Hastahaneden çıkalı bir hafta olmuştu. Bu süre zarfı boyunca sürekli yatıyor ve hemşirelerin getirdiği tatsız,tuzsuz yemekleri yiyordum.Ten ile temasa geçince can yakan güneş artık evde daha fazla kalmamam gerektiğini gösteriyordu.Yataktan usulca kalkıp günlerin verdiği teri ve yorgunluğu atmak için duşa girdim. Yarım saat süren bu serüvende son bulunca aynanın karşısına geçip yıllardır yüzleşemediğim kendimi süzdüm. İlk defa saçlarımı itina ederek taradım. Aslında senelerin benden götürdüğü sadece saadet,huzur,umut değil özgüvende olmuştu. Çirkin bir kız değildim aslında biraz bakım yapsam her şey hallolacak gibiydi. Üzerime giyindiğim Ayaz'ın aldığı mavi kot tulumla da hazırlıklarımı tamamlamıştım.Aynaya son bir kez göz atıp merdivenlerden indim. Merdivenin her bir basamağını inerken burnuma gelen ve gözlerimi dolmasına sebep olan bir koku vardı . Tam da tahmin ettiğim gibi bu koku mutfaktan etrafa dağılan taze melemen kokusuydu. Beni benden alıp geçmişe sürükledi. Annem sık sık bu yemeği yapar ve gönüllerimizi fetih ederdi. Geçmiş zamanlardı dediğim gibi sofraya beş tabak koyduğumu derdin,tasarın henüz kapımıza uğramadığı zamanlar. Tek dert bahçedeki salıncağı en önce kim kapacak? Ne de çok burnumda tütüyordu. Çocukluk işte her zaman bende eksik bırakılmıştı.
Bazen o zindanda Umut ile oynarken çocuklaştığımın farkına varır,duraksardım. Ani bir hüzün kaplardı bedenimi. Tabi bunu hiç bir zaman Umut'a belli edemezdim. Anne yüreği işte onunda benim ile beraber üzülmesine gönlüm el vermezdi. Bu kederli halimi dağıtıp yüzüme de her zaman taktığım yalandan gülümsemeyi yerleştirerek mutfağa geçtim. İçeride bir yandan melemenin yanmaması için koşuşturan Ayaz ve buna kahkahalar ile uyum sağlayan Umut vardı.
-Oo burada kimler varmış? Ayaz bey ve Umut bey . Beni o odaya hapsedip burada mis gibi kokan melemeni yiyecekler. Vay hainler.
Cümleleri ikisine de komik gelmiş olacak ki kahkahaları ile mutfağı dolduruyorlardı. Umut istifini bozup hızlıca sarılmıştı.
-Annecim . İyileştin mi ?
Yanaklarını doya doya öpüp hasretimi gidermiştim. Oysaki yarım saat önce sarılmıştım. Evlat işte anneden bir dakika dahi ayrılsa bu seneler gibi gelir annenin yüreğine kor gibi düşerdi hasreti.
-İyileştim tabi kurban olduğum.
Umut sevinçle sandalyesine geri dönerken bu sefer Ayaz ciddi bir yüz ifadesi takınarak konuşmaya başladı.
-Sen niye kalktın? Dinlenmen gerek . Odana git hadi .
Bu cümleler beni hiç hoşnut etmemişti adeta kaç gündür o odada yata yata canım sıkılmıştı.
-Banane ya gitmeyeceğim. Hem ben çok sıkıldım . İyiyim valla bak turp gibiyim.
-Bu bana nedense hiç inandırıcı gelmiyor küçük hanım.
-Gelsin bir zahmet. Kaç gündür yatıyorum. Bir şey isteyebilir miyim?
-Tabi.
-Ben bugün dışarıya çıkıp dayanışma merkezine gitmek istiyorum. Bugün dışarı çıkalım mı? Lütfen! Hem hava da çok güzel.
-Hayır! Bu çok tehlikeli . Sana bir şey olmasından korkuyorum. Lütfen sende ısrar etme.
İsteğimi düşünürken bir yandan da salata yapıyordu. El becerisi olmadığı çok belliydi. Salataların her biri çok büyük ve şekilsizlerdi.
-Peki tamam ama araba ile gideceğiz . Seni yürütemem. Allah korusun bir şey falan olur.
Ağzım kulaklarıma varırken Ayaz itinayla konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVEYLA(TAMAMLANDI)
Fiksi UmumNE ÇOK YALNIZ KALMIŞTIK ÖYLE . NE ÇOK SAVRULMUŞTUK ACI DENİZİNDE ORADAN ORAYA NE ÇOK GEMİ BATIRMIŞTIK. NE ÇOK LİMAN KAÇIRMIŞTIK. NE ÇOK İNSAN KAYBETMİŞTİK. NASIL BU HALE GELDİK NASIL DA YALNIZLIĞIN PENÇESİNE TAKILMIŞTIK. KİMSESİZLER ŞEHRİNİN NE ARA...