Bölüm Dört : Nedimeler

5K 448 67
                                    

Havalandırma penceresinden giren ışıkla, güneşin doğduğunu anlamıştı Baekhyun.

Gece boyunca gözüne bir damla uyku girmemişti. Bakışlarını boş tavana dikmiş, öylece düşünmüştü.

Ve her elleri saçlarına gittiğinde, hamamda yaşadığı dakikalar gelmişti aklına. O dokunuş hala saçlarındaydı, gerçek olup olmadığını kavrayamadığı kelimeler ise kulaklarında çınlıyordu her seferinde.

Düşünmekten başı ağrıyordu, bu yüzden zihnine biraz dinlenme süresi vererek ayağa kalktı.

Her sabah çıktığı o geniş balkonu yoktu artık, veya başında dikilip onu uyandırmaya çalışan bir Kyungsoo. Sahi, Mavi onunla birlikte buraya gelmişti. Yavru kediyi en güvenilir hizmetçiye emanet etmişti saraya geldiğinde. Aklına anca şimdi geldiği için kendine kızdı prens. En kısa sürede yanına almalıydı onu.

Yanağında hissettiği ıslaklıkla ağladığını fark etti, gözlerini sertçe silmesinin hemen ardından kapısı çalınmıştı.

"Gir!" diye bağırdı dışarıdan nasıl göründüğünü umursamadan.

Kapıdan yavaşça içeri giren bedenin Luhan olduğunu fark etmişti.
Luhan eğildikten hemen sonra eliyle taşıdığı kahvaltı tepsisini odada bulunan küçük masaya bırakarak doğruldu.

"Resmi olarak Wu hanedanına dahil olmadan önce yemeğinizi büyük salonda yemeniz yasak, bu yüzden buraya getirildi. Ayrıca birazdan diğer hizmetçiler gelecek ve tören için sizi hazırlayacaklar."

Baekhyun bu yasağın onun için bir ödül olduğunu düşünürken Luhan'ın kızarmış gözlerini, mosmor olmuş gözaltlarını ve sert çıkan sesini fark etmişti. Dün son derece normal gözüken çocuğa ne olmuştu?

Prens ona bir sorunu olup olmadığını sormak için döndü, fakat sarışın çocuk çoktan dışarı çıkmıştı.

Çıkmadan önce Baekhyun için çok değerli bir şey bırakarak.

Üzerine atlayarak boynuna sokulan kediyle morali çok bozuk olmasına rağmen zoraki bir şekilde gülümsemeye çalışmıştı. Çünkü Mavi, onun hislerini anlıyormuş gibiydi her zaman. Sahibi mutsuz olduğunda o da mutsuz olurdu.

Prens, Luhan'ın halini unutarak kucağındaki kediyle yemeğini yemeye ve gelecek hizmetçileri beklemeye başladı.

                          ××××××

Baekhyun aynada kendini süzerken, içindeki sıkıntının daha da büyüdüğünü hissedebiliyordu.

Artık kısa olan saçlarının kakül kısımları öne atılmış, alnı hafifçe açılarak şekillendirilmişti.
Gözlerinin çevresi ve dudaklarına getirilen nar tozundan sürülerek yüzüne renk verilmişti.
Kıyafetleri ise daha önce giydiklerinden son derece farklıydı; beyaz ve omuzlarını açığa seren yakaya sahip bir gömlek, bacaklarını saran siyah bir pantolon ve değerli olduğu belli, altın işlemelerle kaplı, gümüş rengi uzun bir pelerin vardı.

Tören başladığı için dışarı çıkması gerektiğini biliyordu fakat gitmek istemiyordu.
Gerçekleri bir süreliğine görmezden gelmeye çalışmıştı fakat artık kaçışı yoktu, kral Wu Yifan'la evlenmek zorundaydı.

Gözleri yeniden dolarken üzerinde düzeltmeler yapan hizmetçilere "Çıkın dışarı!" diye bağırdı ve odadan adeta kaçan kızlarla, yatağına çöktü.
Buraya geldiğinden beri daha da sulugöz olmuştu ve bu durum hoşuna gitmiyordu.

Baekhyun hemen şu an ülkesine geri dönmek ve Kyungsoo'ya sıkıca sarılmak istiyordu, buna o kadar ihtiyacı vardı ki.

Ülkesine dönmesi imkansıza yakındı, fakat tam olarak imkansız değildi.

Renaissance • ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin