"Neden diye sormayacak mısın?" Boğuk sesiyle sorduğu soru karşısında bakışlarım yüzüne doğru döndü. Pencereden sızan ay ışığı yüzünü aydınlatıyordu. Tamamen karanlık odamdaydık. Ben yatakta yarı uzanır bir halde dururken o koltuğa oturmayı tercih etmişti. Karşılıklı bir halde birbirimizin varlığını izliyorduk. "Eminim geçerli bir sebebin vardır Koçer." diye mırıldandım. İhalenin karşı tarafına neden geçtiği konusunda pek bir fikrim yoktu fakat ona güveniyordum. İhaleyi kazanmak istiyorsa mutlaka bir sebebe sahip olmalıydı. "Bunu duyduktan sonra bana kızmanı bekliyordum. Sonuçta bu ihaleyi kaybederseniz herkese manşet olacaksınız." Benim manşet olmaktan tabikide korkum yoktu. Asıl düşündüğüm kişi Meriç'ti. Tüm hayatı boyunca şirketi büyütmek için çabalamıştı ve
böyle ufak bir şey yüzünden kafasının sikileceğinden emindim. "Meriç kafayı yiyecek. Babam duyduğu an Meriç'e hesap soracaktır. Fena bir şekilde hem de.""Babanın bunu yapacağını sanmıyorum. Onunla konuştum."
Söylediği şeyle yattığım yerimden doğruldum ve anlamsız bakışlarımı ona doğru yolladım. Gerildiğimi fark etmiş olacak ki oturduğu yerden kalkarak yatakta yanıma geldi ve tam dibime girecek şekilde oturdu. "Aytekin abi ile aramız iyidir bizim. Açıkçası bu ihaleyi fiilen kaybetmeyeceksiniz, yani şirketinizde bir açık olmayacak. Sadece birilerine bazı dersler vermem gerekiyordu." Ne dediğini anlayamıyordum çünkü açık bir şekilde konuşmuyordu. Ve sürekli gözlerini benden kaçırıyordu. "Sen gözlerime baksana benim bir." diyerek çenesinden tuttum ve yüzünü kendime doğru çevirdim. "Benden bir şeyler sakladığını anlamayacak kadar aptal mıyım ben Koçer? Sadece senin rahat bir şekilde bana açıklama yapacağın zamanı bekliyorum. Ve o zaman gelene kadar sakın aramıza saçma sapan mesafeler sokma. Duydun mu beni?" Gözlerini kapatıp açarak beni onayladığında titrek bir nefes döküldü dudaklarımdan.
"Meriç ile aranızda bir problem olduğu kesin, ikinizde birbirinize düşman gibisiniz." Söylediğim şeyle birlikte gerilen yüzüne an be an şahit olmuştum. "Ne sikim dönüyor hiç anlamıyorum ve bu durum iyice sinirlerimi bozmaya başladı." Oflayarak kafasını iki yana doğru salladı. Anlatması için onu üsteleyecek değildim, gidip Meriç'ten her şeyi öğrenebilirdim. Ama bunu yaptığım zaman da Koçer'e büyük ayıp olacak gibi hissediyordum. Sadece durup beklemekten başka çarem yoktu. "Sen bazı şeyleri göremeyecek kadar körsün." İmalı imalı konuşmasıyla kaşlarımı çattım ve yüzüne bakmaya başladım. Bir süre gözlerini yumdu ve öylece bekledi. Bu sırada kirpiklerini saymak istesem de başarısız olmuştum. Çünkü onları öpme isteğiyle taşan kalbim buna izin vermemişti. Dudaklarımı ona doğru yaklaştırarak sol gözüne ufak bir öpücük bıraktım. Dudaklarıma değen kirpikleri gülümsememe neden olmuştu. Şu andan sonra ona sinirlenmem mümkün değildi.
"Senden başka her şeye körüm." diye fısıldadığımda gözleri açtı ve taptığım harelerini benimkilere değdirdi. Onunla bu derece yakın olmak, yıllardır rüyalarımı süsleyen tek şeydi. Benim için ulaşılmaz olan adam şu an gözlerinde parıltılarla bana bakıyordu. Beni sevip sevmemesi umrumda değildi, yanımdaydı ve ben onun varlığıyla iyi hissediyordum. Geriye kalan siktiriboktan iki kelimeyi söylemese de olurdu. "Olma Erce, aç gözlerini ve etrafına bak. Hayatını benim etrafımda döndürerek sürdüremezsin." Söylediği şeylere alayla güldüm. Gerçekten bunu benden istiyor muydu? "Kafayı mı yedin sen? Ben yıllardır bunun için çabalıyorum. Adımın geçtiği cümleler kur diye. Sen kalkmış bana bunları mı söylüyorsun?" Sesimden kızgınlığım anlaşılıyordu. Ona kızgındım çünkü beni anlamaması sinirlerimi bozuyordu.
"Sadece sen mi çabaladın sanıyorsun? Sadece sen mi cefa çektin? Beni deli gibi sevdiğini bile bile sana bir adım bile yaklaşamadım ben. Her gece uyuduğum o yatak mezardı bana. Sadece sen yanmadın, oğlum. Senin yandığını göre göre ben de yandım, ben de!" Bağırarak söylediği sözler karşısında kaşlarımı çattım ve anlamayarak gözlerine baktım. Kelimelerinin altında bir zorunluluk yatıyordu. Sanki ona kavuşamamamın altında başka insanlar yatıyor gibiydi. "Bana bir şeyler anlatmadığın her dakika deliriyorum. Hiçbir sikten haberim yok, ulan." diyerek ayaklandım ve açık olan cama doğru ilerledim. Ellerimi pervaza koydum ve derin derin nefesler almaya başladım. Kafamda binlerce soru vardı ama hiçbirinin cevabı yoktu. "Özür dilerim, yapamam." Belimde hissettiğim elleriyle gözlerimi örttüm. Sırtıma alnını yaslamış bir halde arkamdan bedenime sarılıyordu. Aslında sarıldığı bedenim değil, ruhumdu. "Anlatmadığın her saniye delirme oranım artıyor." diye mırıldandığımda hafifçe güldü ve enseme dudaklarını bastırdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koçer | Beni Senden Koru
Nouvelles"Ee, işe alındım mı?" diye sordum rahat bir tavırla. Alt dudağını dişlerinin arasına aldı ve burnundan sert bir soluk verdi. "Artık benimlesin." dedi ve önüme kağıt parçalarını uzattı. Bunlar sözleşmeler oluyordu. Başarmanın verdiği rahatlıkla gülüm...