Uzun zaman olmuştu sevgiye kalbimi açmayalı. Uzun zaman olmuştu birine güvenmeyeli. Kilitli bir sandığı andırırcasına. Kalbimde, yaşadıklarıma esir olan duygularımda başkaları tarafından beyaz bir odada zincire vurulmuş köle misaliydiler. Zaman kavramları günler geçtikçe kayboluyordu. Bir duvarı andırırcasına yıllarca kullanım dışı oldular. Tabi bu zamanlarda en çok gözyaşlarım aktifti. Bana eşlik eden ve hiç bir zaman yarı yolda bırakmayan göz yaşlarım. Benim hayatım oğlum ve diğerleri olarak ikiye ayrılmıştı her zaman. Şimdi ise bu küçük dünyama düşünmem gereken biri daha eklendi .
Ailen bu kavramın neresinde derseniz inanın yıllardır bende bu soruya cevap veremiyorum. Neredeler ? Ne yapıyorlar? Yaşıyorlar mı ? hiçbir şeyden haberim yok. Bazen aklıma rüzgar eşliği geliyorlar. Gözyaşlarım da bu rüzgarla yağan yağmur ama sonu hep aynı ne onlar yanımda var ne de kalbimde onlara karşı en ufak bir sevgi. Bu yüzden her ne kadar Umut'u kötü bir ortamda büyütsem de ona en iyi şekilde anne olmaya çalıştım ve bugün de o sevgi ile suladığım fidan büyüyüp koca bir ağaç olup gölgesinde beni korumaya çalışıyor. Takvimler biraz geç bir zamanı da gösterse artık ona güzel bir dünya sunabilmek için elimden gelen her şeyi yapacağım.
Ayaz ile beraber eve gidiyorduk. Arabada sadece Umut'un kahkahaları duyuluyordu. Resmen yaşadığım şeylere inanamıyordum. Ne yani ben yıllarca bu güzellikten , oğlumun gülüşlerinden mahrum mu kalmıştım. Demek ki zaman, işkence sadece benliğimi kaybettirmemiş oğlumun gülüşlerini de kaybettirmişti. Bir anne için ne kadar acı bir durumdu. Aklımdaki düşünceleri sonra yoğunlaşmak için bir tarafa atıp şimdilik sadece bu güzel kahkahaların huzurunu kısada olsa yaşamak istedim.
Arabadan indiğimizde çantaları almak için bagaja doğru gittim . Ta ki bir ses beni durdurana kadar.
-Sen bırak onları ben alırım. Yorucu bir yolculuktu. sen geç içeri.
-O kadar saat araba sürdün asıl sen yorulmuşsundur . Bırak bari bunları ben götüreyim.
-Emin ol hayatımda geçirdiğim en güzel yolculuktu.
-Efendim?
-Yani şey Umut ile yol boyu çok eğlendim onu kast ediyorum. Hadi geç içeri bende şunları alıp geleyim. Daha oda kavgası yapacağız.
-Peki
Bu halleri bana çok garip ve çok güzel hissettiriyordu . Belki de birisi tarafından ilgi görmek bünyeme ters etki yapmıştı. Yabancılık çektiğim bu duygular arasında kapılıp gitmekten o kadar çok korkuyordum ki her bir adımımı en az yüz kere düşünüp öyle atıyordum.
İçeri girdiğimde gözümü alan ihtişamlı eşyalar ben pahalıyım der gibi zarafetini sunuyordu.Oldukça büyük bir evdi. Koltuk takımı zifiri karanlığa gömülürken perdeler onları aydınlatmaya çalışan bir güneş misaliydi. Evi tasarlayan kişinin ister istemez özellikleri kafamda beliriyordu. Bir yani daima karanlıkken bir yanı ise ona inatla aydınlıktı. Tıpkı nevmit ile umut gibiydiler. Her ne kadar zıt şeyler olsa da birbirlerine ahenk katıyorlardı.
-Evi beğendin mi ?
-Çok güzel senin mi?
-Aynen uzun zaman önce almıştım. Nasip bugüne senle beraber girmekmiş. Ihım neyse. Hadi gelin oda seçimi yapalım.
Araya giren Umut bizi güldürmeye yetmişti bile.
-En güzel oda Ayaz abi ile benim odam olacak.
-Vay hemen sattın be annecim.
-Ama anne ben Ayaz abiyi çok seviyorum. O bizi kurtardı. Ben onun ile uyumak istiyorum.
-Valla benden yana sıkıntı yok yatarım paşamla ama annen kıskanmasın Umut.
-Kırıldım.
-Kırılma sen hep gül.
dediği şey yüzümü kızartmaya yetmişti bile . Bir insana kibarlık anca bu kadar yakışırdı.
-Hadi o zaman odalara bakalım.
Evin ilk katını gezerken tüm eşyaların siyah olması beni fazlasıyla şaşırtmıştı.
-Neden tüm eşyalar siyah?
-Çünkü en sevdiğim renk o. Peki ya senin?
-Mavi. Özgürlüğün rengi.
ikinci kata geldiğimizde ise Umut ile Ayaz çoktan kendine bir oda bulmuştu. Bende bir odaya yerleştikten sonra aşağıya indik .
-Şimdi ne yapacağız?
-Boşanma işlemlerini yarın başlatırız şimdi gidip biraz İstanbul'u gezelim. Öyle ürkerek bakma Efşan rahat ol bir şey olmayacak. O adam artık hiç bir şey yapamaz.
-İnşallah Ayaz inşallah çünkü ben bir kere daha o pisliğin eline düşersem bu benim sonum olur.
-Sonunuzun asla annem gibi olmasına izin vermeyeceğim Efşan . Ben ölmeden O şerefsiz sizin yanınıza yaklaşamayacak.
-Teşekkür ederim.
Saatlerce İstanbul'un her yerini gezmiştik. Resmen bir günlüğüne de olsa tüm acılarımı unutmuştum. Uzun zaman sonra ilk defa insan yerine konulmayı ilgi görmeyi hissettim. Önceden bana bunları yaşayacaksın deseler gülüp geçerdim. Bir mahkuma anlatılan sokaklar gibi yabancı gelirdi ama bugün bunları yaşıyorum . Hem de hiç üzüntü yaşamadan . Bu hayat bana bazı şeyleri kafama vura vura öğretmişti . Tıpkı mutlu olamayacağım gibi fakat şimdi işler tam tersiydi.
Akşam eve geldiğimizde hepimiz yorgunluktan ölecek gibiydik umut arabada uyuya kalmıştı. Onu odasına taşıdıktan sonra yüzümü yıkamak için banyoya yöneldim ta ki mesaj sesi gelene kadar. Telefona yönelip gelen mesajı açtım açmamla da göz yaşımın akması bir olmuştu.
-Gönderen:CANDAR
Şimdi doya doya gez, eğlen küçük kuş bunlar senin oğlun ile son dakikaların gözünün önünde önce oğlunu sonra da Ayaz denilen o şerefsizi öldürüp kurşunu teke indireceğim. Ya sen öleceksin bu hikayede ya da ben.
************************************
bölüm biraz geç geldi ama güzel bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Oy ve yorum yaparak destek olur musunuz. Yeni bölümü erken atacağım. Hepinizi seviyorum. Bir daha ki bölümde görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVEYLA(TAMAMLANDI)
General FictionNE ÇOK YALNIZ KALMIŞTIK ÖYLE . NE ÇOK SAVRULMUŞTUK ACI DENİZİNDE ORADAN ORAYA NE ÇOK GEMİ BATIRMIŞTIK. NE ÇOK LİMAN KAÇIRMIŞTIK. NE ÇOK İNSAN KAYBETMİŞTİK. NASIL BU HALE GELDİK NASIL DA YALNIZLIĞIN PENÇESİNE TAKILMIŞTIK. KİMSESİZLER ŞEHRİNİN NE ARA...