Kardeşimin böyle bir şey yaşamasını istemiyordum. Kendimden biliyordum. Benim çektiğim acıları çekmemeliydi. Ama insan aşka engel olamazdı. Tek yapabileceğim şey, Rory’nin hislerinin çocuklukta kalmasını ummaktı.
''Rory haklı. Biz kuzen değiliz,'' dedim. Evde ki dört çift göz bana şaşkınlıkla bakıyordu. Tabi ki Katniss'i riske atmayacaktım. ''Ne olursa olsun, kimsenin yanında bunun hakkında konuşmayın. Posy'nin bile. Bu...'' Adeta kekeliyordum. ''Bu oyuna ayak uydurmaktan başka çaremiz yok.
Clara, bize akşam yemeği hazırladı. Ormanda gereğinden fazla vakit geçirmiştim. Aslında iki ailenin evinde de akşam yemeği yaklaşık bir-iki saat önce yeniyordu.
''Evet, bu akşam biraz geç kaldık. Ama sorun değil,'' dedi Clara ve o da sofraya oturdu. Bunun sebebinin ben olduğumu herkes biliyordu ama hiç kimse bir şey söylemedi.
Yemeğimiz çok garip geçiyordu. Prim ve Vick'in morali yerindeydi. Clara her zaman ki gibi suskundu. Rory ile bende sessizce yemeğimizle ilgileniyorduk. Hepimiz yemek boyunca Prim ve Vick'i dinleyip, onlar gülerken zorla gülümsemeye çalıştık.
Bir süre sonra sanırım o evde kalmak canımı acıttığı için daha fazla dayanamadım. Kardeşlerimi de alıp evin yolunu tuttum. Yolda yürürken Vick, ''Aslında kuzen meselesinde çok büyük bir sorun yok. Zaten birbirimize çok yakınız.'' Diye fısıldadı. Rory ile gözlerimiz sadece bir saniyeliğine birbirine değdi, sonra Rory başını eğdi.
''Bu konuyu kapatalım. Neredeyse eve geldik. Posy'nin yanında dikkatli olun,''dedim.
Katniss'in evinde uzun bir süre kaldığımız için eve geldiğimiz de çocukların uykusu çoktan gelmişti. Posy'de çoktan uyumuştu. Rory ve Vick hemen yataklarına gittiler. Televizyonu izleyecek gücü kendimde bulamıyordum.
Annem,''Gale, ben yatıyorum. Sen... Geliyor musun?'' Yüksek ihtimalle cevabımın hayır olacağından emindi. Ama ben onu şaşırtarak ayağa kalktım. ''Geliyorum.''
Annem, bana buruk bir gülümsemeyle baktı. Yatağıma yattığımda yanıma geldi ve yatağıma oturdu. Çocuklar uyuduğu için fısıltıyla, ''Daha iyisin dimi? Sinirin geçti,''dedi.
Hayır, geçmemişti. Yalnızca yerini acıya ve kalp kırıklığına bırakmıştı. Annemi üzmek istemiyordum. ''Evet,'' diye fısıldadım. ''Anne, yorgunum.''
''Tamam,'' diye fısıldayıp gülümsedi. Ayağa kalktı. ''İyi geceler.''
''İyi geceler,'' diye fısıldadım. Ama sesim o kadar zor çıkıyordu ki. Boğazım düğümlenmişti. Anneme yalan söylemiştim. Yorgun değildim. Sadece yalnız kalmak istiyordum.
Bir süre sonra odada ki herkesin uyuduğunu nefes alış verişlerinden anladım. Daha fazla dayanamadım. Gözümden bir yaş süzüldü. Buna nasıl katlanabilirdim bilmiyordum. Ağlarken sesimi duymasınlar diye yüzümü yastığa gömdüm. Gözyaşlarım durmuyordu. Katniss'i kaybetmiştim. Evet, belki ona daha da yakınlaşmıştım. Kuzeni olarak. Ama ben bunu istemiyordum. Âşık olduğum kişinin kuzeni olmak istemiyordum. Buna katlanamazdım.
Pekala, o hala benim sırdaşım, arkadaşım, av ortağımdı. Ama bu kalp kırıklığını engellemiyordu. O benim Catnip'imdi. Her zaman öyle olacaktı. Bunun için aşka gerek yoktu. Ama ya o Peeta ile mutlu olup, av günlerimizi bile unutursa?
Bu düşünceyi hemen aklımdan uzaklaştırdım. Böyle bir şey olmayacaktı. Katniss şöhret delisi değildi. Eminim, eve dönerse hep rahat bırakılmak isteyecekti. Ama kuzeni olarak ilişkimiz artık nasıl yürüyecekti en ufak fikrim yoktu.
Başımı yastığa gömdüğüm ve ağladığım için nefessiz kalmıştım. Başımı yan çevirdim. Yastığım gözyaşlarıyla ıslanmıştı. Kendime hâkim olamayarak, ''Seni seviyorum,'' diye fısıldadım. ''Ama sen bunu asla öğrenemeyeceksin.''
Gözyaşlarımı silip uyumaya çalıştım. Belki iki saat uyumuştum. Daha fazla katlanamıyordum. Gözlerimi her kapattığımda, uykuya her daldığımda onların öpüşmelerini görüyordum.
Hava aydınlanmaya başlamıştı. Hazırlanıp ormana gittim. Hem ailemin hem de Clara ve Prim'in kahvaltıda yiyecek bir şeyleri vardı. Bugün yenisini avlamalıydım. Zaten kafamı dağıtacak başka bir şey yoktu.
Uzun saatler boyunca avlandım. Eve dönerken öğleden sonra olmalıydı. O kadar çok avlanmıştım ki belki bizi iki gün idare ederdi. Ne kadar idare ederse etsin her gün ormana geleceğimden adım gibi emindim. Çünkü kendimi iyi hissettiğim tek yer burasıydı. Ağaçlarla, tertemiz havayla, çağlayan sularla kendime gelebiliyordum.
Önce Hob'a uğradım. Sonra ortada garip bir şeyler olduğunu anladım. Bir tezgâhın önünde büyük bir kalabalık vardı. Ne olduğunu anlamaya çalışarak oraya doğru gittim. Sonra bağrışları duydum. ''Mıntıkamızın bugüne kadar ki en güçlü haraçlarına sizde yardım edin!'' veya ''Talihsiz Âşıklarımız evlerine dönsünler!''
Kalabalığı yararak en öne geçtim. Yağlı Sae ve Darius oradaydı. Darius beni gördü. ''İşte!'' diye bağırdı. ''Alevler İçindeki Kız'ın... Kuzeni.'' Demek bir günde kuzen meselesini benimsemişlerdi. Alkışı hak ediyorlardı. Tabi bu oyunu onlar çevirdikleri için koca bir yumruğu da.
''Darius,''dedim. ''Ne oluyor?''
Yağlı Sae gülerek bana baktı. ''Ne olduğu belli değil mi? Kuzenin ve erkek arkadaşı için para topluyoruz!'' dedi coşkulu bir sesle. Kuzenin ve erkek arkadaşı.
Ama onlara kızamıyordum. Hepsi kendi karnını doyurmaktan bile acizdi. Buna rağmen Katniss ve Peeta için para topluyorlardı.
''Siz...''dedim duraksadım. ''Siz harika insanlarsınız. Katniss ile benim dostum olduğunuz için çok şanslıyız.''
Darius ve Yağlı Sae bu sözüm üstüme iyice heyecanlanmışlardı, sürekli bağırıyorlardı. Ben de kalabalığın arasından geçerek diğer tezgâhlarda avladıklarımın bir kısmını takas ettim, bir kısmını sattım. Elime geçen paranın bir kısmını da kalabalığı yarıp, Yağlı Sae'nin kurduğu tezgâha bıraktım. Yağlı Sae,''Katniss'in en harika dostu sensin.'' dedi ve bana göz kırptı. Daha düne kadar bizim evlilik hayallerimizi kuran insanlar, şimdi kuzen olduğumuza inanıyorlardı. Hayat çok garipti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gale'in Gözünden Açlık Oyunları
Fiksi PenggemarKitapları hepimiz okuduk. Ama her zaman Katniss'in ne düşündüğünü ve hisettiğini gördük. Bir de Gale'in hissetiklerini görmeliyiz bence. Onun ne zaman mutlu olduğunu, acı çektiğini, Katniss hakkındaki düşüncelerini görmek için hikayeye göz atmanız y...