Sımsıkı kapalı gözlerini araladığında, yumuşak bir yatağın üzerinde uzandığını fark etmişti Baekhyun.
Rutin bir sabahta olduğu gibi yüzündeki ıslaklığı veya burnuna sürtünüp onu gıdıklayan kuyruğu hissetmeyi bekledi.
Fakat birkaç saniye gözlerini bitkilerle bezeli tavana dikip beklediğinde, hiçbir şey olmamıştı.
Ve yine, her zamanki sabahlarının aksine içinde büyük bir acı taşıyordu, bu hissi tatmayalı uzun zaman olmuştu.
Kan çanağına dönmüş gözleri ve kıpkırmızı olmuş burnu biraz olsun normale dönebilmişti, fakat kalbindeki ağırlık hala olduğu yerdeydi.
Mavi'yi, bir yıllık dostunu kaybetmişti. Ve yavru kedi, kaybettiği tek varlığı değildi.
Fakat bu sefer bir suçlu daha vardı kendinden başka.
Aniden gelen bir öfke ve üzüntü kriziyle yumruğunu sıktı, ama kurumuş göz pınarları daha fazla yaş akmasına izin vermiyorlardı Kral'ın gökyüzü mavisi gözlerinden.
O gökyüzü mavisi gözler yemyeşil tavandan çekilerek etrafta dolandı.
Tavanlara asılı binbir türlü çiçeği ve camın önünde büyüyen bitkileri gördüğünde, çok kısa bir zaman önce ziyaret ettiği Şifacı'nın odasında olduğunu anlamıştı.
Neden odasına değil de buraya getirildiğini anlamasa da tek başınaydı odada, o yüzden biri gelene kadar beklemeliydi.
Ama bir yandan hiçkimsenin gelmemesini; tek başına burada öylece uzanıp sadece uyumayı ve kalbindeki ağırlığın yok olmasını diliyordu acının uyuyarak geçmeyeceğini bile bile.
Tam o sırada bitkilerin arasından çıkan bedenle hem şaşırmış, hem de heyecanlanmıştı.
Üzerinde o resmi üniformanın aksine son derece rahat bir kıyafet vardı. Elinde tuttuğu, üzerinde duman tüten fincanı dökmemeye çalışırken komik görünüyordu.
Kafasını kaldırmasıyla kömür karası gözler gökyüzü rengindekilerle buluştu, ve uzun olanın yüzünde hüzünlü bir gülümseme peydahlandı.
"Uyanmışsınız." dedi odanın kenarına yerleştirilmiş yatağın yanındaki ahşap sandalyeye oturmadan önce.
Sesi tereddütlü çıkmıştı, Baekhyun'un görüntüsünden ruh halini görebiliyordu bu yüzden dikkatli davranmaya çalışıyordu.
Tanıdık kokuyla beraber papatya kokusu da doldu Kral'ın burnuna. Aynı zamanda kendisine uzatılan fincanla bunun bir çay olduğunu anlamıştı.
"Sizin için papatya çayı hazırladım Majesteleri, rahatlamanıza yardımcı olacak."
Çayın kendisini rahatlatamayacağını elbet biliyordu fakat onu düşünmesi bile hoşuna gitmişti.
Gümüş fincanı almak için uzanan titreyen elleri fark ederek çayı geri çekmişti Chanyeol.
"Çayınızı içirmesi için birini çağırmamı ister misiniz?"
Hızla başını yana salladı Baekhyun. Hiçkimseyi görmek istemediği konusunda ısrarcıydı fakat yanındaki adam bir istisnaydı; varlığı ona iyi gelmişti.
"Senin içirmeni istiyorum." dedi halen duman yayan çayı soğutmaya çalışan adama.
Chanyeol bir an duraksadı ve duyduklarının yanlış olduğunu sanarak Kral'a baktı. Sonrasında aldığı emre uyarak yatakta doğrulan bedene çayı uzattı.
Çayı her uzatmadan önce hafif hafif üfleyip öyle içirmesi Baekhyun'un kendini bir bebek gibi hissetmesine neden olmuştu fakat bundan rahatsız olmuyordu nedense.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Renaissance • Chanbaek
FanficKore Prensi I. Baekhyun, bir anlaşma sonucu Çin Kralı ile evlendirildi. Fakat asıl sorun kurtarması gereken ülkesi ve deli olan kral değil, Komutan Chanyeol'e karşı olan duygularıydı. #17 in Exo #7 in Chanbaek #1 in Chanbaek #1 in Kaisoo (2019 Ocak)