8.Bölüm

404 26 80
                                    

1 ay sonra

Gülümseyerek fotoğraflara bakarken bir fotoğraf yere düştü eğilip onu alırken hala gülümsüyordum. Hayatımda gördüğüm en iyi şeylerden biri buydu sanırım, Jongdae'nin küçüklük halleri. Başka birileri korkutucu bulabilirdi ama bana göre en tatlış fotoğraflardı. Gözlerinin rengi değiştiği sırada çekilen fotoğrafları ve Delta olmasından dolayı 10 yaşında ki dönüşmüş hali küçük denemiycek kadar büyük, büyük denemiyecek kadar küçüktü. Sevimli hem de çok fazla. Fotoğraflarda genelde sinirliydi çünkü o fotoğraf çekinmeyi sevmiyordu, bunu deneyerek de öğrenmiştim. Esnerken boynumu çıtlatıp gerindim. Ağzım bir karış açık esnerken aklıma gelen fikirle esnemeyi bırakıp ayaklandım kendime sıcak bir kahve yapacaktım. Jongdae ve ben artık yanyana olmasakta birbirimizle konuşabiliyorduk, inanılmaz bir şey bu hem de fazlasıyla. Ben pek hakim olamasamda, o bütün yükü alıp konuşmama yardım ediyordu. Kapı çaldığından elimdeki fotoğraf albümünü kapadım, sanırım bunu çekmeceye koymalıyım. Albümü bırakıp kapıyı açmak için seri adımlar attım. Dışardan gelen iğrenç kokuyla bir süre burnumu tuttum. Koku alma duyumun gelişmesi çok zor durumda bırakıyor beni, yüzümü buruşturdum. Kapıyı açıcakken duraksadım o... o Jongdae veya Sehun değil. Kapıdan uzaklaşırken ayaklarım birbirine dolandı ve yeri boyladım sinirle yerimden kalkmaya çalışırken büyük bir gürültü ile kapı parçalara ayrıldı. Vücuduma gelen bir kaç parça tahta ve demirle inlememek için dişlerimi sıktım. Ayaklanacağım sırada sırtımda ki baskı ile tekrar yüzüstü yere yapıştım. Kaşım açılmıştı muhtemelen ve kapanmasıda biraz zordu. Jongdae olmadan  yara kapansa dahi izi kalırdı. İçimde ki korku git gide daha fazla büyürken acıdan farkedemeğim o koku tekrar burun deliklerimi sızlattı.

"Güzel ama aciz ve zayıf bunu istediklerine emin miyiz? Baksanıza daha yerinden bile kalkamıyor AĞHAĞHAĞHA"

İğrenç sesi ve kahkası ile tiksinti ile ayaklanmaya çalıştım, kurdum içeride deliriyordu ama daha onunla bir bütün bile olamamışken nasıl olurda içimden çıkmasına izin verirdim. Jongdae yanımdayken kontrol benim elimde oluyordu ama o olmayınca kontrolü kaybediyordum. Kollarım arkamdan sertçe birleştirildiğinde ellerimi kurtarmaya çalıştım, canım acıyordu hemde hiç olmadığı kadar bileklerimi sanki kesiyorlarmış gibi bir acıydı bu, inleyerek ellerimi çekmeye çalırken kafamı ittirdi. Arkamdakilerden biri

"KIPIRDAMA PİÇ"

"BIRAK BENİ NE İSTİYORSUNUZ BENDEN JOngdae sizi bulu- ahh-"

Sesim ve görüş alanım kaybolurken bir anda vücudum derin bir uykuya geçiş yaptı...

❄*❄*❄

Vücudumda ki sızlamalarla inleyerek gözlerimi açmaya çalıştım. Bir süre hiç bir şeyi göremediğimde, sertçe gözlerimi kapatıp tekrar açtım. Bilincim tam olarak yerine geldiğinde bulunduğum ortamı, bulunduğum şekli daha yeni anlayabilmiştim. Leş gibi kokan iğrenç bir odada ellerim yukaradan zincirlerle bağlıydı. Ellerimi çekiştirmeye çalışınca yeniden inlemek zorunda kaldım, bileklerim yanıyordu. Kafamı yukarı kaldırıp bakmaya çalıştığımda kanıyordu ve resmen kızarmış yağa atılan su sesi gibi ses çıkarıyordu. Gözlerim dolmaya başladığında ağlamamak için gözlerimi kapadım...

2 saat sonra

Sona yaklaşıyormuş gibi hissediyordum. Bileklerimde ki acı dinmek yerine katlanarak artıyordu, susamıştım ve Jongdae ile iletişim kuramıyordum. Geçen saatlerde o kadar fazla uğraşmıştım ama yine de onunla konuşamamıştım, kurdum artık ses çıkarmıyordu sanki bana küsmüştü ve gitmişti. İçimde ki acı daha fazla artarken, demir kapı gürültüyle açıldı çıkan yüksek sesten ya da bana daha yüksek gelen sesten dolayı yüzümü buruşturdum. Gözlerimi açamıyordum, yorgunluktan. Bedenimin ittirilmesi ile bileklerim zincirlere baskı uyguladı. Tekrar kanamaya başlamış olması büyük bir olasılıktı. Kahkaha sesi ve bir sürü konuşma sesi geliyordu ama anladığım hiç bir şey yoktu. Diz kapaklarımın arkasından darbe yediğimde, ayaklarımın üstünde durmak zorlaşmıştı ve bu da kollarımda daha fazla baskı demekti. İnleye inleye ayağa kalkmaya çalışırken karın boşluğuma bir yumruk yedim. Bu olanların neden olduğunu dahi bilmiyordum ama canım çok yanıyordu bilincim kapanırken son hissetiğim yeni bir darbeydi.

1 saat sonra

İçinde ki gücü saklama diren ve onu içinden çıkar. Zincirlere vurduğun o kurdu, serbest bırak gücün seni kurtaracak. Seni bekleyen Delta için uyan ve diren aşkın ve kaderin için savaş...

Bilincim yerine tam olarak geldiğinde içimde ki sese ayak uydurdum. Canımı acıta acıta ayaklarımın üzerinde durdum. Kapalı gözlerimle içimde ki kurda seslendim. Onlarca kez denememe rağmen olmamıştı. Yeniden deneyeceğim sırada Jongdae aklıma geldi, dedikleri beynimde dönüyordu.

"Kurduna kendini duyurmak istediğin zaman her şeyi unut sadece ona odaklan o seni duyacaktır, kendini kaybetmekten korkarsan sana cevap vermeyecektir Minseok tamam mı? korkma sakın, korkarsan seni duymayacaktır"

İçimde ki korkuyu boşverip Jongdae'nin dediklerini yaptım. O beni bekliyordu yalnız bırakamazdım. Herşeyi unutup sadece kurdumu düşünmeye başladım. Bir kaç dakika sonra hırlama sesi odada yayıldığında gülümsedim, elimi sıktığımda odadan soğuk bir esinti geçti. Bileğimde ki demir buzlanmaya başladığında yan bir gülüş attım. Odanın kapısına kadar her yer buzlandığında, yumruk yaptığım ellerimi hızlıca birbirine doğru çektim. Zincirler parçalanırken bileğimde ki yaraları hissetmiyordum. Görüş açım kırmızılaşmaya başladığında, kendimi kurduma teslim ettim.[Y/N:Medyaya gözlerini koydum ama isteyen farklı düşünebilir sizin hayal dünyanız karışamam.] Kapıya tekme atarak açıp dışarı çıktım. Karşıma çıkan herkesin yere yığılmasını seyrediyordum. Kurdum ön plandaydı ben sadece eskiden onun yaptığı gibi olanları izliyordum. Donduruyordu muhtemelen hepsini, dönüşümüm şu an yarı kurt halindeydi ama bunun sadece bir kaç dakikalık olduğunu öğrenmiştim. Sonunda kemiklerim irileşmeye başladığında, kendimi hiç kasmadan sakince dönüşümün bitmesini sağladım, bunu Jongdae söylemişti. Etrafta ki bize doğru gelen emiciler düzgün bir tabirle vampirler durmuştu gözleri kürkümdeydi, geriye doğru adımlamaya başladıklarında hırladım. Sonunda gerçekten Baezing olduğumu anlamışlardı aptallar. Uluyarak deponun her yerinin buz tutmasını sağladığımda, kapılarda açılamaz oldu. Bu sefer Delta için ulumaya başlayan kurduma teşekkürlerimi sundum. Etrafta ki çoğu vampir donmuştu. Bir kaçı saldırmaya çalıştığında pençelerimin tadına bakmıştı. Deponun içinde cılız bir ses yankılandığında, gözlerimi sesin geldiği yere çevirdim üstü kapalı bir kafesten geliyordu ses. Hırlayarak o tarafa doğru ilerledim dişlerimin arasına aldığım bezi çekiştirdiğimde. Açılan kafesin içinde ki kurdu farkettim vücudu yara içindeydi fakat mührü çok belliydi ve mühür hasar almamıştı. Beni gördüğünde gözleri açıldı ve biraz geriledi.

"B-buz ma-mavisi? Ba-Baezing? Asalet Prensi, Prensim"

Kafesin içinde dizlerinin üzerindeyken eğilmeye çalıştığında hırladım. Buzlanan demirleri bir pençe hareketimle kırdığımda, hayranlıkla bakmaya devam ediyordu. Onu kafesten çıkardığımda eski halime geri dönüyordum. Muhtemelen az sonra çıplak kalacaktım ve tam iyileşmeyen yaralarımla rezalet bir görüntü ortaya çıkacaktı. Bileklerimin sızısını hissetmeye başladığımda, kurdumun çoktan çekildiğini anladım. Yanımda ki kurt bir şeyler söylüyordu fakat pek anladığım söylenemezdi. Bağırışlarının ardından gelen uluma sesleri kapının kırılış sesi her şey birbirine girmişti gözlerim kararıyordu belki bayılmak belki de ölmek üzereydim bilmiyorum ama o anda her şey kararmadan önce bir sesi çok net duyup anlayabildim.

"Geç mi kaldım sevgilim?"

Sonda ki sözü yazarken yanımda abimin unutamadım dinlemesi der susarım djxjxjjdjsjd.

Evet bölüm hakkında konuşmak gerekirse bu bölüm biraz eğlence içindi Xiumin'in kürkünün rengini de anlamayanlar için yazayım Buz Mavisi ve etrafa neon ışıklar saçıyor kar gücü kullanırken. Hayal gücüm löv djjxjxjx Vamrir hdjdjx yani Vampir kullanmasam içimde kalcaktı bende kullandım gitti Jongdae'yi süründürebilirim diğer bölümde hehe djdjxj

Evet bölüm değerlendirmesi bu kadardı.

8.Bölüm yayın tarihi:
06 Ocak 2019
Saat 02:16

WOLF ~ChenminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin