#14#

490 49 23
                                    

Finn
Millie gibi Brooklyn'de yaşıyordum ve bir iki aya geri dönecektim ama Clara Millie'yi burda, Manhattan'da kalmaya ikna etmemi söyledi. Eğer bunu yaparsam Millie ile görüşemeyecektik. Bunu göze alamam ama aksi takdirde Millie bir ablası olduğunu öğrenecek ve üzülecek yine. Ve artık onun üzülmesini istemiyorum. O ağladığında gözünden düşen her bir damla göz yaşı, benim kalbimden bir parça götürüyor. Ona karşı olan hislerimi tanımlayamıyordum ama artık anladım. Ben ona aşığım. Ve bende bu hissi uyandıran ilk ve tek kız olarak kalacak. Ona hislerimi açamıyorum. Çünkü hislerimden benim kaçtığım gibi kaçmasını istemiyorum. Kaçınca 'Şaka yaptım.' diyecekmişim gibi kaçmasını istemiyorum. Benden uzaklaşmasını istemiyorum çünkü biliyorum benden uzaklaşırsa hem ben, hem o üzülecek ve tek istediğim artık kimsenin kimse için göz yaşı dökmemesi.
                          🖤🖤🖤🖤🖤
Bunun üzerine yeni bir karar aldım. Her ne kadar korksam da ona hislerimi açacağım. Belki kaçacak, belki o da sevecek. Belki o da hep sevdi beni. Belki hep arkadaş olarak gördü ve görecek. Ama mecburum. Millie'nin üzülmemesi için onu üzebilirim. Belki de üzmem, mutlu ederim. Kim bilebilir ki?

Millie
Odamda Da Vinci'nin Şifresi'ni okuyordum. Öyle aşk meşk kitapları okumam ben. Pek işim olmaz öyle şeylerle çünkü her aşk hikayesi aynıdır. İki kişi birbirini sever ama söyleyemez daha sonra sevgili olurlar. Sonra üzerler birbirlerini. Ama bir bakmışlar hepsi yanlış anlamadan ibaret. Sonra tekrar beraber olurlar ve sonsuza dek mutlu olurlar. Bu ne biliyor musunuz? Saçma baya baya saçma! Ben bunları düşünürken telefonum titredi. "Finnie" gülümsedim. Neden mi? Bilmiyorum. Gülümsedim işte. Her şeyin bi nedeni yoktur. Hem yaptığım her şeyi belirtmemi de beklemeyin benden Acun değilim ben. Zarfı açıyorum [5 saat sonra] Şimdi açtım [10yıl sonra] Yazıyı okuyorum [20yıl sonra] Şimdi kısa bir reklam arası...
Her neyse Finn her zamanki yerde buluşmak istiyordu. Hemen üstümü değiştirdim ve teyzeme haber vererek evden çıktım. Sahile gidecektik. Bu kadar klişe da klişe olmaz ki kardeşim ne yapacak aşk-ı ilan mı edecek anlamadım ki. Hayır ben bütün bu klişeleri nerden biliyorum hiç sormayın. Hem bir şeyi eleştirebilmek için bilmek gerek. Ama bütün bu klişelere falan karşı Finn artık benim nefret ettiğim Finn değil. Değişti. Seviyorum artık onu.
                            *************
Sahile geldiğimde kumda oturan bir adet simsiyah kıvırcık saç gördüm.
"Selam Finniee!"
"Selam, otursana."
"Eee bir şey mi oldu? Neden çağırdın?" "Görmek istedim."
"Sahili mi?"
"Seni."
Kalbimden pompalanan bütün o kan sanki paso yanaklarıma hücum ediyormuş gibi hissediyordum. Ellerimi tuttu
"Mills söyleyeceğim üzerine lütfen üzülme, kaçma benden. Çünkü eğer üzülürsen kendimi asla affetmem, tek istediğim daha fazla üzülmemen."
"Finn sen neden...." sözümü keserek
"Seni seviyorum Millie."
Işık tutulmuş tavşan gibi kalmış, bakıyordum, söylediğini algıladığımda
"Ben de seni seviyorum Finn." dedim.
Bunu ben söylememiştim. Ağızım ve kalbim iş birliği yapmışlar beynime karşı savaşıyorlardı. Ama 1. Dünya Savaşı misali beynim ittifak bloğu olarak kaybetmiş, ağızım ve kalbimse itilaf devleti olarak savaşı kazanmıştı.
"Bana katlanmayı kabul ederek, benimle sevgili olur musun Mills?"
Ağzım ve kalbim zaferle;
"Evet Finnie olurum." Dediler.
Sarıldık. Onun kolları huzur veriyordu. Sonsuza kadar kalabilirdim bu kollarda. Asıl ironik olansa onu öldürmek isterken, onun için ölebilecek hale gelmiştim.
                 ***********************

Hater/ Fillie                                               <<TAMAMLANDI>>Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin