Ekranına gelen mesajla elleri titredi Donghyuck'un, ne yani Mark Lee erkeklerden mi hoşlanıyordu?
Telefonu eline aldı, her ne kadar Mark'la buluşmayı istese de henüz kendine güveni yoktu.
fullsun: Gelemem MarkSöz veriyorum yakın bir zamanda buluşacağız, sadece hazır hissetmiyorum.
Ama bugün okula geleceğim, o kadar cesaretim var.
mxrklee: Güzel, o zaman seni görebilecek miyim?
fullsun: Kim bilir? Belki de her gün görüyorsundur?
Mark, telefonunu kapattı ve telefonunu çantasınının küçük cebine koyduktan sonra koridordaki dolaplardan kendisine ait olana gitti ve kitaplarını aldı.
Dolabını kapatıp sınıfına giderken arkasındaki insanların fısıldaşmaya başladıklarını duydu, arkasını döndü ve gelene baktı. Donghyuck'tu. Bu sefer kendinden daha emin bir şekilde yürüyordu, insanlar daha fazla konuşmaya başlayınca koridorun ortasında durdu ve durumu daha da dramatikleştirmek adına şakaklarını ovdu.
"Ne kadar boş insanlarsınız siz? Bir de babam siz salakların müdürü." dedikten sonra Mark'a yaklaştı:"Günaydın hyung!"
İnsanlar Mark ve Donghyuck'a bakarken Donghyuck ikinci bir defa bağırdı:"Dağılın, ne var şurada birilerine selam verdik altı üstü!"
İnsanlar dağılırken Mark da aralarına karışmak üzereydi. Tam gidecekti ki, Donghyuck son anda onu kolundan tuttu:"İki dakika dur Kanada."
"Ne oldu Donghyuck?"
"Acaba... uhm... acaba... acaba bu akşam boş musun?"
"Evet, neden sormuştun?"
"Biyoloji sınavım var ve geçemezsem kalacağım acaba beni çalıştırabilir misin?"
"Tamam, akşam sizin eve gelirim o zaman. Sizin ev xxxxxxx kafesinin oradaydı sanırım, yanılmıyorum, değil mi?"
"Evet, doğru adres! Akşam altı gibi bekliyorum o zaman."
"Tamamdır, görüşürüz."
"Görüşürüz hyung!!!"
Küçük olan yüzünde büyük bir gülümsemeyle ayrılırken Mark kendini gülümsemekten alıkoyamadı. Onu tekrardan mutlu görmek ister istemez Mark'ı mutlu etmişti.
"Hâlâ ondan hoşlandığını düşünüyorum." dedi Yuta bir kolu Sicheng'in omzundayken.
"Hoşlansam eline ne geçecek hyung?" dedi Mark sınıfına girerken.
"En azından aksini iddia etmedi." dedi Sicheng sevgilisine bakarak.
Mark sınıfa girdiğinde sırasında oturan Jisung'u gördü. Küçük olan büyüğünü görür görmez yanına koştu:"Hyung ciddi bir şey konuşmamız gerek."
Jisung, Mark'ı kolundan sürükleyerek okul bahçesine getirdi, son defa çevrede kimsenin olmadığından emin olduktan sonra konuşmaya başladı:"Lütfen otur." dedi arkasındaki bankı gösterirken.
"Ne oldu Jisung?"
"Hyung, sana diğerlerinden daha çok güvendiğimden bunu öncelikle seninle paylaşmak istedim, umarım kimseyle paylaşmazsın."
"Tamam, bana güvenebilirsin."
"Ben birinden hoşlanıyorum."
"Bu çok güzel bir şey-"
"Bir erkek."
"Bunda bir sorun yok-"
"Zhong Chenle."
"Şimdi neden gizli kalmasını istediğini anlıyorum." dedi Mark düşünmeye başlayarak.
"Peki duygularından Chenle'nun haberi var mı?"
"Hyung... biz... bir yıldır çıkıyoruz. Taeyong-hyung'un Chenle'nun tayfasına karşı ne kadar hassas olduğunu biliyorsun, bu yüzden bunu gizlemek zorunda kaldık."
"Anlıyorum Jisung, bence yavaş yavaş Taeyong'a bu durumdan bahsetmeye başla. Elbette pat diye çocukla çıktığını söyle demiyorum ama, alıştıra alıştıra işte. Doğruları yalanlara tercih ettiğini biliyorsun, ne kadar hoşuna gitmese bile Taeyong doğruları tercih eder."
"Tamam, teşekkürler hyung!"
******
Okul bittikten sonra diğerleriyle vedalaştım ve hızlı adımlarla eve gittim. Biraz dinlendikten sonra hızlıca bir şeyler atıştırdım ve Donghyuck'un çalışabileceği birkaç sayfa çalışma kağıdı hazırladım. Ondan sonra pek fazla vaktimin kalmadığını anlayınca kahverengi kazağımı ve kot pantolonlarımı giydikten sonra montum ve ayakkabılarımı giydim ve dışarı çıktım.
Donghyuck'un evi bana uzak sayılmazdı, adresini daha önceden duymuştum. Yanılmıyorsam planladığı bir parti içindi.
Akşamın getirdiği dondurucu soğukla adımlarımı hızlandırdım, yaklaştığımı anladığımda ise durdum ve kapının zilini çaldım. Uzun süre beklememe gerek kalmamıştı, Donghyuck kapıda vardiya beklermişçesine zilin ilk çalışında kapıyı açtı:"İyi akşamlar hyung!"
Kibarca gülümsedi Mark:"İyi akşamlar Donghyuck-ah."
Kapının önünde fazla oyalanmadan içeri girdim, ayakkabılarımı çıkarıp bir kenara koyduktan sonra montumu askılığa astım ve Donghyuck'un bana odasına kadar rehberlik etmesine izin verdim.
Odası tahmin ettiğim gibi büyüktü, tek çocuk olduğu için şımartıldığı odanın hangi köşesine baksanız anlaşılıyordu. Oldukça geniş olan çalışma masasının tahminimce sonradan eklenen sandalyesine oturdum ve yanımda getirdiğim çalışma kağıtlarını yanımdaki yerini alan Donghyuck'a uzattım:"Bunlar üzerinden çalışırsak konuyu daha iyi anlarsın diye düşünüyorum."
"Tamamdır, aslında genel olarak kötü bir öğrenci sayılmam, sadece Biyoloji ile alakalı bir sorunum var o kadar."
"Tamam, o zaman izninle sabah gelen bir mesaja cevap vermem gerek, okulda yazmaya zaman bulamamıştım."
Cebimden telefonumu çıkardım ve Haechan'ın sabah gönderdiği mesajı okudum"Kim bilir? Belki de her gün görüyorsundur?"
mxrklee: Keşke seni bulabilsem Haechan, keşke o kadar yakınımda olsan."Gönder" düğmesine bastığında Donghyuck'un masadaki telefonu titredi. Mark'ın gözü istemsizce telefonun ekranına kaydı, gelen mesaj kendisinden olamazdı, değil mi?
"Gelen mesaj benden mi Donghyuck?"
*******
Çektiğim fotoğrafa baktım bir süre, elbette pek büyük bir şey sayılmazdı, amaç Donghyuck'un kullandığı kimliği açığa çıkarmaktı. Eminim bir daha Mark'ın yanına bile gidemez.
Fotoğraf> Gönder okul grubu> Açıklama: Umarım sınavı geçersin Haechan-ah!!> Gönder
Beter ol Donghyuck
•••••••••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i hate you||markhyuck
Fanfictionfullsun: adımı söylersem benden nefret edersin Mark, üzgünüm. Lee Mark x Lee Donghyuck texting