Jaehyun'un hayatı da Doyoung gibiydi. Kardeşinle birlikte durağa git, otobüse bin, otobüsten in, okula git. Yine sabah kardeşine bağırıyordu.
"Jeongin-ah! Hadi çabuk ol! Bak gidiyorum!"
"Abi bekle geliyorum ya!"
Jaehyun gülümseyerek koşan kardeşine baktı. Ve onu daha da sinir etmek için durağa doğru yürümeye başladı. Arkasından kardeşinin koşarak geldiğini, ona yetişmeye çalıştığını biliyordu. Abilik demek biraz gıcıklık yapıp, uğraşmak demekti. Dimi ama? Yoksa ne eğlencesi kalırdı ki büyük olmanın?
Abisinin yanına gelince nefes nefese kaln Jeongin'e kaydı gözleri. Güldü ve kardeşinin saçlarını karıştırdı.
"Hadi geç kalıyoruz, hızlı ol."
"Abi, zaten koşturdun! Bırak biraz da yavaş yürüyelim!"
"Geç kalmak istiyorsan tabii sen bilirsin. Ancak benim ilk dersim Bay Kwon'la o yüzden geç kalamam Jeongin."
"Of. Tamam abi."
İki kardeş birlikte otobüs durağına doğru hızla ilerlediler. Şanslılardı ki, otobüs oradaydı. Koşarak bindiler.
----------------------------------------------------------
Jaehyun sınıfa girdiğinde, yine her zamanki gibi bir manzara vardı. Ama bir eksik vardı. Doyoung yoktu! Gelmemişti. Bugün sınav günüydü ve Doyoung sınav günlerinde devamsızlık yapmazdı ki? Daha sonra, birkaç gündür Doyoung'ın hasta olduğu geldi aklına. Sürekli öksürüyor, üşüyor ve halsiz hissediyordu Doyoung. Büyük ihtimalle bu yüzden gelmemiştir diye düşündü ve Jungwoo'yu oturması için yanına çağırdı. Jungwoo da kabul ettiğinde -Doyoung'ın yerini dolduramasa bile- tek oturmaktan kurtulmuştu.
"Jaehyun."
"Efendim, Jungwoo?"
"Neden Doyoung'a böyle davranıyorsun?"
"Nasıl davranıyorum?"
"Soğuk ve kırıcı."
"Soğuk davranmıyorum ki. Herkese aynı şekilde davranıyorum."
"Beni kandırmaya çalışma Jaehyun. Herkese aynı davranmadığını anlayabiliyorum."
"Özel bir şey yok Jungwoo. O bana nasıl davranıyorsa ben de ona öyle davranıyorum. Neyse, teneffüste kütüphaneye gidelim mi?"
"Tamam olur."
Jaehyun Jungwoo'nun daha fazla üstelememesiyle mutlu olmuştu. Çünkü Doyoung'a soğuk davranmasındaki gerçek nedeni söyleyemezdi. Ancak bir karar vermişti Jaehyun. Bu kararı zamanı geldiğinde uygulayacaktı.
-----------------------------------------------------------
Uyandığında çok fazla ateşi vardı Doyoung'ın annesi bu yüzden okula göndermemiş, hastaneye götürmüştü. Hastanede serum takılmış ve birkaç ilaç verilmişti. Doyoung hasta olmaktan çok sıkılıyordu çünkü annesi telefonuyla oynamasına izin vermiyor, 'Sen uyu uyu dinlen' diyordu.
Oysaki, Doyoung uyumak istemiyordu. En sevdiği yazardan ChanBaek okumak istiyordu. Ama işte, annesi izin vermiyordu. O da en mantıklısı bir şeyler düşünmek diye karar verdi ve gözlerini kapatarak düşlere daldı.
'Yemyeşil bir ormandaydı Doyoung. Koşuyordu, koşuyordu ve yine koşuyordu. Neden koştuğu hakkında bir fikri yoktu. Ancak tek görebildiği geride bıraktığı ormanın içindeki okuluydu. Bir anda durdu Doyoung. Bir binanın önündeydi şimdi. En üst kata çıktı ve çatıdan aşağı doğru bakmaya başladı. Gerideki orman gitmişti, her yer şehir manzarasıyla doluydu. 'Bıktım...' diye mırıldandıktan sonra kendini çatıdan bırakmak için hazırlandı. Tam kendini bıraktığı anda biri tarafından tutuldu. Ve o tanıdık ses dedi ki, 'Şimdi, tam burada gidemezsin. Daha bitmedi' '
Ve Doyoung sıçrayarak uyandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my classmate//dojae
Fanfiction••tamamlandı☆•• Doyoung şimdi -neredeyse hiç - onunla konuşmayan, burnu havada, umursamazın teki olan Jaehyun'la mı oturacaktı? Ne günahı vardı da bunları yaşıyordu acaba?