Geçmiş 5

14 0 0
                                    

   
     "Baba!"

    Hikmet okuduğu gazeteden başını kaldırıp kapının eşiğinden kafasını yarım uzatmış oğluna baktı. Bir gözü ve bir kolundan başka bir de ayağının ucu görünüyordu. Anlaşılan bişey isteyecekti.

     "Gel oğlum söyle bakalım."
  Oğuz hevesle odaya dalıp babasının yanına oturdu.

     "Sudokuyu ben çözebilir miyim baba?"

   Hikmet oğluna yan gözle bakıp biraz da uğraşmak adına,
    "Hayır hepsi benim,veremem." dedi.

   Oğuz biraz yerinde kaykılıp dudağını büzdü.
    "Ama dünkünü vermiştin."

   Hikmet başını olumlu anlamda sallayarak,
    "Evet. Ve sen de onları çözmedin." dedi.

    Oğuz hemen yerinden fırlayarak koştu ve biraz sonra elinde dünkü gazetenin bulmaca ekiyle geldi.

    "Hepsini çözdüm bi kere. Ne var ki bunda. Benim planlarımın yanında bu çocuk oyuncağı."

    Hikmet oğlunun elinden kontrol etmek için bulmacayı alırken bir yandan da gözlerini devirdi. Oğlu hayatını planlamaya takmıştı. Ve ne derse desin onu bundan vazgeçirememişti. Hayatımızın planlandığı gibi gidemeyeceğini elbet bir gün öğrenecekti. Ama yine de bir baba olarak bunu yıkıcı yoldan öğrenmemesini diliyordu.

    Oğlunun hiç yanlışsız çözdüğü bulmacaya bakan Hikmet, gururdan gözleri yaşarırken kendisine böyle bir evlat nasip ettiği için Allah'a şükrediyordu. Oğlunun sosyal becerileri sıfır olsa da en azından ileride başarılı bir adam olacağı belliydi.

    "Pekala, hepsi doğru. Al bakalım bunları da çöz." Gazeteyi kaptığı gibi odadan fırlayan Oğuz koşarken kolunu kapının çerçevesine çarptıysa da ufak bir acı nidası dışında hiç ses çıkarmamıştı.

    Ev yine biraz önceki sessizliğe büründüğünde, Hikmet karısının gün toplantısından ne zaman döneceğini merak ederek saate baktı. Daha bir saat geçmiş olduğunu görünce tekrardan gazetesine döndü.

    Aradan beş dakika geçmemişti ki yan evden komşusunun bağırışını duydu.

    "Sedef beni delirtme. Sana sarma yapamam ben. Bilmiyorum nasıl yapıldığını."

    Ağlayan küçük kız bağırarak babasına cevap verdi.

    "Annem biliyordu. Banane ben sarma istiyorum. Makarnadan bıktım. Annemi kovmasaydın o bize yapardı şimdi."

    "Kes sesini! Sana annenden bahsetmek yok dedim. O öldü."

    "Ölmedi bi kere. O zaman ben de İsmet teyzeden isterim o bana yapar sarma."

   " Sedef! Sedef gel buraya. Sedef! "

    Hikmet duyduğu kavgayla şaşırmış bir halde otururken kapı çalındı. Gelen Sedef olmalıydı. Yerinden az önceki şok halini üzerinden atarak kalktı ve kapıyı açtı.

    Kapıyı açmasıyla küçük kızın bacaklarına sarılması bir oldu.

  " Hikmet amca, İsmet teyze evde mi?"

   Hikmet bahçe kapısını açmaya çalışan komşusunu görünce az önceki kavgayı duymamış gibi yaparak küçük kıza cevap verdi.

    "Yok. Bişey mi oldu güzel kızım, niye ağlıyorsun söyle bakalım."

    İsmet'in evde olmadığını duyan kız omuzlarını silkerek Hikmet'in bacağını bıraktı ve arkasını döndü. Kızın kendinden çekindiğini anlayan Hikmet kızın seviyesine eğilerek " Oğuz'un yanına gitmek ister misin? Hem biz de şimdi yemek yiyecektik birlikte yeriz." dedi.

    Küçük kız yanına kadar gelen babasına kızgın bir bakış atarak "Sağol Hikmet amca ama biz babamla yedik. Tokuz yani. Ama eğer yemekte sarma varsa kalırım ben." dedi.

   Hikmet gururundan ödün vermeden sarma isteyen kıza sevgiyle baktı. Büyüyünce çok güçlü bir kız olacağı belliydi.

   "Sarma yok ama İsmet teyzen gün toplantısında. Orda mutlaka sarma vardır. Oğuz'u yollar istetirim şimdi olur mu?"

    Küçük kız ufak bir sevinç nidası atarak babasına dönüp dil çıkardı.

    "Sen git o iğrenç makarnanı ye ben yemem onu."

    Hikmet komşusunun ne yapacağını bilemeyen haline bakıp ona acıdı. Tek başına kız babalığı yapmak oldukça zor olmalıydı. Sedef'i içeri yollayıp Oğuz'u çağırttırdı. Karısına varsa çocuklardan eve dört kişilik sarma yollamasını isteyen bir pusula yazdı ve Oğuz 'u iki sokak ötedeki toplantı evine yolladı. Sonra da komşusunu bahçedeki masaya  çağırdı.

   Oğuz bir koşu gelip Sedef ve sarmalarla beraber içeri girdiklerinde iki komşu havadan sudan konuşuyorlardı. Hikmet dayanamayıp

    "Kız babası olmak zor değil mi?" diye soruverdi.

   "Zor olan baba olmak, hele de erkek gibi bir kızın babası. Offf! Sen de kusura bakma Hikmet bey, sarma diye tutturdu. Ne yapacağımı bilemedim."

  Komşusunun söylediğine içerleyen Hikmet ;
   "Aaaa aramızda kusur olur mu Necati bey, çocuk onlar. Hem bir daha böyle bişey olursa mutlaka bize söyle, İsmet kızın istediği yemeği yapar. Hem senin alfabeli önlüğü bize ayırttığını unutmadım daha." dedi.

   Necati ise iyice mahcup olarak başını eğdi.
  " Sizin bize yaptıklarınızdan sonra lafı olmaz. Sağolsun İsmet bacım bana kardeşlik, kızıma da annelik yapıyor. Allah razı olsun. "
 
   " Öyle deme Necati bey o önlük bizi bir senelik ' alfabeli önlük almadınız' çilesinden kurtardı."

    Hikmet komşusunun mahcubiyetini biraz yatıştırdığını umarak komşusuna sarma ikram ederken Sedef evin kapısından fırlayarak babasının arkasına saklandı.

    Hikmet ile Necati ne olduğunu anlamaya çalışırlarken Oğuz elinde sudokusuyla ağlayarak kapıdan yanlarından geldi.

     "Baba o büyücü, dikkat et!"

    Sedef'in söylediğiyle daha da çok ağlayan Oğuz elindeki gazeteyi atarak bağırdı.

    "Ben büyücü falan değilim tamam m? Bu bi kere bulmaca."

   Hikmet ağzı bir karış açık olanları anlamaya çalışırken Sedef bombayı patlattı.

   "Hayır baba tıpkı o filmdeki gibi karelere sayılar yapıyor baksana. Oğuz da büyülü sudoku ustası."

   Hikmet ve Necati bir anlık bir bakışmadan sonra aynı anda kahkahayı bastılar.

    Necati biraz sakinleşince güldükleri için iyice kızmış olan kızına döndü.

   " Kızım o bir mecaz. Yani büyülü derken herkesten daha hızlı bir şekilde bulmacayı çözdüğü için. Onun gibi çözebilen yokmuş o yüzden. Yoksa büyü falan palavra bunlar."

   Suratının kırmızılığı biraz yatışan Sedef babasına çıkıştı.
    " Hayır, bi kere büyü gerçek. Sen dememiş miydin annen o adama büyülendiği için bizi bıraktı diye. "
  Sedef'in söylediklerinden sonra oluşan sessizlik, komşusunun ne yapacağını ne diyeceğini bilemeyen haliyle daha da büyüdü.

   Hikmet ise duydukları karşısında ne yapması gerektiğini bilemeyerek bir süre etrafa bakındı ve çocukları göndermenin en iyisi olacağını düşünerek ;
  " Sedef, Oğuz hadi bakalım siz içeri geçin." Sedef'in bir an itiraz edeceğini anladığı için " İçerde buzdolabında çikolata var. Hadi bakalım, gidin onları yiyin. Hem çizgifilm saati." diyerek çocukları yolladı.

   Çikolata ve çizgifilmi duyan çocuklar koşa koşa gülerek içeri gittiklerinde Necati birden ayağa fırladı ve kızını sonra yollamaları ve sarmalar için teşekkür ettiğini geveleyen bişeyler söyleyerek hızla bahçeden çıktı ve sokağın sonunda gözden kayboldu.

    İşte o an herşeyin değişmeye başladığı andı. Oğuz'un umutsuz bir aşka Sedef'in ise belirsizlik yoluna düştüğü o an.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 19, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hatırla (Askıda) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin