#2#

737 58 8
                                    

Bir de ne göreyim? Yeni gelen bir adet çaylak yerime oturmuş! Tam taarruza geçiyordum ki Sadie kolumdan tuttu. Ama benin adım Millie Bobby Brownsa o çocuğa gününü göstereceğim!
Düşüncelerimi Noah böldü. "Yine ne düşünüyorsun kül kedisi?"
Kül kedisi?Pardon da kimin kül kedisiymişim? Kül kedisi sahiplik anlamı katıyor ki ben kül kedisi olsaydım bile kimsenin "kül kedisi" olmazdım bu yüzden:
"Kül kedim de bari de tanıdık birine gidiyim be Noah." Bana mal mal bakarken 
"Sen o güzel kafanı böyle şeylere yorma."
dedim ve yanaklarını sıkıp öptüm.
Yanlış anlamayın Noah ile sadece arkadaşız hatta baya yakınız anlayacağınız kankayız.
Biz sarılırken içeri öğretmen girdi. Sadie ve ben beraber en arkaya geçtik önümüzde de Noah ve Christian oturuyordu. Christian iyi çocuktur Noahla çok yakınlar, Noah kadar olmasa da onu da çok severim.
Cehennemden beter bir günün daha sonuna geldik katılımınızdan dolayı teşekkür ederiz anlamına gelen son zil de çalınca herkes dışarı çıktı.
"Milliee! Bir yere gidelim mi hazır ödev falan da yok." "Yaa Ava'yı kurstan almam gerek daha sonra giderizz." dedim ve Sadie ile ayrıldık. Annem mahkemede olduğundan Ava'yı yüzme kursundan ben alacaktım. Gerçi daha bir saati vardı ama bir saatte eve git, geri gel ohooo uzun iş. Ben de direkt Ava'nın yanına gitmeye karar verdim. Yolda Sturbucs vardı, bir kahve iyi olmazdı aslında ama para biriktiriyordum ve sadece okulda öğle yemeği yiyordum. "Belki birazdan öleceğim? Millie en son içtiğin şeyin antibiyotik (hastayım da) olmasını mı istiyorsun??"dedim kendi kendime ve Sturbucs'tan içeceğimle gururlu bir biçimde çıkarken ileride yoğun bir kalabalık gördüm. Ne yazık ki Ava'yı alabilmek için bu kalabalığın içinden Musa'nın Kızıldeniz'i ikiye ayırdığı gibi geçmem gerekiyordu. Evet, ölmek için bir sebep daha. EYYY EVREN NEDEN BENDEN NEFRET EDİYORSUNNN!!! diye içimde küçük çaplı yaşadığım isyandan sonra telefonuma mesaj geldi YUH! Sadie 100 mesaj atmış tam açıp okuyacaktım ki bir şeye ya da birine çarpıp yere düştüm benim düşmemi bırak belki ölmeden önce içeceğim son şey olan kahvem de dökülmüştü, bu kadarı da fazla ama! "İnsan önüne bakar bee!" diye çıkıştığımda "Fotoğraf çekilsek affeder misin güzellik?" dedi bana çarpan öküz ve elini kalkam için uzattı. Kafamı kaldırdığımda bu suratın benim salak kankamın deli olduğu, onun için öldüğü ve odasındaki dört duvarını da posterleriyle doldurduğu bu tipsiz, kibirli, vurdumduymaz, gerizekalı, mal, kurbağa suratlı, kibirli pardon onu saymıştım. Anlayacağınız karşımda duran ve kibirli kibirli bana bakarak şu filmlerde hani yakışıklı prensler gülümser de dişlerinden küçük bir ışık çıkar ya. Ha işte tam olarak o şekilde gevşek gevşek gülümseyen Finn Wolfhard duruyordu!
Koskoca dünyada benim yaşadığım şehire, benim yaşadığım semte ve benimle aynı sokakta bulunan Kibir Wolfhard bir de utanmadan fotoğraf çektirmek isteyip istemediğimi soruyordu! Ölmek için BÜYÜK bir sebep! "Pardon?" dedim gıcık bir biçimde ve ona dokunmamaya özen gösterdiğimi belli ederek yerden kalkım. "Ne yapıyım ben senin fotoğrafını? Telefonumun duvar kağıdı yapıp her telefonu açtığımda sana falan mı bakıyım? Yok canım fotoğraf istemez şimdi izninizle gidiyorum majesteleri." dedim ve sahte bir reverans ile göz devirip ilerlemeye devam ettim. Bunları yaparken gülümsemesi yüzünden silinmiş yerini şaşkınlık almıştı. Çok mutluydum çünkü "Bay Wolfhard"ı mutsuz etmeyi başarmıştım. Hayatımın geri kalanında başarılı olamaya gerek yok ben bunula yetinirim. Üzerimdeki gururu bir kenara bırakınca Sadie'nin mesajlarına baktım.
Sads🖤
-MILLIEEEEE
-HEYYYYOOOO
-TANRIM ÇOK MUTLUYUMMMM
-AĞAĞĞAĞAAAA
-FINN BURAYA GELMİŞŞŞŞŞŞŞŞŞ
-HEM DE BROOKLYN'E
-MILLIE MESAJLARIMI GÖREMEYECEĞİN KADAR ACİL OLAN NEEEEE
+Sads 18.00 da bize gel anlatmam gerekenler var!

************************************
Helllüüüü sizce Christian iyi biri mi yoksa kötü mü?

Hater/ Fillie                                               <<TAMAMLANDI>>Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin