Üç saniyelik bir süre. Sadece üç saniye. Barış Muhafızları kapıyı üç saniye sonra kapatsaydı Katniss onu sevdiğimi biliyor olacaktı. Yanılmıştım. Duyması gerekirdi. Belki her şey çok daha farklı olacaktı. En azından bilecekti. Bilerek hareket edecekti.
‘’Yemek gönderdiler,’’ dedi Prim heyecanlı bir sesle.
Gözlerimi kırpıştırarak yaşları kovdum ve başımı kaldırdım. Sadece yemek demek az kalırdı. Haymitch, Katniss ile Peeta’ya gerçek bir ziyafet göndermişti. Çörekler, keçi peyniri, elmalar ve kuzu yahnisi. Katniss mülakatta Capitol’de en sevdiği şeyin kuru erikli kuzu yahnisi olduğunu söylemişti. Gülümsedim.
Şu an tehlike de değillerdi ve benim de yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Katniss’in evinden ayrıldım biraz yürüdüm ve nereye gideceğimi bilemeyerek duraksadım.
Orman. Tabi ki ormana.
Bu karanlıkta ormana biri olmadan gitmek ne kadar doğruydu bilmiyordum. Katniss ile geceleri ya da gün doğmadan ava çıkmayı seviyorduk. Özellikle yaz aylarında. Birbirimizin yanındayken ormandaki en tehlikeli yaratık bile bizi korkutmuyordu. Arkanda birinin olmasının verdiği güven vardı. Çitlerden çok uzaklaşmadım, elli metre kadar ötede ki bir ağacın dibine oturdum. Gökyüzünde çok güzel bir dolunay vardı. Oyunlar başlamadan kısa süre önce Katniss ile geç saatlere kadar ayın doğuşunu izlemiştik. Boğazımda bir yumru vardı. Katniss’i çok özlemiştim. Şu an yanımda olması ve birlikte bizim ormanımızda oturup dolunayı seyretmemiz için her şeyimi verebilirdim. Dolunaya bakarak ‘’Eve dön, Catnip,’’ diye fısıldadım. Belki arenada ki ay ile bizim baktığımız ay aynıydı. Posy’min ‘ay dedesi’ bu sözümü Katniss’e iletirdi. Yüzümde ki buruk gülümsemeyle birlikte başımı eğdim.
Çok uzun bir süre ormanda o ağacın dibinde oturdum. Elimde olsa Mıntıkaya hiç dönmemeyi tercih ederdim ama böyle bir şansım yoktu. Kendimi toparladım ve eve gittim. Posy çoktan uyumuştu ve Rory ile Vick televizyonun başındaydılar. Ekrana bakınca Katniss’in de uyuduğunu gördüm.
‘’Neden yatmadınız?’’ diye sordum.
‘’Bilmiyorum… Yatmadık,’’ dedi Rory. Güldüm ve yanlarına oturdum.
Yorumcular Cato ve Thresh’in kavgasını gösteriyorlardı. Cato ve Thresh’in kavgası mı?
‘’Cato ve Thresh buldular mı birbirini?’’ diye sordum şaşkın bir sesle.
Rory başını salladı. ‘’Evet,’’ dedi. ‘’Thresh öldü.’’
‘’Thresh öldü mü?’’ diye sordum daha şaşkın bir sesle ama cevap vermelerine gerek yoktu. Tam o sırada Thresh’in öldüğü sahne televizyondaydı. Sonra ekrana diğer haraçların Thresh’in öldüğünü öğrendikleri an yansıdı. Katniss’in üzüldüğü açıkça belliydi. Umarım Capitol halkı bunu anlayamayacak kadar aptaldır diye düşündüm. Katniss her ne kadar sert bir kız gibi görünse de şefkatliydi. Rue’nun başında ağlayarak şarkı söylemişti ve şimdide Thresh’e üzülmüştü. Capitol halkına karşı düşmanlarının yasını tutan biri gibi gözükmemesi gerekiyordu. Ona değer veren insanlara o da değer veriyordu. Ne olursa olsun onunla gurur duyuyordum.
Vick, ‘’Kim beklerdi ki Katniss’in arenada birine âşık olacağını,’’ dedi.
Vick sanki kalbime bıçak saplamıştı. Derin bir nefes aldım ama kendime hâkim olamadım. ‘’Bu konuda yorum yapmayın. Onun özel hayatı hiçbirimizi ilgilendirmez,’’ dedim çok sert bir sesle. Vick şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Kekeleyerek, ‘’Tamam,’’ dedi ve hızla ayağa kalktı. ‘’İyi geceler.’’
‘’Vick,’’ dedim ama odanın kapısını kapattığını duydum. Kardeşlerime böyle davranma hakkını bana kim veriyordu? Duygusuz bir şekilde sadece ormanda avlanan çocuk olmak çok kolaydı. Kendime hâkim olamayıp Vick’i üzmüştüm işte. Ellerimi gözlerime bastırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gale'in Gözünden Açlık Oyunları
FanficKitapları hepimiz okuduk. Ama her zaman Katniss'in ne düşündüğünü ve hisettiğini gördük. Bir de Gale'in hissetiklerini görmeliyiz bence. Onun ne zaman mutlu olduğunu, acı çektiğini, Katniss hakkındaki düşüncelerini görmek için hikayeye göz atmanız y...