16.BÖLÜM "KORKU FİLMİ MAĞDURLARI"

228K 3.4K 268
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR💐

"Bekle beni gamzeli, geliyorum."

Yağız'ın kendinden emin çıkan sesini işitmek korkumu çok azıcık da olsa dindirmişti. En azından buraya gelecekti ve şu korku filmi saçmalığına bir son verecektim.

            "İnanamıyorum sana Afra ya! Satıcısın kızım sen!"

            "Sus Buket ya! On saat konuşacağına kalkıp da ışığı açsaydın." Küfrederek ayağa kalkıp duvara doğru ilerlediğinde bize sayıp sövmeye devam ediyordu. "Başlayacağım size de korku filminize de korkunuza da! Manyak mısınız nesiniz ya!" Ardından çığlık attığında görmesem de geri çekildiğini hissetmiştim.

            "Ne oldu Buket ya ne oldu!" Diye bağırdım.

            "Işık açılmıyor! Yani açılıyor da yanmıyor! Etraf karanlık!"

            Pelinle birbirimize sarılarak tepiniyor, çığlığımızı iyice coşturuyorduk. Birden ortalığın aydınlanmasıyla gözlerimi kırpıştırdım. Kısa süreli de olsa gözlerim karanlığa hemen alışmış, aydınlık canımı yakmıştı. Buket ışığın anahtarının hemen önünde duruyor, göğsünün altında bağladığı kollarıyla hayretle bize bakıyordu. İri gözlerini devirdi. "Siz gerçekten de salaksınız!" Tekrardan koltuğa geçip oturduğunda ışık açılmıyor diye şaka yaptığını anlamam biraz uzun sürmüştü.

            Korkudan kısa süre içerisinde öyle çok çarpık düşünce zihnime ihtilal etmişti ki algılamam biraz zaman alıyordu. Bir süre sonra kapı çaldığında Buket gıcıklık yaptığı için Pelin'le koşarak gidip açmıştık.

            Aralanan kapıdan o sağlam bedenini gördüğüm an mideme kramplar girmeye başlamıştı. Gözlerim irice açıldığında yanaklarımın ısındığını hissettim. Biraz uzamış saçları dağınık olan eşofmanlı Yağız çok tatlı duruyordu. Arkasından Buğra çıktığında şaşırmıştım. Onun gelmesini beklemiyordum.

            "Gidelim gamzeli." Dediğinde içeriden Buket'in böğürmesi duyuldu.

            "Hemen gidiyor musun Afra ya!" Tabi, eşantiyon Buğra'yı görmediği için o şekilde konuşmuştu. Biz garip bir ifadeyle ona bakıyorken açıklama gereği duymuş olacak ki omuzlarını kaldırıp indirdi. "Yağız da kalıyordum. Birden kalkınca bende gideyim dedim." Sertçe yutkunarak Pelin'e döndüğümde sıkıntıyla soluyordum. Onları eve almak isteyecek miydi?

            Varla yok arasında kafasını salladı. "Bir kahve içer misiniz?" İçten içe korkusunu atamadığı için belli ki gelmeleri onun için de iyi olmuştu. Geri çekildiğimizde içeri girecekken arkalarından Berat'ı gördüm. Suratımdaki şaşkınlığı fark edince neşeyle şakıdı. "Kambersiz düğün olmazdı değil mi?" Dedikten sonra içeri herkesten önce daldığında Yağız'la beraber geride kalmıştık.

            "İnekli pijamaların çok yakışmış." Yakıcı sesini duyunca irkilerek ona döndüm, bakışlarım buz kesmişti. Ardından çenemi eğip kaşlarımı kaldırarak giyindiğim bol, dil çıkaran ineklerin olduğu pijamama baktım. Fazla çocuksu ve evet, berbattı. Utanarak yere baktığımda devam etti. "Bundan sonra sana sıçan yerine inek mi demeliyim?"

            "Sadece onun duyabileceği bir ses tonuyla sessizce mırıldanarak koridorda ilerlemeye devam ettim. "Aslında seni sembol etmesi için öküz olan pijamamı giyecektim ama bulamadığım için ondan sonraki büyük baş hayvan olarak inekli olanı giydim."

            Ve evet. Kesinlikle ben de bir gol atmıştım.

            Hayvani bir şekilde sırıttığında ürperdim. Ardından kafasını bana doğru yaklaştırarak sesini daha fazla kıstı. "Üzerinde olmam için pijamalarla kendini avutmana gerek yoktu. Söyleseydin bunu seve seve yapardım."

KARANLIĞIN İNCİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin