. Korkusu onun oğlu için gerçekten ne hissettiğini görmesini engelleyecekti.

Jungkook'un kalbi sıkıştı. Jimin'in mümkün olduğunca uzun süre boyunca kendi yanında kalmasını sağlamak için dua etmek zorundaydı. Onunla daha fazlasını yapmak, daha fazlasını yaşamak istiyordu ve bunun için fedakarlıklara hazırdı. Jimin, önüne çıkabilecek her soruna değerdi ve onun korumak için hep yanında olacaktı.

Jimin banyoya gidip gelerek ikisine de temizlenmek için zaman tanıdıktan sonra yeniden yatağa girdi ve Jungkook'un kolunu omzuna dolayıp kendisini yanına çekmesine izin verdi. Kollarını Jungkook'un etrafına gevşekçe saran Jimin, parmaklarını onun göğüs uçlarında gezdirdi, Jungkook da avuç içiyle Jimin'in sırtında daireler çizdi. Kendi yatağında bir başkasıyla sarılıyor olmasına rağmen, bunun Jimin'le olmasından dolayı hissettiği aşinalık, etraflarındaki battaniyeler kadar sıcaktı.

Jungkook dudaklarını onun başına bastırdı. "Bu akşam nereye gittin?" Onu üzmek istemiyordu ama bunca nefret dolu çığlıktan sonra Jimin'i kapısına getiren şeyin ne olduğunu bilmeyi çok istiyordu. Onun babasına yardım etmesini önlemek yerine hayatını kurtardığını anlamasını tetikleyen ne olmuştu?

"Uzun bir süre dolandım." Parmaklarıyla Jungkook'un bedeninin yan tarafını tuttu. "Ne yapacağımı bilmiyorum. Ben sadece -canım acıyordu. Her yerim."

Jungkook ona daha sıkı sarıldı.

"Sonunda eve gittim." Duraksadı. "Sanırım bir taksiye bindim." Dudakları Jungkook'un teninin üzerinde hareket ediyordu. "Annemi aradım."

Jungkook'un onun omzu üzerindeki eli durdu. "Ne?"

Jimin dudak bükerek güldü. "Biliyorum. Onu aramak için tam bir gerizekalı olmalıyım, değil mi?"

"Şefta-"

"Arayanın ben olduğumu anladığı anda," diye şiddetle sözünü kesti. "büyükannemin evinde olanlardan sonra onu ne kadar hayal kırıklığına uğrattığımdan bahsetmeye başladı. Bana etrafımda olan insanlara, beni önemseyen insanlara karşı nankör olduğumu söyledi. Sadece benim için en iyi olanı istiyormuş da ben çok bencil olduğum ve kendimi sana kaptırdığım için bunu göremiyormuşum da..."

Jungkook yutkundu. "Beni biliyor mu?"

Jimin başını onun omzundan kaldırdı ve ona baktı. O kadar yakındaydı ki Jungkook onu daha iyi görebilmek için başını geriye, yastığa koymak zorunda kaldı.

Wanna Be Your Man • Jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin