#18#

435 39 26
                                    

Ellerimi kıvırcık saçları arasında dolaştırırken ne kadar da güzel uyuyor diye geçirdim içimden. Böyle güzel uyuyabilir miydi bir insan? Peki insan insanı böylesine sevebilir miydi? Ondan nefret ettiğini düşünürken hemde. Ağzından çıkan her nefret kelimesinin sevgi kelimesine dönüşebileceğini düşünebilir miydi? Kalbinin dört odacığında da sevdiği o kişinin olabileceğini düşünebilir miydi? Ona 'Git!' derken sanki biri onu bıçaklıyormuş gibi hissedebileceğini, ona sarıldığında kendini böylesine huzurlu hissedebileceğini düşünebilir miydi? İnsan, insanı böylesine sevebilir miydi?
                             🖤🖤🖤
Saat sabah 5'di. Millie'nin evi oldukça kalabalıktı. Annesi, Charlie, Ava, Sadie ve kendisi. Kim tahmin ederdi bu saatte Millie'nin sevgilisinin geleceğini? Millie uyurken yastığının altındaki telefon titredi. Millie baktığında arayan Finn'di. Hemen doğruldu ve telefonu açtı. Aşağıdaydı Finn. Bekleyememişti sabaha kadar. Sadie'yi uyandırdı ve aşağı indiler. İçerdekiler uyanmasın diye kapıyı kapattılar. Millie merdivenlerden inerken kendine baktı bu halde dışarı çıkıyorum ya.. diye geçirdi içinden. Dışarıya çıktıklarında Finn ordaydı. Bekliyordu kapının önünde. Sadie çığlık atmamak için Millie de ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Ve ne oldu biliyor musunuz? Yağmur yağdı. O an anladı Millie içinde kopan her fırtına üzgünlükten doğmuyordu. Mutluydu ve içinde fırtınalar kopuyordu. Gözünden yaşlar akıyordu ama bunlar sıradan göz yaşları değildi, mutluluk göz yaşlarıydı. Eşi benzeri olmayan göz yaşları. Millie evin önündeki merdivenlerden aşağı indi. İkisi de konuşmuyordu. Söylenecek çok şey vardı ama söyleyemiyorlardı düğümlenmişti kelimeler boğazlarında. Onca sözden sonra eskisine dönmek bu kadar kolay mıydı? Peki dönebilecekler miydi? Yapabilecekler miydi? Onca kırıcı sözlerden sonra, birbirleri için atan kalplerden geriye sadece kırık kalp kalıntıları kalmışken hem de, becerebilecekler miydi? Düzeltebilecekler miydi kırık kalpleri? Onarabilecekler miydi? Geri alabilecekler miydi söyledikleri ve yaptıklarını? Sevmekten hiç vaz geçmemişken, sevmeye devam edebilecekler miydi? Millie giderek yaklaşıyordu Finn'e. Finn de Millie'ye. Ama tek bir söz bile söylemiyorlardı, söyleyemiyorlardı. Gözleri bir şey anlatmak istiyordu. Çırpınıyordu seni seviyorum demek için ama ağızları açılmıyordu. Tam da bu değil miydi aşk? Onun yanındayken dilinin tutulması. İçinden seni seviyorum diye bağırırsın ama açılmaz ağzın. Söyleyemezsin vereceği tepkiden korktuğun için. İç sesin o da seni seviyor dese de inanmazsın, inanamazsın. O kadar alışmışsındır ki acı çekmeye inanamazsın onun da seni sevdiğine, mutlu olacağınıza. Millie Finn'in yanına vardı. Başını kaldırmış ona bakıyordu. Yağmur yağıyordu ama alışmıştı ikisi de ıslanmaya. Hem yalnızken akan göz yaşlarının yanında bir hiç kalırdı yağmur. Yağmurdan ıslanan kıyafetleri az kalırdı göz yaşları tarafından ıslanan yastıkların yanında çünkü o göz yaşları sadece yastıkları değil kalplerini de ıslatır ve ıslak kalplerin kuruması zaman alır.
"Özür dilerim Millie. Yaptıklarım için özür dilerim eğer..."
Yarım kalmıştı cümlesi çünkü Millie izin vermemişti konuşmasına. O daha konuşurken yapışmıştı dudaklarına. Neler olduğunu anladıktan sonra karşılık verdi Finn. İkisi de o kadar mutluydu ki kelimelere dökemezlerdi. Yağmurun altında öpüşüyorlardı. Her an Millie'nin annesi veya abisi görebilirdi ama umursamıyorlardı. Tek umursadıları birbirleriydi. Çok seviyorlardı birbirlerini. Anlatamayacak kadar çok. O sırada Sadie verandadan onları videoya çekiyordu. Sevinmişti arkadaşı adına ama uzamamış mıydı sanki? Çakma bir öksürük patlattı. İkisi de Sadie'ye bakış atıp güldüler. "Anın içine çok güzel sıçtın Sads afferim." Finn kahkaha attı. "Artık içeri mi gelseniz?"
"Tamam hadi girelim ama çok sessiz tamam?"
Kafalarını salladılar. İçeri girdiklerinde Millie ve Sadie yukarı çıkıp üstlerini değiştirdiler ve Charlie'nin kıyafetlerinden Finn'e getirdiler.
"Finn tuvalet şurda sen üstünü değiştirip gel." dedi fısıldayarak ve mutfak tezgahına dışarıda olduklarına dair bir not bıraktılar. Finn geldiğinde çıktılar.
"Ee nereye gidiyoruz?" Diye sordu Finn.
"Bilmem? Park olur mu?" Dedi Sadie biraz tereddüt etseler de kabul ettiler. Sonuçta en son parkta pek hoş şeyler olmamıştı. Parkta bir çardağa oturdular.
"Tam olarak tanışamamıştık ben Finn Wolfhard."
"B..ben de Sadie."
"Sadie senin baya büyük bir hayranın. Odasını göreceksin var ya. He bu arada o posterler çöpe atılacak Sadie'cim." dedi Millie Sadie'ye gülücük atarken.
"Hadi ya. Ben Sadie de senin gibi benden nefret ediyordur diye düşünmüştüm."
"Yok ya Sadie senin en büyük hayranın olabilir."
"Yaa. Sadie var ya bir tane arkadaşım var baya yakışırsınız. Adı Caleb."
"Caleb mi?!?"
"Evet ne olmuş ki?"
"O ikisi sevgili olursa bileklerimi keserim ben ya. Hayatımda böyle sinir bozucu bir insan görmedim."
"Caleble tanışıyor musunuz? Hem alınıyorum Mills hani bendim en sinir bozucu olan?"
"Senin yerin ayrı aşkım." Dedi Millie ve yanağına bir öpücük kondurdu.
"Caleble otobüste yan yana gelmistik de ordan tanışıyorum. Yemin ediyorum yol boyu susmadı. Yok neymiş neden ayrılmışız, neden seni engellemişim, barışacak mıymışız? Ağız tadıyla müzik dinlettirmedi." güldüler. Gülmek güzel şeydi. Hele sevdiğinle gülüyorsan.
                                 ♥️♥️♥️
Bir saat sonra hepsi çok yorulmuşlardı. Finn Millie'nin kucağında uyuyordu. Millie de bir yandan Finn'in saçlarıyla oynuyor bir yandan da Sadie ile konuşuyordu. Daha doğrusu Sadie konuşuyor Millie dinliyordu. Birkaç dakika sonra Sadie sıkılmış olacak ki telefonuna bakmaya başladı. Millie oturmuş Finn'i izlerken telefonuna mesaj geldi
Bilinmeyen
Bilinmeyen: Günaydın ama gün senin için biraz erken aymış galiba.

Hater/ Fillie                                               <<TAMAMLANDI>>Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin