"Günaydın dolap, günaydın tavan, sana da günaydın kapı." Esneyerek yataktan kalktım ve aynanın önüne geçerek kendime baktım. Saçım başım dağılmıştı ve uykulu gözlerim baya şiş duruyordu ama olsundu, tüm yorgunluğuma değecek bir adam için çalışıyordum. Kapımın tıklatılmasıyla yerimde sıçradım ve çıplak ayaklarımı zeminin üzerinde hareket ettirdim. Kapıyı açtığımda karşı duvara yaslanmış bir şekilde bana bakan Koçer'i görmeyi tabiki de tahmin ediyordum. Baştan aşağıya gözleriyle beni süzdüğünde dudaklarında bir gülümseme belirdi. Kaşlarımı çattım ve bakışlarımı bedenime çevirdim. Kahretsin, kırmızı pijamalarımlaydım. Hafifçe öksürdü ve gülüşünü saklamak için kafasını öne eğdi. Şu an utanmamış olsaydım eğer bu görüntüsünü hayranlıkla aklıma kazırdım.
"Yüzün pijamanla aynı renk oldu, Erce. Utanma bu kadar, yakışmış." diyerek göz kırptı ve adımlarını bana doğru attı. "Yok, utanmadım. Şey..." Dudaklarını birbirine bastırdı ve gülümseyerek konuştu. "Hayatıma girdiğinden beri sürekli gülüyorum, çok garip." Anlamsız bakışlarımı yüzünde dolaştırıyordum fakat o bir tepki vermeden yüzüme bakmaya devam ediyordu. "Buna sevindim."diye mırıldandım uyku mağruru sesimle. "Kahvaltıyı dışarıda yapalım. Bugün ofise geçmeyeceğiz." dedi ve burnumun ucuna dokunarak sırtını döndü. Bu çocuğun burnumla ne alıp vermediği vardı acaba?
"Neden dışarıda yiyoruz ki? Hazırlarım ben bir şeyler." diyerek onu durdurdum. Dudak büzdü ve omzunu silkti. "Canım deniz havası almak istedi. Kordonda bir kahvaltı fena olmaz bence." Uysalca başımı salladım ve üzerimi değiştirmek için odaya girdim. Lacivert bir gömlek ve koyu renkli bir kot pantolon seçerek üzerime geçirdim. Komodine sakladığım silahımı alarak belime yerleştirdim ve banyoya ilerledim. Fön makinesiyle saçlarıma şekil verdikten sonra son bir rütuş olarak parfüm sıktım. Hazırdım. Ceketimi alarak odadan çıktım ve merdivenleri indim. "Koçer Bey?" Tek kaşını kaldırarak yüzüme baktığında acelece tekrardan konuştum. "Pardon, Koçer. Giyinmemişsin?" Üzerindeki beyaz kazak, kot pantolon ve deri ceketiyle gayet spor görünüyordu. Onu bu haliyle dışarıda çok nadir görmüştüm. "Oradan bakınca çıplak gibi mi görünüyorum?"
"Ha? Yok, hayır. Sadece resmi değilsin, ondan söylemiştim."
"Seninleyken öyle takılmak pek hoşuma gitmiyor."
Gözlerimi birkaç kez kırpıştırarak yüzünü taradım. Dudaklarını yalayıp devam etti. "Yani sen yanımda böyle rahat giyindikçe kendimi garip hissediyorum. Kasıntı gibi." Anladığımı belli edercesine kafamı salladım. "Eğer kendinizi kötü hissediyorsanız ben de resmi giyinebilirim?" Dudaklarını kıvırdı ve dış kapıya doğru ilerledi. "Bana uyum sağlamaya çalışma, kendin ol." diyerek elini kapıya doğru uzattı. Geçmemi istiyordu. Nazikliği karşısında kaşlarımı havaya kaldırdım. Bu adam pek normal davranmıyordu. Arabaya doğru ilerledim ve sürücü koltuğuna geçmek için elimi kapı koluna doğru uzattığımda elimin üzerine konan elle duraksadım.
Sikeyim, tenlerimiz üst üsteydi.
Bakışlarımı yüzüne doğru çevirdiğimde gözlerine inen perdeyle karşılaştım. Donuk bakıyordu ve bir şeyleri sorguluyor gibiydi. Elimi hızla çekerek kısık bir sesle konuştum. "Siz mi kullanacaktınız?" Kafasını onaylar bir şekilde salladı ve kapıyı açarak içeriye girdi. Az önce aramızda tuhaf bir çekim olmuştu ve ikimizde bunun farkında gibi görünüyorduk. Hızlı adımlarla yan koltuğa kendimi attım ve kemerimi bağladım. Ona doğru döndüğümde kemerini bağlamadığını fark ettim. "Ne zaman kemer bağlamama huyundan vazgeçeceksin? Kaza anında seni koruyacak tek şey o." Durgun bakışlarını yüzüme çevirdi ve tek kaşını kaldırarak konuştu. "Kemer bağlamama huyumun olduğunu nereden biliyorsun, Erce?"
Art arda birkaç kez yutkundum ve çok kısa bir sürede mantıklı olduğunu düşündüğüm bir cevap verdim. "Geçen sen söylemiştin sevmediğini, beni oyuna getirdiğin zaman." Son cümlenin üzerini vurgulayarak söylediğimde kafasını iki yana salladı ve motoru çalıştırarak gaza yüklendi. "Kemerini taksana." diye mırıldandım sessizce. "Ya sabır. Sevmiyorum, sıkıyor beni." Kırmızı ışıkta arabayı durdurduğunda onun tarafına doğru uzandım ve emniyet kemerini elime aldım. Takmak için hareketlendiğimde bir şey beni durdurdu ve çok yakın mesafede yüz yüze kaldık. "Sevmiyorum." dediği şeyi anlamayarak yüzüne baktım. "Hı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koçer | Beni Senden Koru
Short Story"Ee, işe alındım mı?" diye sordum rahat bir tavırla. Alt dudağını dişlerinin arasına aldı ve burnundan sert bir soluk verdi. "Artık benimlesin." dedi ve önüme kağıt parçalarını uzattı. Bunlar sözleşmeler oluyordu. Başarmanın verdiği rahatlıkla gülüm...