Günümüz 10

35 2 2
                                    

  

     Yavuz, sırtında taşıdığı çuvalı Oğuz'un kafasına indirmeyi düşünüp duruyordu. Ne yaparsa yapsın bu fikri kafasından atamıyordu. Sırtına batan şişelere mi yansın yoksa Kasım ayının soğuğunda donan ellerine mi?

    Bu kaçıncıydı ya kaçıncı? Allah'ın cezası, adi, pislik herif. İyi ki bi teselli etmek için ne istiyorsun söyle yapayım demişti. Demez olaydı. Dili buza yapışıp kopsa daha iyiydi. Hatta yemek yerken onu da yutaydı ya.

    Nihayet işkencesinin sonuna gelmişti. Geçende adamlardan sopa yedikleri yerdelerdi yine ve önlerinde iki çuval dolusu cam şişe. Ulan bu herif çuvalı taşırken gıkını bile çıkarmamıştı ya. Nasıl bir hiddetse artık.

    Yine de çenesini bugünlük tutacaktı. Çünkü Oğuz yine o meşhur isyan günlerinden birindeydi.

     Yavuz, fabrikanın duvarına boş boş bakan Oğuz'u izledi bir süre. Bir yandan da insanın yüzünde mimik oynamadan gözyaşları nasıl akabilir diye düşünüyordu. Yavuz ömründe bir kaç kez ağlamasına rağmen ağladığında ağzını toparlayamaz, sümüklerini çekmekten rahat ağlayamazdı.

    "Aaaaahhhhh!"

   Oğuz'un bağırışıyla birden yerinde zıpladı. Oğuz ilk şişeyi duvara fırlatmıştı bile. Ardından ilk çuvalı teker teker hiç durmadan atıp kırdı.

     Başkası olsa arkadaşının yanında ağlamazdı. Fakat Yavuz Oğuz'un kendisini neden kovmadığını çok iyi biliyordu.
   Birincisi ;elbette toplanacak cam kırıkları için.
    İkincisiyse ; kinini kusabilmek için - ki kendisine doğru gelen Oğuz'u görünce ikinci kısmın başladığını anladı.

    Hırsla yakalarına yapışan arkadaşını sakinleştirmek için hiçbir şey yapmadı. Oğuz ise bir yandan ağlıyor, bir yandan bağırıyordu?

     "Neden? Neden? Neden? Neden?"

    Yavuz artık dengesini kaybetmeye başlayınca Oğuz'u ittirdi. Konuşmaması gerektiğini biliyordu ama işte yutulasıca dili yok muydu.

     "Neden bir sürtüğü seviyorum diye mi soruyorsun?"

   Gözlerinden adeta ateş fışkıran Oğuz Yavuz'u ittirdi ve "Kapa çeneni. Ona öyle deme. Deme." diye bağırdı.

   Yavuz düşmekten son anda kurtulup çuvalından bir şişe aldı ve duvara fırlattı.           "İçin rahatlayacaksa dövüşelim. Vur bana! Ama gerçek bu. O kız senin sevgini haketmiyor."

    Oğuz yumruğunu kaldırıp tam arkadaşına vuracakken vazgeçti. "Doğru haketmiyor. Ama yine de seviyorum. Ne yaparsa yapsın aşkım bitmiyor."

    Yavuz arkadaşının kafasına vurup " Gerizekalı, hastasın sen. Bu sevgi değil. Olamaz. Sen takmışsın bu kıza git tedavi ol manyak. Daha ne kadar gözünün önünde başkalarıyla sevişmelerini izleyeceksin. Sana inadına yapıyor görmüyor musun? Sırf canını acıtmak için."

    Duvara bir şişe daha fırlatan Oğuz bağırmaya devam etti.

" Hayır, canımı acıtmak için değil. Ondan nefret edeyim diye öyle yapıyor. Onu tanıyorum. Birilerinin onu sevmesine katlanamıyor, gerçek olduğuna inanmıyor, beni böyle uzaklaştırmaya çalışıyor, çünkü kendini sevilmeye layık görmüyor."

    Sonra iyice Yavuz'un burnunun dibine girip devam etti." Ben onu sevmekten vazgeçmem. Ben onu sevmeye karar verdiğimde bir kadını sevmenin ne olduğunu bile bilmiyordum. O da beni sevecek. Bir gün sevecek biliyorum. Beklemek zorundayım. "

    Yavuz arkadaşının omzuna elini attı. " Peki ne zamana kadar dayanabileceksin. Ne zamana kadar kenarlarda kıskançlığından şişe kırmaya devam edeceksin. Sen daha ona bir kez bile dokunmamışken başkalarının zevk oyuncağı olmasına ne kadar sessiz kalabileceksin?"

Hatırla (Askıda) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin