calico~
eve döndüğümde ona mesaj atmadım. hatta telefonumu elime bile almadım. öylece yattım ama uyuyamadım.
onu neden gereğinden fazla öptüğümü düşündüm. neden ona dokunduğumu, neden saçlarıyla oynadığımı ve neden onu kokladığımı düşündüm. bunlara gerek bile olmamıştı halbuki. park jimin o barda savunmasızca karşımdaydı ve hiçbir şey demeden onu öpseydim bile geri çekilmeyeceğine emindim.
birkaç kere telefonumu sadece ekranından kontrol etmiş ve onun da mesaj atmadığını görmüştüm. gerçi umrumda da değildi.
onu öptüğüm gibi tek kelime etmeden bardan çıkmış ve onun çıkmasını beklemiştim. sonra içeriye tekrar girip barmenden kameramı almıştım. tam gidecekken beni durdurmuş ve aynen şöyle demişti : "çok dağılmış gözüküyordu. gözünü kollarına sildiğini gördüm."
bu da tüm gece aklımı kurcalamıştı. neden ağlamıştı ki? ona kötü mü hissettirmiştim ya da onu taciz mi etmiştim? eğer beni bir kere bile itseydi ondan hemen uzaklaşabilirdim ama bana karşılık bile vermişti.
sonra park jimin'i bu kadar düşünmenin oldukça saçmalığı kafama dank etmiş, bira içip televizyon karşısında sızmıştım.
sabah okula yine geç gitmiştim. birkaç önemsiz derse girip uyumuş ve öğle arasında iki çocuğu altı ve sekiz numarayla dövmüştüm. sekiz numara elimi biraz acıtmıştı. eve dönerken bandaj alacak kadar acıtmıştı.
tüm bu süre zarfında park jimin'i bir kere bile görmemiştim. gözüm onu aramıştı çünkü dünden sonra nasıl bir ruh haline bürüneceğini merak etmiştim. ama ya gelmemişti ya da ortalığa çıkmamıştı.
eve döndüğümde ona mesaj atmaya karar vermiştim. telefonumu çıkartmış ve bir şeyler yazıp silmiş, yazıp silmiştim. en sonunda daha fazla düşünmeden bir şey yazdım.
naber?
cevap vermemişti. ne yapıyor olduğunu merak etmiştim ya da iyi olup olmadığını. dün barmenin söylediklerindem sonra hala kötü olduğuna dair içimde bir his vardı.
kalkıp resim çizmek için odama geçtim. perdeyi açıp camın kenarına oturdum ve yine aklımda o varken bir şeyler karaladım. yine ellerim otomatikman bir şeyler çizmişti ben komut vermeden ve bilincim yerine geldiğinde yine bir sike benzemeyen resmi öteki bir sike benzemeyen resmin yanına atmıştım. sonra sıkılıp üstümü değişmiş ve bizim bara gitmiştim.
çocuklar da ordaydı ama onları esgeçip çoğunlukla wonho'yla konuştum. wonho da bizim okulda ve o da konservatuardaydı. o an aklıma bugün jimin'in gelip gelmediğini sormak geldi. sonra neden bu kadar umursadığımı düşünüp vazgeçtim. ama sonra soruyu kendi tarzımla sorabileceğimi düşünüp karar verdim.
"baksana, sizin sınıftaki dövdüğüm çocuk bugün derse geldi mi?"
wonho elindeki havluyla bardağı kurularken tek kaşını kaldırmış ve sırıtan bir ifadeyle sordu. "dövdüğün hangi çocuk?"
yüzümü buruşturdum. o kadar da fazla çocuk dövmüyordum. "jimin. park jimin."
derin bir nefes alıp düşünürmüş gibi yaptı. "hayır. onu görmedim."
omuz silkip boşverdim. belki de sadece gelmemişti. neden beni ilgilendirsindi ki?
-
gece uyuyamadığım için jimin'e bir mesaj daha atmaya karar verdim. normalde umrumda olmazdı ama barmenin dedikleri kafama fazla takmıştım. neden ağladığını, benim için neden ağladığını bilmek istiyordum. iyi olup olmadığını bilmeliydim.
konuşmasak da olur,
sadece iyi olup olmadığını bilmek istiyorum.
aptal cesareti olan aptal
bunu neden umursayasın ki?
bunu ben de bilmiyordum. ama park jimin'i kötü bir anında mahvetmek istemezdim. ya da ister miydim? hayır, mutlu olduğu bir anda onu yerle bir etmek isterdim. bundan dolayı rolüme büründüm.
çünkü arkadaşınım.
çünkü iyi olup olmadığını bilmeliyim.
teşekkürler.
iyiyim.
sadece bir süre konuşmak istemiyorum.
nedenini soran bir mesaj atacaktım ki sildim. umrumda bile değildi. elimde zaten onunla ilgili bir koz vardı. artık onunla konuşmasam da olurdu.
tamam.
-
sabah kalktığımda uyanıp ona mesaj attım. bunu neden yaptığıma dair zerre bir fikrim yoktu. üstelik artık onunla konuşmak istemesem de ona yazmıştım. onla konuşacak bir nedenim artık olmasa bike yazmıştım. sinirlensem de o bana geri cevap yazdığında sinirim geçmişti.
günaydın jiminie, umarım bugün iyi hissedip okula gidersin.
çünkü yazdığı mesaj paniklememe sebep olmuştu.
aptal cesareti olan aptal
dün okula gitmediğimi nereden biliyorsun?
çok fazla bekleyip şüpheli durumuna düşmemek için hemen cevap yazmıştım.
tahmin ettim hahah
kötüysen nasıl okula gidebilirsin ki???
haklısın😸
durumu kurtardığımı görünce rahatlamış ve bana eskisi gibi gönderdiği kedi emojisini şirin bulmuştum. jimin'in kedisinin nasıl göründüğünü merak etmiştim ve bunu ona söylediğimde bana hemen kedisinin fotoğrafını atmıştı.
üç renkli kedisinin calico kedisi olduğunu söylemiş ve yaşı, kilosu ve huyları hakkında da bir ton konuşmuştu. bu beni normalde rahatsız ederdi ama o an anlattığı heyecanı ve mutluluğu sezmiş, onu bölmemiştim. hatta tatlı bulmuştum. kedisi tatlıydı. ve kendisi de..belki tatlıydı.konuşmayı aniden keserek yattım. yattım ve saçma düşüncelere daldım. çok saçma düşüncelerdi. mesela onun gerçekten iyi biri olduğunu düşündüm ya da iyi insanların olabileceğini. bu saçma iki düşünceyi hayatımdaki tüm insanları sorgulayarak akşama kadar düşündüm. sonuca varamadan yine aptallaştığımı anladığımda kalktım ve çikolata yedim. bira içecek havam yoktu.
tekrar yatağa döndüğümde bu sefer düşünmekten kaçmak için uyudum. zorlansam da sonunda uyumuştum.
~
yunmin bir kedi miyav
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mess, loser | yoonmin ✔
Fiksi Penggemarbeni darmadağın etmiştin. beni kendime getirmiştin.